“Sorun: Emniyet içinde yürütülen operasyon… Temel ilke: ‘Hukukun üstünlüğü’dür”
ÖNDER Haber - Muğla Barosu’ndan, "Ülkemizin ve bölgemizin olağandışı kapsamlı ve hareketli gündemi, bu gündemi oluşturan gerçeklerin büyük bölümünün "hukuk’a ilişkin" olması, Baromuz adına görüş ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmak…
Milas Önder Gazetesi
ÖNDER Haber -
Muğla Barosu’ndan, "Ülkemizin ve bölgemizin olağandışı kapsamlı ve hareketli gündemi, bu gündemi oluşturan gerçeklerin büyük bölümünün "hukuk’a ilişkin" olması, Baromuz adına görüş ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmak ihtiyacı yaratmıştır" denilerek, Emniyet içinde yürütülen operasyonla ilgili açıklama yapıldı.
Muğla Barosu Başkanı Av. Mustafa İlker Gürkan imzalı ve "Emniyette yapılan operasyonlar ve ‘Hukukun Üstünlüğü’ başlıklı açıklamada şu görüşlere yer verildi...
Gözaltına alınmaları ve
kelepçe takılması
hukuka aykırıdır
Kişi, Emniyet’e kendi geliyorsa; kaçma kuşkusu bulunmuyorsa; göz altında saldırgan olabileceğine dair bir emare dahi yoksa; gelenlerin önemli bir kısmı rütbeli kolluk görevlisiyse ve diğer bütün nedenlerle… Gözaltına alınan yurttaşlara (kolluk mensuplarına) kelepçe takılması (hele ters kelepçelenmeleri) hukuka aykırıdır. Hatta; gözaltına alınan kişiler; görev başındadırlar, gözaltına alınmalarında soruşturmanın selameti bakımından zorunluluk açıklanmamıştır ve bu nedenle; "gözaltına alınmaları" dahi hukuka aykırıdır.
Haksızlık, ‘haksızlıktır’
Bu kişilerin "cemaat" mensubu olmaları ile ilgili değiliz. Haksızlık, ‘haksızlıktır’… "Paralel yapı" gibi aslı var mı-yok mu belli bile olmayan gerekçe "gözaltı" müessesi ile ilgilendirilemez. Ülkemizde hukuk, herkese eşit ve adil biçimde uygulanmalıdır. Adalet tanrıçasının gözleri bağlıdır. Hakkında hüküm vereceği kişileri tanımasına izin verilmez.
Bu kişilere karşı "açıkça hukuka aykırı" tutumun nedeni nedir?...
İddia ve Savunmaya göre "17 ve 25 aralık operasyonlarıdır" Bilindiği gibi bu operasyonların konusu "yolsuzluk-kara para aklanması-v.s’dir."
Birincisi
"Açıklık/şeffaflık" ve "hukukun üstünlüğü" Demokrasinin "olmazsa olmaz" yapı taşlarıdır. Açıktır ki, 17 ve 25 Aralık operasyonları üzerindeki "inceleme ve yayın yasağı kaldırılmalıdır". En azından, kısıtlamanın kapsamının makul biçimde sınırlandırılması gerekir. Yargımız; bu "yakıcı görev" ile karşı karşıyadır.
Yeri gelmişken belirtelim; Yargı erkinin toplumsal prestiji ve etkinliği toplumdaki herkesten çok yargımızın "üstüne vazifedir".
İkincisi
Saptanan telefon görüşmelerinde "kanunsuz davranışın" belirtileri varsa, bu görüşmeleri yapanlar kamuoyuna açıklanmalıdır. Daha önemlisi, soruşturma makamları bu konularda farklı iddiaları olan herkesi davet etmeli ve dinlemelidir. Bu sorun yaşamsal önemdedir. Çünkü, öyle kimselerin öyle sözleri -daha önce- kamuya yansımıştır ki, milletin günü ve geleceği üzerinde söz sahibidirler ve daha sonra da olabileceklerdir.
Gerçek yürür-Adalet
yerini bulur
Kimsenin "suç işleme" imtiyazı yoktur ve olamaz. Özellikle Anayasal "yürütme yetkisine" sahip olanların… Baskı ve yasakların hükmü sürdürülemez. "Gerçek güneş gibidir, balçıkla sıvanmaz", "Gerçek yürür-Adalet yerini bulur"…
Saygılarımızla…