“Türkiye’de neler oluyor?”

A

Milas Önder Gazetesi
A. Kemal KAŞKAR - İlçemizde, Türk Ocakları Derneği Muğla Şubesi tarafından düzenlenen "Türkiye’de neler oluyor" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Erdal Sarızeybek, "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı, vatana ihanetle eşdeğerdir" dedi. Pazar günü Belediye Toplantı ve Düğün Salonunda saat 14’te, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşımızın söylenmesiyle başlayan etkinlik, Türk Ocakları Derneği Muğla Şube Başkanı Operatör Dr. Hulusi Taşkoparan’ın yaptığı teşekkür ve sunuş konuşmasıyla sürdü. Daha sonra kürsüye davet edilen Emekli Albay Erdal Sarızeybek, yaklaşık iki saat boyunca, kendine özgü akıcı üslubuyla başından sonuna ilgiye izlenen bir sunum yaptı. Kilit ülke Türkiye! Sözlerine, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın dünyanın en zengin coğrafyası olduğuna dikkat çekerek başlayan Sarızeybek; "Bu ülkenin sahibi biziz. Onun için, ülkemizde ve Ortadoğuda neler olup bittiğini bilmemiz gerekiyor. Anadolu, Avrupa-Afrika ve Asya’nın kilit noktasında. Avrupa, Amerika ve İsrail, oluşturulacak bir Türk Birliğinin ‘süper güç’ olacağını bildikleri için, bir yandan Türkiye’nin küresel güç olması engelleniyor, öte yandan da ‘Müslüman coğrafyasını parçalayıp o parçalardan bazılarını İsrail’e müttefik yapalım’ diyorlar. Olup bitenlerin en genel anlamda nedeni bu" dedi. Toprak reformuna karşı kışkırtmalardır Konuşmasını, Osmanlı’nın güç kaybetmeye başladığı noktadan itibaren saldırılara maruz kalması ve nihayet Birinci Dünya Savaşı sonunda Anadolu’nun dört bir yanından işgal edildiği tarihsel süreci özetleyerek sürdüren Erdal Sarızeybek, daha sonra şu görüşleri dile getirdi: "Çok zor şartlarda kurulan Cumhuriyet, tüm bu oyunları bozdu. Ama çok büyük kayıplar verdik. Özellikle eğitimli nüfus ve genç nüfusu şehit verdik. Bu nedenle Cumhuriyet kurulduktan sonra Köy Enstitüleri, Halk Evleri ve Türkçe Dil Birliğinin sağlanması gibi eğitim-kültür adımları ve Toprak Reformu adımları atıldı. Ancak her birinde ayrı ayrı sorunlar yaşandı. 1920’lerde, 1930’larda, yani Atatürk döneminde ‘Kürt isyanı’ diye adlandırılan tüm ayaklanmaların esas nedeni ‘toprak reformu’nun engellenmesidir. Bunun yanında bir başka gerçeğe daha dikkat çekmek istiyorum. Bu isyanlarla birlikte anılan isimlerin hiçbiri, bölgede bilinen Kürt aşiretlerinden değildir. Barzani ve Talabani, aşiret değil, ‘tekke’ (cemaat) üyesidir. Daha öncesinde Şeyh Ubeydullah, onun oğlu Abdülkadir... Hepsi Halili Tarikatındandır. Özal, Erdoğan, Cüneyt Zapsu, Bülent Arınç da bu tarikattandır. Tarihte hiç bir şey gizli kalmaz..." Ne dendiyse aksi yaşandı Sunumunu, tarih içinde adım adım günümüze yaklaşarak sürdüren Sarızeybek, 1991’de ABD’nin ‘1. Körfez Savaşı’yla fiilen bölgeye geldiğini, o dönem Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın; "Bir koyup üç alacağız", "Barzani Kürt devleti kurmayacak, Irak parçalanmayacak" ve "PKK bitirilecek" sözlerini anımsattıktan sonra; "Ama savaştan sonra ne oldu? Irak’ta Kürt devleti kuruldu. Barzani’ye kırmızı pasaport verildi. Ülke olarak, 100 milyon dolar kayba uğradık" dedi. Binbaşı rütbesiyle Tabur Komutanı olarak Şemdinliye gittiği dönemde, Cumhurbaşkanı Özal’ın PKK için yaptığı ‘3-5 eşkiya’ nitelemesini anımsatan Sarızeybek, yaşadıklarıyla, durumun hiç de öyle olmadığını kısa sürede anladığını belirtti ve "Orada, Barzani ve ABD’nin Çekiç Gücü tarafından desteklenen ve ellerinde, ateş gücü bizimkinden yüksek modern silahları olan bir terör örgütüyle karşılaştım" dedi. 3 Kasım 2002’den bugüne... Konuşmasını 3 Ekim 1992’de Eşref Bitlis komutasındaki en büyük kara harekatını, harekata kış koşulları nedeniyle verilen zorunlu arayı, harekat Mart-Nisan gibi devam ettirilecekken, Bitlis Paşanın geçirdiği "kaza" nedeniyle yaşamını yitirmesini, PKK ile yapılan ‘ateşkesi’, ama hemen ardından Irak’taki çatışmanın ülkemize taşınmasını ve şehitleri, şehitleri, şehitleri anlata anlata sürdüren Erdal Sarızeybek, sözü AKP dönemine getirdi ve şöyle sürdürdü: "3 Kasım 2002’de seçimi kazanan AKP’nin ilk yapması gereken ‘terörü bitirmek’ olmalıydı, ama yapmadılar. Terör üzerinden siyaset yaptılar. 1 Mart 2003’te ilk tezkere geçmedi ama, Erdoğan’ın başbakan olduğu 20 Mart’ta ikincisiyle ABD’nin Irak harekatına büyük destek verdiler. O zaman da, Irak’ın toprak bütünlüğü vurgusu yapıldı, ‘Kürt devleti kurulmayacak’ dendi yine. Ama yine aksi, hatta daha da fazlası oldu. Barzani Kerkük’ü işgal etti, hükümet hiç ses çıkarmadı. 4 Temmuz 2003’te ABD, askerlerimizin başına çuval geçirdi. Yine tepkisiz kalan hükümete, ABD’ye nota verin diyenlere başbakan, ‘O müzik notası değil’ diye tepki gösterdi. Ve 21 Ekim 2007 Dağlıca baskını... atv’de bir programa çağırıldım, doğrusu ‘bana tuzak mı kuruyorlar’ diye düşünerek endişeyle gittim ve o nedenle programın sonunda söyleyeceğim sözü en başta söyleyip ‘Dağlıca şehitlerinin sorumlusu hükümettir. Türk adaleti bunun hesabını soracaktır’ deyince canlı yayın kesildi. Neden öyle demiştim? Çünkü 14 Ekim’de Meclisten alınan tezkereyi kullanmamıştı hükümet. PKK kamplarına askeri müdahale yaptırmamıştı..." Göz göre göre Konuşmasını, Başbakan Erdoğan ve dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Irak sınırındaki bir mevzide çömelmiş durumdaki fotoğraflarını yorumlayarak sürdüren Sarızeybek, "İstihbarat zaafı" diye bir şey olmadığını, o dönemde PKK kamplarının, Irak sınırı içinde, sınıra 1 saatlik yürüyüş mesafesinde öylece durduğunu belirterek; "O dönem PKK kampları gözlerimizin önündeydi, günümüzde de ‘özerk PKK yönetimi gözlerimizin önünde kuruluyor. Barzani devletini kurdu. Ama Anadolu’da Kürdistan kurmak için bir milleti ikiye bölmeniz lazım. Biz akrabayız. Bunu bölmeniz için araya kan koymanız lazım. Bu siyaset Türkiye’yi yakar. Bu siyaset, Türk milletine hizmet etmiyor. Kimsenin gücü, T.C. devletini yıkmaya ve Türk milletini bölmeye yetmez" dedi. Çaremiz var- Gücümüz var Sarızeybek, sunumunu, ‘Çare var’ ve ‘Gücümüz var’ vurgularıyla şöyle tamamladı: "Millet olarak bizim bir suçumuz günahımız yok. Biz devletimize hep güvendik. Biz ne yaptık, gittik oy verdik ve seçtiklerimize hep güvendik, ama sırtımızdan vurulduk. Bu mesele, AKP-Cemaat meselesi değil, vatan meselesidir. Peki ne yapacağız. Herkes elinden geleni yapsın. Benim baştan beri söylediklerimi Cumhurbaşkanı bilmiyor mu, Başbakan bilmiyor mu, Meclis bilmiyor mu? Hepsi biliyor. Ama artık biz de biliyoruz. Yüreğinizin sesini dinleyin. Türk milletinin yüreği sağlamdır. Vicdanınızın, aklınızın sesini dinleyin. Tanrı, Türk milletini ve Türk yurdunu korusun. Ne mutlu Türküm diyene!.." Salondakilerin, alkışlar eşliğinde 10. Yıl Marşı’nı okumalarıyla sona eren konferans bölümünün ardından etkinlik, Sarızeybek’in kitaplarını imzalamasıyla sürdü.