“Sarı Öküzü vermeyeceğiz!”

ÖNDER Haber - 25 Ocak Pazar günü, Bodrum’da Mavi Yol Girişimi üyeleri ile Bodrum Denizciler Derneği ve Bodrum Deniz Ticaret Odası öncülüğünde düzenlenen "Kissebükü’nde Doğa Katliamına Hayır" direniş yürüyüşü, 300’e…

Milas Önder Gazetesi
ÖNDER Haber - 25 Ocak Pazar günü, Bodrum’da Mavi Yol Girişimi üyeleri ile Bodrum Denizciler Derneği ve Bodrum Deniz Ticaret Odası öncülüğünde düzenlenen "Kissebükü’nde Doğa Katliamına Hayır" direniş yürüyüşü, 300’e yakın kişinin katılımıyla Bodrum’da başlayıp Kissebükü’nde sürdü. Sabah saatlerinde Bodrum İtfaiyesi önünde ‘Doğa Katliamına Hayır’ pankartı altında toplanan eylemciler, pek çok siyasetçi ve sanatçının katılımıyla yürüyüşe başladılar. Saat 10’da başlayan yürüyüş üç saat sürdü. Bölgede saat 13’te bir basın açıklaması yapan grubun açıklamasında, bölgeye kurdun kuşun, balığın, böceğin, ağacın, çalının, çiçeğin dili olmaya geldiklerini belirtilerek, "Yine, yeniden söz vermeye, haklarını, yaşam alanlarını savunacağımıza ve gelecek kuşaklara taşıyacağımıza söz vermeye geldik. Geri dönüşü mümkün olmayan zararlar verilmeden engel olmaya geldik. Haksızlığa, peşkeşe, ranta, ETS’ye geçit yok demeye geldik. Ben nereye gideceğim diyen yabana, hiç bir yere demeye geldik. Burası SİT’tir diye, çivi bile çakamazsın deyip, sermayeye ormanı tahsis edemezsin demeye geldik. Kararlıyız, tahsis yapamazsınız, demeye geldik. Kararlıyız, bir tek ağaç bile kestirmemeye. Kararlıyız, yuvaları bozdurmamaya, kararlıyız mavi yolu yaşatmaya, kararlıyız, koylarımızı, kıyılarımızı korumaya demeye geldik. Kissebükü Adalıyalı’yı vermeyeceğiz demeye geldik. Selam olsun tüm yaşam alanı savunucularına, selam olsun Balıkçı’ya, Saynur’a ve yol arkadaşlarına. Çevreyi savunmak yaşamı savunmaktır" denildi.   Siyasilerden tam destek ETS Tur’un da sahibi olan Ersoy Otelciliğin, Bodrum Kissebükü Koyu’nda yapmayı planladığı 5 yıldızlı otel projesine ve Kissebükü’nün yapılaşmasına karşı olan kurum ve kuruluşların yaptığı direniş yürüyüşüne siyasilerden de tam destek geldi. Sabah saatlerinde CHP’nin Mumcular dayanışma kahvaltısına katılan CHP Muğla milletvekilleri Prof. Dr. Nurettin Demir, Ömer Süha Aldan, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Bodrum CHP İlçe Başkanı Recai Seymen, hava muhalefeti nedeni ile araçlarla gittikleri Kissebükü’nde konu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundular.   "Ankara, bizi istemediğimiz konulara mecbur etmemeli" Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Kissebükü ile ilgili olarak Ankara’nın mevcut yetkileri nedeni ile yereldeki yöneticilerin zor durumda bırakıldıklarını ifade ettiği konuşmasına şöyle devam etti: "Muğla’ya genel olarak baktığmızda Kissebükü bir örnek. Bizim yerel yöneticiarkadaşlarımızla, başkanlarımızla söylediğimiz şey şu: Eğer Muğla’da bir planlama yapılıyorsa, kıyısıyla, bayırıyla, ormanıyla,mutlak suretle yerel yönetimlerin görüşleri alınmalı ve birlikte hazırlanmalı. Yerel yönetimler olarak da Bakanlıklarla olan çalışmalarda sivil toplum örgütlerinin görüşünü almalıyız. Muğla’nın 1480 km. sahil bandı var; çoğu da plansız alanlar içerisinde. Bu şekilde parçacı bir usulle daha once Turizm Bakanlığı’nın vermişolduğu bir rihsatla otel yapılması,buraya saplanan bir hançer gibi. Onun için de biz yerelleşiyorsak, bu yaptırımcı, dayatıcı gücün olmamasıgerekiyor. Biz kendi topraklarımız, doğamızı yerelde çok daha iyi koruyabilir ve geleceğe taşıyabiliriz. Yoksa, Ankara’dan alınan bir takım kararlarla bizi bir takım konulara mecbur etmemeliler" dedi.   "Plan bütünlüğü için Büyükşehir olacaktık, yetkilerimizi elimizden aldılar" Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Muğla’nın büyükşehir statüsüne geçirilme gerekçesinin yerelde plan bütünlüğünün sağlanması olduğuna dikkat çekerek, "Bizlere neden büyükşehir oluyoruz sorusuna verdikleri cevapta, plan bütünlüğü ve disiplini dendi, ama bu kanun çıkmadan 2-3 ay önce her türlü alanda plan yapma ve ruhsat verme yetkisini de kendilerine aldılar. Bir kere zihinleri değiştirmemiz ve yerele daha fazla yetki ve kaynak aktarmamız lazım. Ben kendi bahçemi bozulmadan geleceğe daha iyi taşıyabilirim. Devlet de bize denetleme gücünü göstersin, koyduğu ana kurallar içinde denetlemesini yapsın. Kissebükü, Ölüdeniz, Dalyan bir örnek. Ben yerelleşmişim, büyükşehir olmuşum, ama büyükler diyor ki, bütün güç bende.. Bu anlayışın değişmesi lazım. Değişmezse Kissebükü örnekleri artar. Ben bu mücadelede yer alan kişi ve kurumları kutluyorum, bizim yerimizi böyle talan edemezsiniz diyorlar. Biz de hukuki olarak her türlü mücadeleyi yapıyoruz, ama bu anlayışın değişmesi için siyasi erkin değişmesi lazım" dedi.   "Yerel halkın ve yönetimin görüşü sorulmadı" Ankara’daki siyasi ve bürokratların bu tür kararları alırken, yerel halkın ve yöneticilerin fikirlerini değerlendirmesi gerektiğine dikkat çeken Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Kissebükü’nün tahsise çıkarılırken yerel halkın ve yönetimin görüşünün sorulmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer yerelin elini kolunu bu kadar zayıflatır, bütün yetkileri elinizde toplarsanız, işte böyle yatırımcıyla yereli karşı karşıya getirirsiniz. Biz yatırımcı bir sisteme karşı değliiz, yatırım da olsun, ama bu yatırımlar yapılırken bu yerlerin geçmişi, halk üzerindeki etkisi nedir, bilinmesi lazım. Kissebükü’nün ne olduğunu, Mavi Yolculuğin nasıl başlatıldığını ben bilirim. Ben bu güzellikleri farklı anlatıyorum, büyüklerim farklı anlatıyor. Çünkü onlar çok daha yeşil bir Gökova ile bugünlere geldiler. Ama benim çocuklarım ya da torunlarım hiç değilse beton görmesinler. Bunun mücadelesini hep beraber yapalım. Onun için yerel halkın görüşleri ve yöneticilerin fikirlerinin Ankara’da iyi değerlendirilmesi lazım. Bakın, mevcut idare burayı tahsise çıkarmış, yatırımcı arkadaşın biri de almış. Peki bu arazi tahsise çıkarılırken yerel halkın ve yönetimin görüşü soruldu mu? Çok merak ediyorum, bence sorulmadı. Şimdi yerel yönetimle halkla yatırımcı karşı karşıya. Daha önce kendi teknemle geldim, eylem yaptık, imza kampanyasına katıldık, şimdi de buradayız. Hava güzel olduğu zaman yine teknemle, milletvekillerimizle birlikte geleceğiz" dedi. Kocadon, konuyla ilgili olarak yatırımcı firma ile bir defa görüştüklerini ve gelinen süreçte firma yetkilelerinin de buradaki halkla karşı karşıya kalmak istemeyeceklerini söyleyerek, "Yatırımcı firma ile bir kere görüşmüştük, ondan sonra gelmedi. Sanırım onlar da hukuki mücadelelerini sürdürüyorlar. Bakanlık çapında mücadelelerini sürdürüyorlar, burada halkla karşı karşıya kalmak istediklerini zannetmiyorum" dedi.   Kissebükü Bodrum’un Sarı Öküzüdür Kissebükü’nün yerel siyasette polemik konusu yapılmaması gerektiğini dile getiren CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, Kissebükü konusunu Bodrum’un ‘Sarı Öküz’ü olarak gördüklerini ifade ederek, "Sarı Öküzü vermememiz lazım, verdiğimiz takdirde koyları da veririz. Onun için bu mücadeleye parti olarak devam ediyoruz. Sonuna kadar Bodrum Belediye Başkanımızla, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımızla, milletvekillerimizle, parti tabanımızla bunun mücadelesini sürdüreceğiz. 7 Haziran’da inşallah Türk Halkı bizi iktidara getirdiği takdirde böyle yerele sorulmadan yapılan tahsisleri iptal edeceğiz" dedi.   "Bölgemize, Muğlamıza sahip çıkacağız" Muğla’nın kendi değerlerine sahip çıkması gerektiğini söyleyen CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir de, "Maalesef bu büyükşehir yasasından sonra Muğla’nın genelinde bir peşkeş çekme var. Onun için de Muğla’nın kendi değerlerine sahip çıkması lazım. Bizler de yürüyüşe katılan çevrecilerin, duyarlı yurttaşların haklı mücadelesine katılıyoruz. Bölgemize, Muğlamıza sahip çıkacağız. Bu peşkeş çekmeleri hukuksal alanda, mecliste, halkla birlikte meydanda, buna karşı duracağız" dedi. CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan ise, çevreyi bozmayan turizme ve tarımsal faaliyetlere karşı olmadıklarını, iktidarın sadece Bodrum’u değil tüm Muğla’yı bir rant alanı olarak gördüğünü belirterek, "Muğla ekonomisini ayakta tutan iki etken var. Biri turizm, diğeri tarım. Her ikisini de bir anlamda rantabl hale getiren etken ise çevredir. Bizim için çevre çok önemli. Turizmdeki esas kıstas da şu olmalı: çevreyi bozmadan, burada yaşayan insanların ekonomik gücünü yükseltebilecek bir ortam sağlansın. Temelde turizm faaliyetlerine evet diyoruz, ama çevreyi bozduğu anda bunun karşısında olmalıyız. Bu çevre, bizden sonraki kuşak için de gerekli olacak. Bu anlamda çevreyi bozmayan bir turizme, tarımsal faaliyetlere evet diyeceğiz. Sadece Bodrum’da değil, bütün Muğla’da rant alanı yaratacak planlara karşıyız. Bunun en güzel örneğini İztuzu’nda verdik" dedi.   Soru önergesi verildi CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, 2002 yılında "Doğal Park" ilan edilen ve bir tek çivi bile çakılması mümkün olmayan Kissebükü’nün, bir yıl sonra turizm alanı ilan edilmesinin ardından kaderinin değiştiğine, 2005 yılında tahsis şartnamesi çıkan koyun imara açılması için o tarihten beri çeşitli girişimler yapıldığına, ancak sivil toplum kuruluşlarının mücadelesi ve yerel yönetimlerin de desteği ile bugüne kadar Kissebükü koyunun imara açılmasının engellendiğine dikkat çeken Aldan, "Bugün yeniden bu yönde bir girişim olduğu belirtilmektedir. Dünyanın sayılı koylarından olan Bodrum Kissebükü’ndeki 35 bin 371 metrekarelik arazinin BBK Turizm Yatçılık ve Gayrimenkul Yatırım İnşaat A.Ş"ye satıldığı ve bu firmanın burada tesis yapmak izin aldığı ifade edilmektedir. Bodrum’da bulunan 30 sivil toplum kuruluşu, alınan kararın iptali için mücadele etmektedir" dedi ve şu soruları yöneltti: 1 - 2002 yılında "Doğal Park" ilan edilen ve halen birinci derece doğal ve arkeolojik SİT alanı olduğu belirtilen Kissebükü koyunun imara açılacağı, 490 odalı bir otelin yapılacağı bilgisi doğru mudur? Doğru ise mavi yolculuk da dahil bölgedeki turizmi olumsuz etkileyeceği ifade edilen imar izninin gerekçesi nedir? 2 - Tesisin yapımı için bakanlığın özel izin verdiği yönünde haberler medyada yer almıştır. Kissebükü’nde otel yapımı için bakanlığınızın özel bir izni var mıdır? 3 - Yapılacak tesis için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan da çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu alınmış mıdır? Alınmadı ise gerekçesi nedir? 4 - Kissebükü’nün imara açılmasına yönelik girişimlere sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler karşı çıkmasına rağmen, bunda ısrar edilmesinin nedeni nedir?