MERHABA ve EYVALLAH!..

Milas Önder Gazetesi

Değerli okurlarımız, Milas ÖNDER Gazetesi’nin ilk sayısı 11 Nisan 1972 yılında yayınlandı. Kurucusu Mehmet Emir Berber tarafından Milas basın hayatına kazandırılan ÖNDER, uzun yıllar Milas’ta zaten yayın yapmakta olan Turgut Dizdar tarafından kurulan ve oğlu Oktay Dizdar’la yayınına devam eden MENTEŞE gazetesi ile birlikte, Milas’ın iki gazetesi olarak uzun yıllar Milaslıları bilgilendirme çalışmalarını sürdürdü.

İki gazete de tipik Anadolu basınının iki örneğiydi. Klasik habercilik yanında, esas vurgu yapılması gereken yanları, diğer Anadolu basınlarının da ana karakteri olan, ilçenin düşün dünyasına aydınlanmacı bir pencereden bakan, Cumhuriyet ilkelerine ve Kurtuluş Savaşı’nın değerlerine bağlı, laik, hukuk devletine inanan ve bu düşüncelerdeki yazarların yazılarının ağırlıkta olduğu, yazılı basın organlarıydı.

Yazılı basının, şimdiki yaygın dijital basından ayrık olduğu bir nokta da, ‘söz uçar yazı kalır’ düsturunda olduğu gibi, yöredeki gelişmelerin, saklanabilir yazılı metinleri olmaları ve geçmiş dönemin saklanabilir yazılı arşivini, bir tür ‘kent belleği’ni oluşturmalarıydı.

Nitekim, bunun sonucu olarak ÖNDER Gazetemizin 53 yıllık bir arşivi ciltler halinde mevcuttur.

1991 yılında ben Mehmet Emin Berber’den devraldığım ÖNDER Gazetesi’ni, bugüne kadar sürdürdüm. 53 yıl geçmiş.. Bunun 34 yılında ben sahip ve Yayın Yönetmeni olarak yer aldım.

10 Ekim 2025 tarihi itibariyle sahiplik ve Yayın Yönetmenliğini bırakıyorum. Gazetemiz ÖNDER bugünden itibaren Levent Akyer ve Oktay Çayırlı arkadaşlarımız tarafından sürdürülecek.

Bırakma nedenlerinin başında, ilerlemiş yaşımı ve son iki yıldır mücadele ettiğim kronik rahatsızlığımı sayabilirim.

Ama bir başka ve önemli neden de, gazete yayınını sürdürmede karşılaştığım ve birkaç yıldır artarak devam eden maddi sıkıntılar olmuştur.

Daha önce var olan matbaamız gelirleriyle yayınını desteklediğim ÖNDER Gazetesi, Basın İlan Kurumu’nun son 4-5 yıldır sürdürdüğü yazılı basını desteklemekten, üstü örtük de olsa vazgeçmesi nedeniyle, yayınını sürdüremez hale geldi. Bir süre sonra matbaacılığın içinde bulunduğu sıkıntıların yerel matbaaları da kapanma noktasına getirmesi nedeniyle matbaamızı da kapatmak zorunda kaldık. Ancak, iktidarın Basın İlan Kurumu marifetiyle, yazılı basından ziyade dijital yayıncılığı açıkça desteklemesi ve geçmişte Anadolu basınının resmi ilanlarla sübvanse edilmesi anlayışından cayarak, Anadolu yazılı basınının ilan pastasına yeni kabul edilen dijital basının ortak edilmesi nedeniyle, Anadolu basını yaşayamaz hale geldi ve geçtiğimiz yıllarda 1800 olan yazılı yerel basının sayısı 600’lere kadar düştü.

Değişen teknolojiye uygun yatırım yapma gücü olanlar, bundan daha az etkilendiler ama, gazetecilikten başka iş yapmayanlar, yayınlarını sürdüremez hale geldiler. O kadar ki, hem araç gereçlerini yeni teknolojilerle yenileyemediler, hem de mevcut Basın İlan Kurumu koşullarına uygun yayını sürdürebilmek için çalışan maaşlarını, sigortalarını ödeyemez, baskı maliyetlerini karşılayamaz duruma geldiler.

Basın İlan Kurumu’nun Genel Müdürü olan ve geçtiğimiz günlerde emekli olan Cavit Erkılınç, kendi deyimiyle bir ‘Tahtakale esnafı’ydı ve üç-dört ay önce İzmir’deki bir yerel gazeteciler toplantısında, ‘ilan gelirlerine güvenmeyin, artık kendinize reklamlar vb. gibi yeni kaynaklar bulmak zorundasınız’ diyebilmişti.

Bir yerel gazetenin, yerel reklam gelirleriyle yaşamını devam ettirmesi, ancak yayın politikasından vereceği tavizlerle mümkün olabilir. İlan veren, kendisi hakkında olumsuz bir haber verilmesini istemez. Örneğin yerel bir fabrikada meydana gelen ve işverenin hatasından kaynaklanan bir kaza haberini verirseniz, o ilan gelirinden mahrum kalırsınız, vb. O nedenle de yerel basını, ‘basın özgürlüğü’ koşullarından uzaklaştırarak, gazetecilik etiği dışına sürükleyen bu tür ‘desteklemeler’, gazeteciliği öldürmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

Bütün bunlar, tıpkı onyıllarca emek ve prim ödeyip emekli olan insanlarımızın 16 bin TL maaşa mahkum bırakılmalarına çok benziyor. Anadolu basını, yazılı basın, demin de belirttiğim gibi bir bir kapanmaya başladı.

Sıra gazetemiz ÖNDER’e de geldi..

Biz yerel gazete sahiplerinin, sadece gazetecilik yapma imkanı kalmamıştır.

Benim durumumda bu, 70 yaşına gelmiş ve kronik bir rahatsızlıkla mücadele ederken, daha da geçerliydi.

Tabii, bir gazete ya da internet sitesinin sahibi olmamak, gazetecilikten de ayrılmak anlamına gelmez. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda başlayan Gazetecilik serüvenim, 1977 yılında Türk Haberler Ajansı’nda profesyonel olarak mesleğe başlamamdan bu yana çeşitli mecralarda devam etti. ÖNDER Gazetesi’nde ise gazeteci ve gazete sahipliğiyle devam etti ve 34 yıl sürdü. (Aslında gazeteciliğe, 8 yaşımda, gazete dizgiciliği ve dağıtıcılığıyla başlamıştım. O yaşımda kumpas’a hurufatla haber dizgisi yaptığımı, ya da baskısı bitmiş hurufatı kavalete geri dağıtışımı iyi hatırlıyorum. Artvin’in Murgul nahiyesinde, babam Talat Efendioğlu’nun günlük olarak çıkardığı Doğu Postası Gazetesi’ni, o ünlü gazeteci çocuk karakterinde olduğu gibi, 1963 yılı Kasım ayında ‘yazıyor, yazıyor, Amerikan Başkanı Kennedy’nin öldürüldüğünü yazıyor’ diye bağırarak sattığımı dün gibi hatırlıyorum.)

Ben gazeteciliğin ancak ölümle sonuçlanacağına inandığımdan, bundan sonraki yaşamımda da hem bilgilenme ve hem de çeşitli araçlarla bilgilendirme görevimi sürdürmeye çalışacağım. Çünkü bilgilendirme, önce kendi bilgi dağarcığını beslemekle mümkündür.

Bu süreçte birlikte çalıştığım tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyor ve sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyor, şimdilik eyvallah diyorum.