“Yaşanacak bir Türkiye’yi kuracağız!”
ÖNDER Haber - Geçtiğimiz hafta sonu, CHP’nin meclisteki en çalışkan milletvekillerinden ve 7 Haziran seçimlerinde de yine CHP Muğla Milletvekili Adayı olan Prof
Milas Önder Gazetesi
ÖNDER Haber -
Geçtiğimiz hafta sonu, CHP’nin meclisteki en çalışkan milletvekillerinden ve 7 Haziran seçimlerinde de yine CHP Muğla Milletvekili Adayı olan Prof. Dr. Nurettin Demir, CHP ZMilas İlçe Başkanı Suat Özcan’la birlikte gazetemizi ziyaret etti.
Yürütmekte oldukları seçim çalışmaları ve Muğla’da seçimin nabzı üzerine kendisiyle yaptığımız görüşmede Nurettin Demir sorularımızı yanıtlarken, bu dönemin diğer seçim dönemlerinden önemli farklarına işaret etti.
Artık gitsinler!
"Seçim dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorumuzu yanıtlayan Demir, "CHP Muğla İl Başkanlığı’nın belirlediği periyodlarla, bütün aday arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız ve aday adayı olan arkadaşlarımız, bir program dahilinde, bütün Muğla’yı dolaşarak, ilçe teşkilatlarımızın seçim çalışmalarına katılıyoruz. Bu ara ben buradayım ve mahalle mahalle, ev ev dolaşarak, çalışmalarımızı yürütüyoruz. Seçime 23-24 gün kaldı, ama Muğla’da seçim ortamı yeni başlıyor gibi bir hava var. Muğla da, Türkiye de yeni yeni ısınıyor. Nabız yeni yeni yükseliyor. En erken biz CHP olarak başladık seçim çalışmalarına, halkın ilgisi ise anca yükseliyor. Pazar yerinde halk, AKP hakkında ‘artık gitsinler, bu iktidardan bir an önce kurtulalım’ diyor. Daha önce bu tür şeyleri çok duymazdık. Pazardaki pahalılıktan hem esnaflar, hem de tüm yurttaşlar ciddi manada şikayetçi. Özellikle Bodrum ve Yalıkavak gibi turizmin gelişkin olduğu bölgelerimizde yaşayan emeklilerimiz çok şikayet ediyor, ‘pazar ateş pahası’ deyip geçinemediklerini belirtiyorlar. Beyaz gömlekli dediğimiz memurlar da yaşam koşullarından çok şikayetçi. Kiralar yüksek, loman istiyorlar. Taşeron işçiler ise çok kötü durumda. Bölgede, Datça, Köyceğiz, Marmaris ve Bodrum’da boğaz tokluğuna çalıştırıldıkları görülen Suriyelilerin sayısında da bir artış gözleniyor. Esnaf, vergilerden çok büyük şikayetçi durumda. Ecrimisiller, işgaliyeler, vergiler ve sigorta ödemeleri esnafı bıktırmış durumda. ‘Veriyoruz veriyoruz, sürekli veriyoruz; biz bittik’ diyor esnaf. Kısacası, ülkemizin dört bir yanında, heryerinde, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de olduğu gibi Muğla’da da geçinmek çok zorlaştı ama özellikle de Bodrum’un yoksulluğu artmış durumda" dedi.
Devlet, kendi
kurumlarına da
sahip çıkmıyor
Demir, ayrıca ilimizde ‘imarla ilgili şikayetler’e, çözülemeyen mülkiyet sorunlarına da değinerek; "Özellikle 2 B sorunu çok büyük şikayet sebebi. Bu arada, devlet kendi kurumlarına da sahip çıkmıyor. Örneğin Yalıkavak İlkokulu’nun depreme dayanıksız olduğu belirlenmiş ama yapılan hiç bir şey yok. Bakın size çok ilginç bir şey daha anlatayım. Konacık’ta Ağız ve Diş Hastanesi’nde tuvalet yok" dedi.
Vatandaş nefes almak
istiyor
Daha sonra, ülke ölçeğinde son durumu özetleyen Nurettin Demir, "Türkiye’ye baktığımızda, özellikle halkta bir kıpırdanma var, hareket var. Artık bu hükümetle bir şey yapılamayacağını anlamış durumda halk. Yandaş ilişkisinin vatandaş ilişkisinin yerine geçirildiğinin farkında halk. Hükümet de bu hareketliliğin farkında ve bütün kurumları, AKP’nin yanında, hizmetinde kullanmaya başladılar pervasızca. En son Davutoğlu’nun Muğla mitingi için açık açık kamu çalışanlarına baskı yaptılar. Sağlık emekçilerine baskı yaptılar. Orman işçilerine birer yevmiye fazla verdiler. Buna rağmen gitmek istemeyenlere işlerinin devam etmeyeceği korkusu salındı. Pek çok dairede resmen herkesin mitinge topluca katılması istendi. O’nun ötesinde, Cumhurbaşkanı tıpkı AKP’li başkan gibi her gün Türkiye’yi dolaşarak AKP’ye oy istiyor. Güneyimizde Suriye bataklığına girme endişesi görülmeye başlandı. Gelecek endişesi ve iktidar korkusu var. Bu koşullarda, 7 Haziran’da sandık güvenliği endişesi giderek artıyor. Herkes sandık güvenliği noktasında çok özen göstermek zorunda. Özellikle yurdumuzuun doğu bölgelerinde ikili bir baskı var yurttaşlar üzerinde. Bir taraftan PKK, diğer yandan hükümet büyük bir baskı kuruyor vatandaşlar üzerinde. Biz, sürekli olarak ‘ülke bütünlüğünün korunmasının önemi’ne vurgu yapıyoruz. Bütün bu atmosfer içinde vatandaş nefes almak istiyor artık, her bakımdan. Baskılardan, yaşam endişesinden kurtulmak istiyor, yalanları, soygunları artık daha net görüyor vatandaş. Bu nedenle artık bize ‘nerden kaynak bulacaksınız’ diye sormuyorlar."
Çiftçi perişan durumda,
borç içinde …
ÖNDER: Peki, tarımsal kesimin durumu nasıl, ne yapılmalı?
N.DEMİR: Ülkemizin çiftçisini üretim yapamaz hale getirdi bu hükümet. Bizde de tütün ve pamuk ekimindeki büyük düşüş ve köylünün üreteceğine tarlasını boş bırakmasının sıkıntılarını biliyoruz. Ama bizim bölgemiz hemen yakınındaki turizm bölgesinden nasipleniyor yine biraz. Ama tarım konusunda Anadolu’nun diğer yerleri çok çok kötü durumda. Vatandaş ürünü tarlasında kalacağından, borç alarak mazot, gübre, tohum alıp satamama korkusundan, üretim yapamaz halde. Çiftçi perişan durumda, borç içinde.. Dikkat edin, bu tablo içinde AKP hiçbir vaatte bulunmuyor, bulunamıyor. Biz, köylüyü yeniden üretim yapabilir, nefes alabir bir hale getireceğiz diyoruz. Bunu anlatıyoruz. Üreticiye, mazot fiyatlarını düşüreceğimizi, desteklemeleri artıracağımızı anlatıyoruz. Bizim söylediklerimize itirazdan başka söyledikleri hiç bir şey yok. Vatandaş bütün bunları görüyor.
Çevre ve doğa
gözetilerek …
ÖNDER: Peki, geçen Salı günü Güllük’te, mevcut Güllük Limanı’nın genişletilmesi için ÇED Toplantısı vardı. Güllüklüler çok tepkili bu konuda. Sizin görüşlerinizi alabilir miyiz?
N.DEMİR: Meclisteki çalışmalarımız süresince, Muğla’nın bir turizm kenti olma yanında bir tarım kenti olduğunu hep işledik. Madenciliğimiz de gelişkin durumda. Eskiden bir maden ihracat limanı olarak Göcek limanı da kullanılıyordu. Şimdi orası kapandı. Muğla’nın tek ihracat limanı Güllük. Muğla’nın, hem kendi tarımsal ve madencilik ürünlerini , hem de Aydın-Çine havzasının ürünlerini ihraç edebileceği ikinci bir limana ihtiyacı var. Bunun için bir demiryolu projesi yapılması gerektiğini de önermiştik Ulaştırma Bakanı’na; bunun üzerine çalışmalar yapılıyor. Ama bu ikinci liman neresi olmalıdır? Kanımca, Güllük Körfezi’nin en içlerinde olan mevcut Güllük Limanı’nın genişletilmesi doğru bir karar gibi gelmiyor bana. Ama ilgililer, gerekli araştırmaları yaparak, ikinci bir liman yeri belirlemek durumundalar. Kuşkusuz demiryolu da bununla bağlantılı olacaktır. Ama çevre ve doğa gözetilerek. Bu işte kolay yöntemlere kaçılamaz. Güllük Limanının genişletilmesi, anlaşılıyor ki bu kolaycı yollardan biri olarak görülmüş.
Muğla’nın gelecekteki
50 yılını planlayacak
bir anlayış …
ÖNDER: Bu bağlamda, Muğla’nın özellikle sahilleriyle ilgili planlama vb. çalışmalarında, bakanlıkların yerel yönetimi dışlaması konusunda neler diyeceksiniz?
N.DEMİR: Bu noktada ‘Yerel Yönetimler Bakanlığı’nın olmaması da en önemli sorunlarımızdan biridir. Bizim Muğlamızın, kıyılarımızı koruyacak, imar yetkilerini Şehircilik Bakanlığı’ndan kurtaracak bir master plana ihtiyacı var. İkinci liman da ancak böyle bir master plan çerçevesinde değerlendirilmeli ve uygun yer bulunmalıdır. Şimdi tamamen talana açık durumda Muğla’nın kıyıları ve doğası; dolayısıyla turizmi. Muğla’nın gelecekteki 50 yılını planlayacak bir anlayışın getirilmesi gerekiyor. Geleceği görebiliyor, 50 yıl sonrasını öngörebiliyorsanız doğru şeyler yaparsınız. Bu ise ancak CHP iktidarıyla mümkün olabilir. Bu bakımdan insanın, doğanın, çevrenin, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, Dünyanın nefes alması için CHP’ye gerçekten ihtiyaç var…
ÖNDER: Son olarak söylemek istediklerinizi alırsak ...
N.DEMİR: Artık vatandaşın da sıkça dillendirdiği gibi, bu seçimde bu hükümet gitmelidir. Ülke olarak tekrar mutlaka tarıma dönmemiz, çiftçimizin tarlaya geri dönüp üretir hale gelmesi lazım. Bu hem kendi kendimize yeten bir ülke olmamız için gerekli; hem de hep o çok şikayet edilen işsizliği azaltacak, insanlarımızı üretime yöneltecek önemli bir konudur. Bizim çiftçiye mazotu ucuz verme nedenimiz bununla ilgilidir. Alım garantili üretimle aile çiftçiliğini ve çiftçi kooperatifçiliğini teşvik etmek zorundayız. Kooperatifçiliği teşvik etmeden ve yaygınlaştırmadan, aile çiftçiliğini geliştirmek de mümkün olamaz çünkü.
Bir ülke tütününü, pamuğunu dışarıdan alıyorsa, ve bu ülke Türkiye ise, bu asla kabul edilemez. Tütünümüzü de pamuğumuzu da, uygun koşullarını oluşturarak mutlaka kendimiz üretebilmeliyiz.
Sözlerimi, köylülerin, emeklilerin, işçilerin, memurların, esnafın sıkıntılarını saymıştık biraz once, artık işverenler de piyasaya para girmesini istiyor, ticaretin artmasını istiyor, diyerek noktalayayım. Kısacası, vatandaş, yaşanacak bir Türkiye istiyor ve biz 7 Haziran sonrasında "Yaşanacak Bir Türkiye’yi Kuracağız"…
ÖNDER: Teşekkürler..
N.DEMİR: Ben de teşekkür ediyor ve sevgili Muğla, Milas halkıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum …