Park edişlerde ‘yüksek cesaret düzeyi’!

A

Milas Önder Gazetesi
A. Kemal KAŞKAR - Zaman zaman arabamızı park etmenin bir hayli cesaret gerektirdiği durumlar yaşarız. "Acaba doğru park mı ediyorum" gibi bir endişe eşliğinde arabamızı terkettiğimiz yerde güven içinde olup olmayacağına ilişkin ciddi korkular oluşur yüreğimizde… Ama sonuçta park ve terk eder gideriz onu … Yıllar önce İzmir Konak’ta varyant dolaylarında bir yerde aracımın dörtlülerini yakıp yakındaki taksi durağındaki şoför arkadaşlara da, "Hemence şurada bir avukat arkadaşın bürosuna uğrayıp geleceğim" demiş, ancak içimdeki endişeli korkulu huzursuzluk, durağın küçücük bürosu içindeki şoförlerin kafalarını "Olur, olur tabii" der gibi salladıklarını görünce kısmen azalmış ve oradan hızlı adımlarla uzaklaşmıştım. Kısa bir süre sonra geri dönüp aracımı bıraktığım yerde bulamayınca, dehşet içinde, "Arabam nerede?" diye sorduğumda bana kısa ve net bir şekilde: "Çekici geldi götürdü" dediler. Kime ne diyebilirdim ki? Göze aldığım kocaman riski, faydasız bir bilgilendirmeden beyhude bir güvence uydurup azalttığımı sanarak bu muameleyi fazlasıyla haketmiştim… İşte olan olmuştu. Hemen oracıkta sıradaki taksiye atlayıp yola çıktıktan az sonra arabamın üzerinde olduğu çekiciyi Fevzipaşa Bulvarı’nda yakalamış ve Kemer’deki çekilen araçlar deposuna dek takiple bir dolu para ve zaman harcayıp ona kavuşabilmiştim… Bu anlamda bir ‘park korkusu’, o gün bilincimin altında bir güzel yer etmiştir ve sürücü olarak ‘geç ergenlik dönemim’in o gün pat diye bitmiş olduğunu ve bir anda ‘olgunluk dönemi’ne girdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Buna bağlı olarak da araç park edişleri (elbette bir trafik polisinin görev ve selahiyetleri ayarında olmamak kaydıyla, yani daha çok ‘trajikomik’ ya da doğrudan doğruya ‘komik’ özelliklere sahip olanları) hep dikkatimi çekmiş, bunu da zaman zaman ‘Park Dersleri’ içerikli haberciklerimde değerlendirmişimdir. Bilenler bilir(ler) ve bilmeyenlere söyleyebilir(ler)… Ancak halâ, bazen öyle park edişlere rastlıyorum ki, içime fenalıklar geliyor. Sevgili Milas’ta yıkılmak-devrilmek-çökmek-düşmek-dökülmek üzere olan pek çok şey var sokaklarda caddelerde… Kimileri, tam da bu ‘tehlikeli bölgeler’e araçlarını parkedip gidiveriyorlar yahu!.. İşte onlardan biri daha. Bu evi, yıllar önce, balkonundaki asmayla bir güzel sarmaş dolaş hali nedeniyle görüntülediğimi anımsıyorum. Sonra bir gün bir de baktım ki yanmış. Onu da haber verdiğimi anımsıyorum siz sevgili okurlarıma… Bu kez, ha çöktü ha çökecek bu son halinin burnunun dibine parkedilmiş bir araç vesilesiyle konu ediyorum bu yorgun-yıkık evi… Bazı araç sahiplerinin ‘yüksek cesaret’ düzeylerine şaşarak!..