Siyasi Namus

Sedat ATAY /

Milas Önder Gazetesi
Sedat ATAY / Eğitimci-msedatatay@gmail.com Siyaset, bir takım oyunudur. Buradaki takım, siyasi partilerdir. Siyasete ilgi duyan bireyler, bir siyasi partiye üye olarak oyuna katılırlar. Süreç içinde yaptıkları çalışmalarla takımdaki rolleri büyür. Bu süreç içinde yine takım içindeki çeşitli grupların içinde yer alarak parti içi seçimlere katılırlar. Ekip başarılı oldukça bireyin parti içindeki konumu şekil alır. Bireyin eğitimi, sosyal ilişkileri, hatta feodal ilişkileri ve fiziki durumu bile zaman zaman ölçüt olabilir. Fakat yine de siyaset, vakit ve nakit işidir. Vaktiniz ve naktiniz varsa, bunu doğru zamanda doğru şekilde kullanırsanız sonuç alabilirsiniz. Siyasette hiç bir şeyin garantisi yoktur. Adeta bir kumar gibidir. Kendisini iyi yetiştirmiş erdemli kişiler, her makamın geçici olduğunu bilerek, süreci doğru, ilkeli, namuslu ve gelecekte iyi anılmak için kullanırlar. Kimi insanlar da görev aldıkları makamlarda başarısız olurlar. Kendileri silinip giderken, bağlı oldukları partiler de oy kaybına uğrarlar. Eğer bu başarısız olan görevli sayısı çoğalırsa, o siyasi parti siyasi arenadan silinebilirler. Bunun ülkemizde sayısız örnekleri vardır. Siyasi partilerin çeşitli kademelerinde görev alanlar, zaman içinde çevrelerinden gördükleri abartılı alâyişten etkilenerek, kendilerinin çok önemli olduğunu, hatta bağlı bulundukları partiden bile önemli olduğunu düşünmeye başlayabilirler. Özellikle, makam ve rant dağıtabilen makamlarda olanların etrafında çıkarcı gruplar oluşmaya başlar. Seçilen kişi, partisi ve STK’lar tarafından uyarılıp kontrol edilebilirse hata yapma oranı azalır. Ama ilgililer tarafından denetlenmez veya denetlenemezse bir süre sonra seçmen kitlesi tarafından eleştiriler başlar. Giderek bu eleştiriler medyada yer bulmaya başlar. Avrupa ülkelerinde demokrasi tüm kurumları ile sağlıklı olarak işlediği için, İspanya’da Kral’ın kızı bile yargılanabiliyor. Kral babası hiç karışmıyor. Hatta Veliaht Prens, kız kardeşi ve eniştesi ile ilişkilerini kesiyor. Ülkemizde ise her şey birbirine karıştığı için, seçilenler kendilerini dev aynasında görüyorlar. Eleştirenleri de çeşitli cezalara çarptırmaya çalışıyorlar. Yaklaşan yerel seçim süreci, ülkemiz politikacılarının, özellikle iktidarda bulunanların geçmiş deneylerden hiç ders almadıklarını ortaya koyuyor. Partilerin çeşitli kademelerinde görev almak bir meslek oluşturmaz. Sadece geçici bir görevdir. Yarın birileri bu görevi devralacaktır. Bunu baştan kabullenmek gerekir. Fakat özellikle Milletvekili, belediye başkanlığı gibi bir makama gelenler, gitmemek için çabalar harcarken kendilerini oraya taşıyan insanlara ve partilerine de ihanet ediyorlar. Hatta kendilerini oraya taşıyan parti ile taban tabana zıt partilerden aday olmaya bile çalışıyorlar. Bu durum siyasetle uğraşan insanları üzerken, büyük kitleleri de siyasetten soğutuyor. Zaten bir avuç insan ülkemizde siyasetle uğraşıyor. Bu gibi kariyer düşkünleri demokrasiye de ihanet ediyorlar. Demokrasilerde seçim kazanarak gelmek ne kadar doğalsa, seçimi kaybedince görevi yeni seçilene bırakmak da o kadar doğaldır. Fakat kendisini yeterince geliştirememiş insanlar parti yönetimlerinde görev alınca doğal olarak kendilerine benzeyen insanları seçiyorlar. Klasik bir deyiş vardır; ’HER TOPLUM LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR’ diye. Bu yetersiz insanlardan yerelde ve genelde kurtulmanın yolu örgütlenmekten geçmektedir. Egemen güçler, 1980 öncesi 2 milyon olan sendikalı işçi sayısını çeşitli baskılarla 600 bine gerilettiler, üzülerek görüyoruz ki; ülkemizde STK’lar çok zayıf. Ülkemiz eğitim sistemi de bozuk olunca, varoşlardaki fakir fukara, dini örgütler tarafından örgütlendi. Bu olumsuz koşullar, ilkesiz, çıkarcı, fırıldak siyasetçilerin çoğalıp partilerde görev almalarına neden oldu. Bu olumsuzluğa karşı emek güçlerinin en kısa zamanda ortak paydada birleşerek akılcı projeler üretmeleri gerekmektedir. Bu çalışma, diğer partilere de kalite kazandıracaktır.   (20.01.2014)