“Yerli malı kullanımı”ndan yerel kaynakların kullanımına …
Prof
Milas Önder Gazetesi
Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN
13 Aralık 2015 tarihinde, Urla ADD’nin çağrılısı olarak “Küreselleşen bir dünyada ‘Yerli Malı Kullanma ve Tutum Haftası’nın (YKTH) anlamı ve önemi” konulu bir söyleşiye katıldım. 1930’ların koşullarında son derecede anlamlı olan YKTH’nın özellikle küreselleşme sürecinde uygulanmasının anlamlı olmadığı konusunda literatürde pek çok yazı ile karşılaştım. Bununla birlikte ‘YKTH’nın uygulanmasının sürdürülmesini de ileri sürenler var.
Yirminci yüzyılın ilk onlu yıllarında, yıllarca süren iç ve dış savaşlar yüzünden iyice yoksullaşmış Anadolu insanının en önemli gücü kendi iç dinamiklerini harekete geçirebilmekti.
Bunun için önce İzmir İktisat Kongresi toplandı. Bu toplantıda ülkenin ekonomi paydaşları arasında önemli tartışmalar yapıldı ve kararlar alındı.
Lozan anlaşmalarından doğan kısıntıların kalkmasından ve 1929 Dünya Ekonomi bunalımıyla birlikte ülke düzeyinde “yerli malı üretimi, kullanımı ve tasarrufu” konusunda önemli kararlar alınmaya başlandı. 1980’lerden sonra “sata sata bitiremediğimiz” ülke ekonomisinin “çatı kuruluşları” bu dönemde oluşturulan politikaların sonucunda oluşmuşlardır.
Dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün 12 Aralık 1929’da TBMM’de yaptığı konuşma ile fiilen başlayan “Yerli Malı Kullanma ve Tutum Haftası”, 1946’dan sonra resmen kutlanmaya başlandı. Yerli mallarını üretme ve kullanma konusunu yurt içinde yaymak ve benimsetmek için Aralık 1929’da Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu. Cemiyet, 1930’da Sanayi Kongresi’ni, 1931’de Ziraat Kongresi’ni, bunun dışında pek çok “yerli malları kullanma ve tutum” konusunda sergiler düzenleyerek, yayınlar yaparak “yerli malı üretim, tüketim ve tasarruf” konusunda toplumun bilinç ve davranışlarını geliştirmeye katkıda bulunmuştur.
Araya 2. Dünya Savaşı’nın girmesi, 1950’lerden sonra siyasi iktidarların “dış sermaye” ve “… daha liberal ekonomi” odaklı politikalar devreye sokmasıyla YKT Haftası kutlamaları ve uygulamaları büyük ölçüde yavaşladı. 1980’lerden sonra İMF güdümlü “ekonominin yeniden yapılandırılması” uygulamaları, AB Gümrük Birliği, GATTT ve DTÖ ile yapılan anlaşmalar ve küreselleşme rüzgarıyla Türkiye “küresel pazar”la bütünleşti. Dış finans kurumlarına sürekli borçlanan ve giderek dış ticaret açığı hızla büyüyen bir ekonomik yapıya doğru yöneldi.
Alternatif ekonomi konumundaki SSCB’nin, kendiliğinden sessizce dağılması ile “kapitalizmin seçeneksiz olduğu” çığlıkları ile rekabet iyice vahşileşti. Ancak “Yeni Liberal Ekonomi Politikaları”nın sorgulanması gerektiğini ortaya koyan müthiş bir “oluşum” ortaya çıktı: 2008 Dünya Ekonomi Krizi…
2008 krizinin en önemli nedeni yüzlerce yıldır “kâr amaçlı işletme dengesi” üzerine oturtulmuş ekonomide biriken sermaye gelirlerinin (rant+faiz+kâr) dünya alınıp satılabilen mal ve hizmet miktarının çok üstünde bir konuma gelmiş olmasıdır. 2008 krizi “tasarruflarla yatırımın” eşitlenmesi üzerine kurgulanmış olan “Makro ekonomik denge” kavramının da sorgulanması gerektiğini gündeme getirdi.
Özellikle “yatırımlar” yanında “tüketim” için de oluşturulan kredi fonları ile toplumların her kesimi için bir “borçlandırma mekanizması” yaratıldı. Özellikle kendi arz ve talep miktarlarıyla “küresel pazar”la bütünleşemeyen küçük üreticilerin “harcamaları” sürekli artarken gelirleri ise sürekli azalmaya başladı. Halkın eline verilen “kredi kartları” ile kolaylaştırılan kredileme mekanizması ile “sürekli borçlanan bir toplum” yaratıldı.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında başlayan “Yerli Malı Yurdun Malı, Herkes Onu Kullanmalı” özdeyişi ile özetlenen uygulama ile Türkiye 1970’li yıllara kadar hiç de küçümsenemeyecek düzeyde tasarruf yapmış ve bunları çok önemli yatırım projelerine dönüştürmüştür.
Özellikle GATT ve DTÖ anlaşmaları ile küresel pazarın önemli bir mahreci haline getirilen Türkiye için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır: Yerel halkı, yerel kaynakları kullanarak kendi harcamalarını finanse edebilecek gelir yaratabilen ekonomik bir yapıya kavuşturmak…
Bu satırların yazarı bunun, “Yerel Kaynakları Koruma ve Geliştirme Projesi” olarak ülke düzeyinde toplumla buluşturulmasını öneriyor. Ve bu konuların tartışılması için sosyal medya ortamında “kooperatifcinindefteri” (1) ve “Yerel Kalkınma ve Belediyeler” (2) grupları oluşturmuştur.
Kooperatifçi selamlarımla…
(1).(http://kooperatifcinindefteri.blogspot.com.tr/)
(2).(https://www.facebook.com/groups/yerelkalkinma/)
(Bornova, 12 Aralık 2015)