Ulu Tanrım, bizi kötülüklerden koru

Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Belki haddimi aşıyorum amma, daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi ben de bir Hacı torunuyum

Milas Önder Gazetesi
Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Belki haddimi aşıyorum amma, daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi ben de bir Hacı torunuyum. Eskiden hacıya nasıl gidilir gelinirdi, bunu dedelerimizden, dayılarımızdan dinlemişizdir. Hacı yolculuğu aylar değil yıllar sürermiş. Tanrı herkesi hacıya gitmeyi nasip etsin. Biz Türkler İslamiyeti kabulümüzden önce Şaman dinine inanıyorduk, şamanizmin kuralları vardı. Tanrıya inanılıyordu, İslamiyeti kabul etmemize rağmen, şamanların kurallarını da unutmadık, çünkü bu şaman kuralları ile İslamiyetin kuralları birbirine uyuyor.   NEDİR BU KURALLAR: Şaman ve İslamiyette: Yalan, dolan, hırsızlık, intikap, ırz ve namus, iftira, karalama, suç isnat etme, kabadayılık, kişiyi aşağılama, tecavüz, kadına el kaldırmak, zayıfları ezmek, başkalarının haklarını gaspetmek ve insanları kötülemek, onur ve gururunu incitmek, başkalarına zarar vermek günah ve haram sayılırdı. Müslümanın Müslümanın malında, canında gözü yoktur, fitne, fesat bilmez. Belki eksik yazmış, hatırlamamış olabilirim. Bugün de bu kurallar aynen geçerlidir, her Müslümanın bu kurallara uyması dinimizin vecibesidir ve görevimizdir. Kurumlararası ayrımcılık yapmak, eşit davranmamak, yetim malına el uzatmak, devlet malını korumamak, devlet malını kendi çıkarları için kullanmak, menfaat sağlamak günah ve haramdır. Burada bir olayı aktarmak isterim; bir vatandaş pazarda köylüden alışveriş eder eve gelince üreticiye verdiği, ödediği parayı hesap eder aldığı ürünün fiyatlarına bakar, sonunda üreticiye 2 lira 60 kuruş eksik para ödediği ortaya çıkar. Öbür hafta üreticiye, sattığın ürün için benden eksik para almışsın, borcum olan parayı al dediği zaman üretici, bu hata benim helal olsun dediğinde alıcı, ‘bu para bana haram’ der ve gördüğü bir çocuğa parayı verir...   Keşke hep böyle olabilsek. Acaba bizler bugün dinimizin koyduğu bu kurallara uyuyor muyuz? Bana göre önce büyüklerimizin, sonra bizlerin, fesimizi, beremizi, şapkamızı, peçe, çarşafımızı, türbanımızı, kasketimizi çıkarıp önümüze koyup kara kara düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Haram yeniyor, aldırış eden yok. Kadın dövülüyor, duyan gören yok. Vatandaşa kumpas kuruluyor, azarlanıyor, dövülüyor, gasp ediliyor, devletin bankası soyuluyor kimsenin umurunda değil. İsrail Gazze’de Müslümanları öldürüyor, biz ne yapıyoruz, İslam dünyası ne yapıyor? İsrail ile ticaret yapmıyor muyuz? IŞİD Musul’da konsolosluğumuzu basıyor, 49 kişiyi esir alıyor. Büyüklerimiz siyaset meydanında atıp tutuyor amma esirlerden haber yok. Amma Almanya esirlerini IŞİD’in elinden bir operasyonla kurtarıyor. Biz ne yaptık; şeyhlere ve şıhlara rica ediyoruz. ... Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanını 10 Ağustos’ta seçeceğiz. Üç aday kardeşimiz vardır. Biri devlet imkanlarını kullanıyor, diğerleri kendi olanaklarını kullanıyor. Biri, ben seçildiğim zaman tarafsız olmayacağım diyor, diğeri ise ben 76 milyon vatandaşımın Cumhurbaşkanı olacağım, herkesi kucaklayacağım ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağım diyor. Sizleri daha fazla sıkmamak için yukardaki kurallar gereği yorumu ve kararı sizlere bırakıyorum. Bakınız 1950’li yıllarda Başvekil Adnan Menderes ne diyor: "Arkadaşlar korkmadan, çekinmeden anayasayı değiştirmek gerektiğini ifade etmek mevkiindeyiz, tensip ederseniz yapacağız, bunu yaparken de kuvvetler birliği esasından ayrılacağız." Şimdi de bakıyorum; Sayın Başbakan TV kanallarında saatlerce konuşuyor amma diğer adaylara onun yüzde biri bile verilmiyor. Müslümanlıkta eşitlik ilkesi vardır. Acaba bu uygulanıyor mu? Yine yorumu ve kararı sizlere bırakıyorum.