‘Sabır eşiği’ ve ‘Eşik eşitsizlikleri’ …
A
Milas Önder Gazetesi
A. Kemal KAŞKAR -
Milas’ta ‘bozuk zemin’in haber değeri nedir?
"Deveye boynun neden eğri diye sormuşlar; nerem doğru ki diye yanıtlamış" örneğinden hareket edilirse, "Bir yetkiliye: İnönü Caddesi’nin zemini neden bu kadar bozuk diye sormuşlar; hangi caddenin zemini bozuk değil ki diye yanıtlamış" gibi bir muameleyle karşılaşma ihtimaliniz yüksek.
Böylesi bir tabloda en çok zorlanan meslek grubu da biz gazeteciler oluyoruz.
Yurttaşlar bizi her gördüklerinde ‘yolların hali’ ile ilgili olarak verip veriştiriyorlar ve peşine de şunu eklemeyi ihmal etmiyorlar:
"Neden haber yapmıyorsunuz bu durumu?"
İşin içinde, ‘gazetecinin mevcut belediye yönetimine sempatisi olduğu’ gibi bir algı da varsa, bu soruya eşlik eden vücut dili biraz daha sertleşebiliyor. (Karşısında; sorunun doğrudan sorumlusu olan biri duruyormuş gibi davranabiliyor bazı insanlar gazetecilere…)
Kolaylıkla tahmin edebileceğiniz gibi, elbette çok rahatsız edici bir durum bu.
"Yaptık, yapıyoruz" falan diyorsunuz bu arada ama, durdurabilene aşk olsun:
"Bir daha yapın kardeşim! Böyle rezillik olur mu!…"
Anlayacağınız, yurttaş vurdukça vuruyor!
"Ya sabır" diyorsunuz içinizden.
Öte yanda, Başkan Tokat da, alt yapı çalışmalarının günlük yaşamımıza verdiği büyük rahatsızlıklarla ilgili (ve bir yere dek haklı) olarak "sabır istiyor"!
Ama vatandaşın ‘sabır eşiği’ farklı farklı yüksekliklerde… Kimileriyse hiç ‘eşik’ kullanmıyor.
Şahsen ben, (en az "Şu Milas’ın Yolları"nın bozuk zemininden olduğu kadar) bu "eşik eşitsizliği’ durumundan çok şikayetçiyim.
Aslında günlük yayın koşturmacasından birazcık fırsat bulup sevgili Milasımızda altyapı çalışmaları başladığından bu yana gazeteciler olarak neler neler yazmışız, ne haberler yapmışız gibi bir ‘tarama’ yapsak, kimbilir ortaya nasıl bir arşiv çıkacak çok merak ediyorum doğrusu…
Bu arada şunu da belirtmeden geçmemeliyim:
Bugüne kadarki tüm haber-yazı üretimiyle kimseleri memnun edemediğimizden eminim. Gerçekte, ‘birileri memnun olsun’ ya da ‘birileri sinir olsun’ gibi başlangıç hedefleriyle gazetecilik yapılmaz. Ancak, zaman zaman yaptığınız haber ya da yazdığınız yazılarla mutlaka birilerinin olumlu-olumsuz tepkilerini çekersiniz. Bundan kaçamazsınız. İşin doğası gereği böyledir, gazeteciliğin ‘fıtratında vardır’ bu.
Ama "Şu Milas’ın Yolları" konusu, tam anlamıyla bir yorgunluktur gazeteciler için.
Her bakımdan.
Herkesler için yazmış-söylemiş olmayayım ama, bu, benim için fazlasıyla böyledir.
Aylarcadır, ‘altyapı çalışmalarından kaynaklanan rahatsızlıklar’ hakkında çok sayıda haberler-yazılar üretmiş biri olarak hiç kimseleri memnun edememiş olduğum hissiyle yoruluyorum.
Bu haberciğimi de, hem Milas’ın Kent Arşivi’ne girsin, benden bir hatıra olsun-kalsın anlamında hem de bir tür dertleşme olması bakımından üretmek istedim.
Elimde avucumda birikmiş birkaç ‘bozuk zeminli yol fotoğrafı’nı da bu vesileyle değerlendirmiş oldum.
Elbette, sevgili yetkililere, özellikle içinde bulunduğumuz şu yağışlı günlerde, yollardaki çukurların -elbette sonuç itibariyle ‘beyhude’liği açık olan- doldurulması konusunu daha yakından izleyen, 7 gün 24 saat bir çalışma temposu gösterilmesi çağrısını da eklemeliyim.
Öylesi bir yüksek ilginin farkedilmesinin, yurttaşlardan talep edilen sabır eşiğinin aşılmamasına faydası olacağına da dikkat çekerek… (Tabii ki ‘eşiksizler’ için diyecek başka bir söz, yapacak herhangi bir şey yok!…)