“HAD” Tanıtıldı

​​​​​​​Milas’ta yeni kurulan “Herkes İçin Adalet Derneği (HAD)” düzenlenen kahvaltılı programla tanıtıldı. Dernek Başkanı Muhammet Çiçek, kuruluş ilke ve amaçlarını basın mensuplarına anlattı.

Milas Önder Gazetesi

Milas’taki sivil toplum örgütlerine bir yenisi daha eklendi. HAD’ın tanıtımı düzenlenen kahvaltılı programda yapıldı.

Yerel basın mensuplarının katılımıyla gerçekleşen tanıtım toplantısında bilgi aktaran HAD’ın Kurucu Başkanı Muhammet Çiçek şunları söyledi.

Herkes İçin Adalet Derneği (HAD) Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla ilk kez karşınızda olmaktan dolayı mutlu ve heyecanlıyım. Sizleri de bu heyecana katmak isterim. Evet… Adalet. Nedir Adalet? Adalet’ten neyi bekliyoruz? Adalet için biz ne yapıyoruz?

Öncelikle Kürt meselesinde esen barış rüzgarları bir umut ışığının yanmasına yol açıyor. Milletçe 50 yıllık kabusumuzun biteceğine dair emarelerin artmasına seviniyorum. Toplumsal dokumuzu giderek daha derinden kemiren bir sorunun çözümünde sona yaklaştığımız duygusu içimi ısıtıyor. Yöntemlerle ilgili farklı düşünenler olabilir. Çözüme ulaşmakta farklı nedenler benimsemiş olabiliriz. Ama toplumun neredeyse tüm kesimleri artık çözüm diyor. Artık silahlarla değil, birbirimizle konuşalım diyor. Hepimiz ne olursak olalım kendimize hangi kimliği uygun görmüş olursak olalım bu toprakların insanıyız. Bizler ve çocuklarımız barışı ve çözümü hak ediyoruz. Terörün sona erdirilmesi kadar Kürt sorununun çözümüne de odaklanacağımıza dair ümitler besliyorum. Özdemir Asaf  “Muhasebe” adlı dörtlüğünde şöyle der:

Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı

Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı

Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım

Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı. Evet…Öğrencilerimizle konuştuk. Öğrencilerin özlemlerini, daha iyi bir eğitim, daha yetkin bir üniversite taleplerini işittim.Onlarla konuşurken aydınlanan iç dünyam,eğitimin kalitesizliği,alanlarla örtüşmeyen kredi doldurması için konulan alakasız dersler,artan barınma,yurt ve yeme-içme kaygısı, artan burs adaletsizliği, eğitimde sansür eğilimleri, üniversitelerin bir türlü akademik özerkliğine kavuşamaması, gittikçe artan tutuklu öğrenci sayısı,göz bebeği üniversitelerimize çağ dışı zincir vurmalar gibi gelişmeler nedeniyle karardı.

Öğrencilerin yerleri sıralardır, hapishaneler değil! Kadınlarımız… Kadınların, ülkeyi kasıp kavuran kendilerine yönelik şiddet dalgasına rağmen hayata nasıl asıldıklarını, kendileri ve çocukları için daha iyi bir geleceğin mücadelesini nasıl verdiklerine şahit oldum. Erkekler kadınlar size emanettir, emanete ihanet etmeyin. Birebir şahit olmadığınız hiçbir ithamla hareket edip cana kıymayın. Erkek olmuyorsunuz hele ki namusunuz temizlenmiyor. Şunu da düzeltmek gerekir: ”Kadının beyanı esastır” ilkesi adil yönetim ilkesi değildir, şahit ve delil gerektirir. Kimse işlemediği bir suçun mahkumu olamaz, olmamalı.

Türkiye’nin geleceği için yapılması gerektiğine inandığımız şeyleri anlatacağız.Sermayeyi asla coğrafi olarak bölmeden, kayıtsız ekonominin kayıtlı olana nasıl haksızlık yaptığını haykıracağız.Ülkenin ortak çıkarı için konuştuğumuzu, esas mücadelenin refah, huzur ve barış mücadelesi olduğunu anlayanların ve koruyacakların desteğini alıp birliğini sağlayacağız.Türkiye’yi dünyada önde gelen bir ülke yapma davasını savunuyoruz.Daha zengin, daha özgür, daha adil, daha demokratik, daha şeffaf  bir Türkiye için yapılması gerekenleri kamuoyuyla paylaşacağız.Yeni bir anayasa gerekliliğini elzemdir.Hukukun üstünlüğüne her koşulda, her davada, her fırsatta sahip çıkacağız.Adı, konumu, kimliği, geçmişi, kendisine isnat edilen suç ne olursa olsun her vatandaşın, vatandaş sıfatıyla adil yargılanma hakkına sahip olduğunu savunuyoruz.Biz hatta ve hatta esir alınmış hakim ve savcılarında haklarını savunacağız. Bugün 2010 referandumunda anayasa değişikliğinde kuvvetler ayrılığı ile ilgili düzenlemelerin yetersiz, hatta isabetsiz olduğu aşikar.

Kuvvetler Ayrılığı İlkesi; nüfuzunu kötüye kullananlara HAD bildirecektir.

Ekonomide doğru olduğuna inandığımız her adıma destek vereceğiz. 1.lig için aşmamız gereken yapısal sorunları biliyoruz; lakin her daim tartışıyoruz. Nedir peki bu sorunlar? Misal okul yaptı vergisini sil, bağış yaptı vergisini sil. Bütçe açık verir harç yasası çıkartırsınız. Olmaz bunun adı haraç olur ,etkisi ve tepkisi gelir.Sermaye sahiplerinin vergisini sileceğinize alır onlarca okul yapar, fatura yüklerini dindirir ve hatta asgari ve emekli ücretlerini tartışmadan arttırırsınız.Yasa çıkartın kira ve faturalar toplamı asgari ücretin %20 ‘sini geçemez diye.Zamlar maaş zamlarından önce açıklansın ve senede bir kez etiket değişsin.Yapılmayacak bir şey değil. Ekonomik konularda dar çıkarların peşinde koşmayıp, ortak ekonomik, sosyal ve siyasi çıkarların avukatlığını ve bekçiliğini yapacağız. Adil vergi sistemini haykıracağız. Vergi gelirden alınır. Kazandığın oranda verirsin. Lisanssız işler iptal edilsin, yenisi için lisans zorunluluğu olsun. Örneğin emlak, galeri, kuyum işlerine haraç kabul edilemez. Emlak merdiven altı yapılıyor, çözüm belli tapuda danışman garantörlüğü getirmek. Ve bunun gibi diğer meslek grupları içinde lisans zorunluluğunu haykıracağız.

Adalet yoksa yatırım olmaz, ekonomi can verir topluca son yolculuğuna uğurlarız. Evet…Teknolojik atılımı, yaratıcılığın önemini, enerjide yapılması şart olanları, çevre meselesinin ehemmiyetini, iş dünyasının ve vatandaşların nelere odaklanması gerektiği hakkındaki görüşlerimizi her platforma taşıyacağız. El uzaya çıktı, yapay zeka ile çağ atlıyor bizler hala sakızın orucu bozup bozmayacağını tartışıyoruz. İşte burada suç cahil bırakılmış toplumda da var. Seni cahil bırakana hesap sor. Kendini geliştir, çevreni geliştir. Faydasız ilim kendiyle zul getirir. ”Yeme içme sanatları” diye bir derse örneğin Havacılık Bölümünde ne gerek var. Alana yönelik teknolojik dersler olmalı. Gastronomide verebilirsin o dersi. İş kazaları… “Kaza’ adı verilen ama çoklukla, mesela maden facialarının da gösterdiği gibi, neredeyse taammüden ölüme gönderildikleri için hayatını kaybetmesinin acısını ve utancını yüreğimizde duyduk.Hep dile getirdiğimiz birey haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı, yöneticilerin hesap vermelerinin esas alınması gibi ilkelerin soyut sayıklamalar olmadığının, bu tür yürek dağlayıcı faciaların engellenmesi için ne kadar somut ve gerekli olduklarının altını çizmeye devam edeceğiz.

Madencinin de diğer ağır işlerde çalışan işçilerinde hukukunu savunacağız. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket edeceğiz. Haksız ve seviyesiz saldırganlıklardan yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm, sürdürmeye de devam edeceğim. Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket edeceğiz.Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık,yapmayacağız.Eğilip bükülmememiz, her koşulda özgür düşünceyi ve duruşu savunmamız biat ve itaat kültürüne değil tartışma ve fikir çoğulculuğuna inanıyoruz.Türkiye’nin nasıl bir geleceğe sahip olacağını kurgularken, itaat kültürü ile özgür düşünce ve özgür ifade kültürü arasındaki mücadelede hangisinin ağır basacağının asıl belirleyici olacağına ben yürekten inanıyorum.

Değerli konuklar,

Hastanelerde doktor yok, olanında çoğunda kifayet yok. Sosyal güvence yok olmak üzere. Özel hastanelere yöneltme politikalarını reddediyoruz. İlaçlar çok pahalı ve faydasız. Bitkisel ilaçlar ve geçmişten gelen “iyi gelir” denen yöntemler daha olgun hale gelmiştir. Her kaleme bir kılıf ve harcamalara itibardan tasarruf olmaz diyerek yaşayıp DMD hastası çocukları görmezden gelemeyiz. Tedaviyi millileştirin, ülkeye getirin. Yazıktır! İnancınız varsa günahtır! Saraylarda şölen verip salgın var diyerek halka gem vurmayın. İnsanlar yapılamayacakları evlatları için yapar. Yanlarında olmak erdemlice, ahlakçıl ve insani ehemmiyette olacaktır. Sağlık alanında reforma ihtiyaç vardır. Çözümü basit. Kendi  değerlerin! Zira sosyal devlete güven yok olmuştur. Tesisi imkansız hale gelmeden yapılması gerekenleri duyuracağız. Uyuşturucu kol geziyor. Ülkem uyuşturucu baronlarının, kalpazanların, çetelerin, kartellerin güvenli limanı olmuş. Mücadele edeceğiz yavrucakları o bataklıklara bırakmayacağız. Bunun içinden diğer STK’larla birlikte hareket edeceğiz. Çözüm belli her mahallenin kendi içinden bekçiler geceleri devriye atacak. Karakollarda gündüz mesai geçirmeyecek. İçerde olması gerekenler dışarıda olmamalı. Polis tutuyor, mahkeme salıyor. Daha ne olması gerek!

Yakarsa Dünya’yı mazlumlar yakar! “Gecikmiş adalet adalet değildir.” Tarihimizin gerçekten de hayli kritik bir dönüm noktasındayız. Cumhuriyeti yeniden inşa ediyoruz. Bu inşa çabasının bizi daha demokratik, gerçek anlamıyla hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını sağlamış bir düzene götürmesini istiyoruz. Bunu sağlamanın yegane yolu da renkli ve çoğulcu bir tartışma ortamının sürdürülmesinden geçiyor. Türkiye açısından mesele demokrasi açığının kapatılmasıdır. Bu açığın kapatılması refahımız, huzurumuz ve istikbalimiz açısından cari açığın kapatılmasından daha önemlidir.

Biz eğitimde, vergide, ekonomide, sağlıkta, doğada, hukukta adaleti savunuyoruz. Adil yaşamı savunuyor destekliyoruz. Az önce yeni Türkiye’den hayalimizdeki Türkiye’den bahsettim. Çabamız bu yeni Türkiye’nin birinci sınıf bir demokrasi, önde gelen bir ekonomik güç, tüm vatandaşlarının kendini zirvelerdeki bir ülkenin vatandaşı olarak hissettiği bir ülke olması için. Bu hedeflere ulaşabilmek amacıyla öncelikle insana yatırım yapmalıyız, adil olmalıyız. Biliyoruz ve inanıyoruz ki biz ancak insanımızın haklarını, imkanlarını, fırsatlarını, katılımcılığını ve özgürlüğünü katlayarak gelişmiş bir ülke olabiliriz. Konuşmamın sonuna gelmişken başta da söylediğim gibi derin bir uyum içinde çalıştığım Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımın desteği en güçlü dayanağımdı. Siz sayın üyelerin uyarıları, önerileri hep yol gösterici oldu. Çalışmalarınızdaki özveriniz, en kritik anlarda kendisini gösteren dayanışma ruhunuz göreve daha bir şevkle asılmamı sağladı. Bir de adsız kahramanlarımız var. Her Başkan’ın arkasında duran, ona ihtiyaç duyduğu her türlü desteği veren, söylediklerinin olgusal olarak doğru, kurumsal ilkeler açısından uygun, kamuoyu açısından dişe dokunur ve anlamlı olmasını sağlayan. Başta Genel Sekreterliğimiz olmak üzere, bölüm sorumlularından en taze çalışanına, onlarsız hiç bir şey yapamayacağımız sekreterlerimize kadar tüm HAD örgütüne  arkamda durdukları, beni çabalarıyla, sevgileriyle cesaretlendirdikleri için huzurlarınızda şükranlarımı sunmak istiyorum. Hepinize bu kurumu canlı tuttuğunuz ve tutacağınız için, burada ve yanımda olduğunuz için, beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyor Yönetim Kurulu’nun üyelerine de sonsuz başarılar diliyorum.

Son olarak: İnsanı yaşat ki millet yaşasın, milleti yaşat ki devlet yaşasın. Teşbihte hata olmaz, şöyle örnekleyeyim; sol ayak adalet, sağ ayak eğitim. Biri tökezlerse diğeri düşer. ”Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”