Senden Önce Ben
Jojo MOYES / Roman / Pegasus Yayınları / 2
Milas Önder Gazetesi
Jojo MOYES / Roman / Pegasus Yayınları / 2. Baskı 2013 / 480 Sayfa
Ayşegül Şenay KAŞKAR
Jojo Moyes, 1969 yılında Londra’da doğar. Gerçek mesleği gazetecilik olan Moyes romanlarıyla tanınmaktadır. Eğitimini University of London ve Bedford New College, Londra Üniversitesi’nde tamamlayan Jojo Moyes yüksek lisansını burs yardımıyla şehir üniversitesinde tamamlamıştır. 10 yıl boyunca Hong Kong’da çalışan Jojo Moyes 1988 yılında yardımcı haber editörülüğüne yükselmiş, son olarak 2002 yılında medya muhabirliğine atanmıştır. Medya muhabirliğinde istediklerini bulamayan Moyes kitap yazmaya başlamıştır.
Jojo Moyes yazarlık kariyerinde zirveye ‘Senden Önce Ben’ romanıyla ulaştı. Yazarlık kariyerine 2002 yılında yayınladığı Sheltering Rain romanı ile başlayan ve o tarihten sonra birçok esere imza atan ünlü yazar Türk okuyucuları ile en çok satan romanı olan Me Before You (Senden Önce Ben) ile buluştu. Romantik romancılar dalında birinci sırada yer alan Moyes’in kitapları 11 farklı dile çevrilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük beğeni toplayan kitaptan sonra Jojo Moyes’in, Sevgilimden Son Mektup romanı da Türkçeye çevrildi.
The Daily Telgraph'ta yazan Moyes'in yayınlanmış 12 kitabı bulunmaktadır.
Romanları-
Sheltering Rain, Foreign Fruit, The Peacock Emporium, The Ship of Brides, Silver Bay, Night Music, The Horse Dancer, Sevgilimden Son Mektup, Senden Önce Ben, Paris'te Balayı, Ardında Bıraktığın Kadın, The One Plus One
Kendisiyle ilgili neler demiş ...
Jojo Moyes kendini anlatıyor: Sabah 6'da kalkıyorum. Ki bundan nefret ediyorum, fakat çocuklarla ve hayvanlarla dolu bir evde, programımın yazma zamanını yiyip bitirmemesi için bu gerekli. İlk önce eşim kalkıyor, kahvemi ve laptopumu getiriyor. İlk bir buçuk saati yatakta geçiriyorum. O saatlerde kafanızı meşgul edecek bir şey olmuyor. Günlük sorunlarla meşgul olmuyorsunuz henüz. Okul ayakkabıları, kuru temizlemeciden alınacak kıyafetler ya da kızarmış balık gününüzü işgal etmemiş oluyor. Günün erken saatlerinin avantajı, bu sorunlar gündeme oturmadan önce kafanızı boşaltabileceğiniz bir zaman dilimi olması.
Takıntı haline getirdiğim ilk kitap, Enid Bagnold'un Ulusal Kadife'siydi. Onun yazdıklarına deli olan zayıf bir kızdım. Kitabı sevdim çünkü benim gibi çelimsiz kızların nasıl büyük işler başardığını anlatıyordu. Yazmak hakkındaki duygularımı değiştiren kitap, Kate Atkinson'ın Müzenin Sahneleri Arkasında adlı kitabıydı. Bu kitap oldukça değişik bir anlatıma sahipti ve okumaya devam ettikçe ona benzer şeyler yazmak istedim. Aynı zamanda nereye varacağını da söyleyemiyordum. Cesur ve çılgıncaydı. Kahramanın zigot olduğu bir dönemden başlayıp anlatıyor hikayeyi ve müthiş bir dönüşle neyin neye neden olduğunu anlıyorsunuz. Aniden yazarın onca zaman sizinle oynadığını fark edip şaşırıyorsunuz. Komik, karanlık, sıradışı. Büyülendiğinizi hissediyorsunuz. O zamanlar, "Vay be, bunu yapabiliyor demek. Neden ben de insanları şu an hissettiğim gibi hissettirecek bir şeyler yapamıyorum" diye düşünmüştüm. Bu beni daha iyi yazmaya itti.
Kitabıyla ilgili neler demiş ...
Jojo Moyes, kitabı ile ilgili olarak da şunları söylüyor: Senden Önce Ben'i yazmama sebep olan şey, hayat standartlarına uzun süre kafa yormamdı. Hangi noktada hayat kalitesi anlamsız hale geliyor? Hangi noktada birilerine kendileri için karar verme hakkı veriyoruz?
Birçok insan bu sorunları çözmek istiyor. Tamir etmek, düzeltmek istiyor. Eğer çocuğunuz hastalanırsa, iyileştirmek istersiniz. Bütün durumlarda bir düzen geliştirmeye çalışıyoruz. Bu çok zor, çünkü insan olarak tüm duygularınızı harap ediyor.
Senden Önce Ben için ilham aldığım tek bir yeni hikaye vardı. İngiltere'deki 23 yaşındaki rugby oyuncusu, bir kazadan sonra felç geçiriyor ve birkaç yıl bu şekilde yaşadıktan sonra ailesinden kendisini Dignitas Kliniği’ne götürmelerini istiyor. Bu hikaye beni oldukça şaşırtmıştı, çünkü bir ebeveynin çocuğunu öyle bir yere götürebileceğine inanamadım. Fakat o zamanlar oldukça önyargılı olduğuma karar verdim. Bu konu hakkında okudukça, o ebeveynlerin imkansız bir durum içinde olduklarını ve çocuklarının dileğini gerçekleştirmenin ne kadar önemli olduğunu fark ettim.
Kitabın arka kapağında, kitap hakkındaki ipucu ise şöyle:
Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...
Yaşamın ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou’nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Aşk romanları ile tanınan ünlü yazar Jojo Moyes ‘Senden Önce Ben’ romanı ile yine sizi oldukça duygulandıracak ve bazılarını ağlatacak bir kitap ile karşımıza geliyor.
Küçük bir kasabada sade bir hayat yaşayan fakat renkli bir karaktere sahip olan bir genç kız ile bir zamanlar hayatı doya doya yaşamış olan fakat geçirdiği trafik kazası nedeni ile tekerlekli sandalyeye mahkum olan ve dahası hayata küsmüş olan genç bir adamın yolları kesişirse ne olur? Hangisi hangisinin hayatını etkisi altına alır?
Jojo Mosey okurlarına bu soruların cevabını duygusal bir aşk romanı ile veriyor. Bir tarafta sıradan bir hayat yaşayan genç kız ile diğer tarafta hayatı doyasıya yaşamış fakat geçirdiği kaza ile sandalyeye mahkum yaşayan adamın aşkı ve yaşadıkları sizi oldukça etkileyecek.
Eleştirmenlerden tam not alan ve büyük beğeni kazanan Senden Önce Ben romanı, birçok kitap eleştirmeni tarafından okunması gereken romanlar listesine eklenmiş.
…
İngiltere’nin ufak bir kasabasında yaşayan Louisa (Lou) Clark yirmi altı yaşında işçi sınıfı bir ailenin kızıdır. Liseden sonra eğitim almamıştır ve ailesine yardımcı olmak için bir kafede altı yıldır çalışmaktadır. İşinden ve sporcu olan erkek arkadaşından son derece memnun, kendi tarzı olan, renkli giyinmeyi seven bir kızdır. Cafenin sahibi bir gün cafeyi kapatmaya karar verir ve Louisa işsiz kalır. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için hemen iş bulması gerekir. İşçi Bulma Kurumu’na başvurur. Tüm iş bulma çabaları çaresiz kalır, çünkü kafe dışında hiç iş deneyimi yoktur. Tüm iş fırsatlarını tükettiği bir anda hasta bakıcılığı işi gelir ve bu son şansıdır. Bu konuda hiç deneyimi olmadığını, bir hastaya bakamayacağını söyler ama bu bakıcılık farklıdır. Zaten bakması söylenen hastanın tıbbi bakımını yapan bir bakıcısı vardır. Lou'dan tek istenen hastaya moral vermesi ve yalnız kalmaması için eşlik etmesidir. Çaresiz olan Lou mecburen işi kabul eder.
Will Traynor, otuz beş yaşında, doğa sporlarını, gezmeyi, kısaca hızlı yaşamayı ve adrenalini seven bir işadamıdır. İki sene önce geçirdiği bir kaza sonucunda omurilik felci olmuş, hayattan ve yaşamdan umudunu kaybetmiştir. Will'in duygusal çöküntü zamanlarında yalnız kalmaması için annesi Camilla Traynor Lou'yu işe alır. Onun canlı, konuşkan kişiliği işe alınmasını sağlar.
Louisa annesi, babası, kız kardeşi Treena ve onun 5 yaşındaki oğlu Thomas ile birlikte yaşamaktadır. 6 yıldır birlikte olduğu Patrick adında bir erkek arkadaşı vardır. Ailesi Louisa’nın işini duyunca çok memnun olmazlar, ama maaşı normale göre daha fazladır ve altı aylık bir iştir.
Louisa işe başlar ve Will ile tanışır. Söz konusu bakıcılık olunca yaşlı birini beklerken karşısına 35 yaşında yakışıklı bir adam çıkar. Will’in yanında onun tıbbi bakımını yapan Nathan adında bir kişi daha vardır. Will, başlarda Lou ile hiç konuşmaz. Lou konuşmak için çabalar ama çabaları karşılıksız kalır. Will felç olduğu için ve her işinde başkasına muhtaç olduğu için mutsuzdur. Lou’nun görevi bakımdan çok Will’i neşelendirmektir. Lou ilk günlerde bunu başaramaz ve işi bırakmayı düşünür. Will zamanla Lou’ya alışmaya başlar. Onun giyim tarzına, hareketlerine, düşüncelerine gülmeye başlar. Birgün Will’in eski kız arkadaşı Alicia ve Eski arkadaşı Rupert gelir. Evleneceklerini söylerler. Will buna üzülür ve bir süre sessizleşir. Lou önceden yapmadığı şeyleri Will ile yapmaya başlar. Önceden hiç altyazılı film izlememiştir ama Will ile izler ve çok beğenir. Lou, Will’i kontrol zamanlarında hastaneye götürür. Birgün Will ateşlenir ve Lou bunu farketmez. Nathan geldiğinde Lou’ya kızar ona neler yapması gerektiğini anlatır. Gece Camilla Traynor gelemeyeceği için Lou gece de Will’in yanında kalır. Will uzun süre traş olmak istemediği halde Lou onu ikna eder ve saçını kesip onu traş eder. O gün Will’in kız kardeşi Georgina gelir. Lou, Bayan Traynor ve Geogina’nın konuşmalarını duyar. Will’in önceden intihar girişiminde bulunduğunu ve babasının onu kurtardığını öğrenir. Görevinin Will’in intihar etmesini engellemek olduğunu anlar. Will’in yaşamak istemediğini, ölmek için İsviçre’ye Dignitas’a gitmek istediğini öğrenir. Dignitas’ta ötanazi yasaldır. Ailesiyle bir anlaşma yapmıştır ve altı ay sonra Dignitas’a gidecektir. Will bunları öğrenince kendisini kandırılmış hisseder. Ertesi gün işi bıraktığını ve sebebini yazan bir mektup bırakır ve eve gider. Bayan Traynor mektubu okuyunca Lou’nun evine gider, ondan işi bırakmamasını ister, istediği her olanağı ona sağlayacağını söyler. Çünkü Will Lou’yu sevmiş ve onunla birlikte gülmeye, önceden yapmadığı şeyleri Lou ile yapmaya başlamıştır. Lou olanları kardeşi Treena’ya anlatır. Treena üniversiteye başlamayı düşündüğü için onun işi bırakmasını istemez. Ona Will’in fikrini değiştirmek için bir şeyler yapması gerektiğini söyler. Lou bu fikirden hoşlanır ve ertesi gün Bayan Traynor’a fikrini söyler. Bayan Traynor çok istemese de eşi kabul eder... Lou Will’in kendi başına yazı yazabilmesi için bilgisayarına bir program indirir. Bu Will’in çok hoşuna gider artık yazılarını kendisi yazabilecektir. Lou’nun doğum günü yemeğine Will de davet edilir. Lou’nun annesi ve babası Will ile çok iyi anlaşır. Fakat erkek arkadaşı Patrick Lou’nun Will ile olan yakınlığını görünce sinirlenir ve Will’e hiç iyi davranmaz ... Lou sürekli Will’i dışarı çıkarmaya başlar. Onu şatonun etrafında, evin bahçesinde gezdirir. Konuşmaları sırasında Will Lou’nun kasaba dışında başka bir yere gitmediğini öğrenir. Ona başka yerleri de gezip görmesini söyler. Lou bundan sonra Will’i götürmek istediği yerlere kendisinin gitmek istediğini ve Will’in de gelmesini istediğini söyler ... Lou, kardeşi Treena ‘ya Wiil’den hoşlandığını söyler. Will zatürre olur. Uzun süre hastanede yatar. Lou’nun hazırladığı gezi planını gerçekleştiremezler. Lou, Nathan’la birlikte başka bir plan hazırlar. Altı ayın dolması için çok az bir süre kalmıştır ve Lou’nun Will’in kararını değiştirmesi gerekiyordur. Lou tüm hazırlıkları yapar. Sorun çıkmaması için her şeyi önceden ayarlar. Sorunsuz bir şekilde giderler. Çok eğlenceli bir tatil geçirirler ... Bayan Traynor, Lou’yu arar ... Will Lou’yu görmek istiyordur ... Lou gitmeye karar verir ve İsviçre’ye gider. Orada Will ile son olarak konuşur ... Will, Lou’ya bir mektup bırakmıştır ...