Gülçin ERŞEN
Ben çocukken, Bulvar Gazetesi'nde "Gölge Adam" diye bir köşe vardı. Kimliği belirsiz bir yazar ya da muhabir, ünlüler hakkında ilginç, çarpıcı olayları, haberleri bu köşede okurlara aktarırdı. Benim bu yazıda sözünü edeceğim "Gölge Adamlar" aslında kimliği açık, ama gerçek kişiliği nerdeyse kendine bile gizli olan, yokluğu varlığına tercih edilebilecek türde erkekler.
Hemen belirteyim; bazı erkek ve anne okurlar alınganlık göstermesinler; sözüm, yıllardır yakından tanıdığım, sevdiğim, saydığım, halâ evlenmemiş, boşanmış bazı erkekleri ve onların analarını kapsamıyor. Ama, yadsınamaz gerçekçi genellemeler içeriyor. Belki bazı erkekler ve kadınlar yazıyı okur da özeleştiri yapar umuduyla yazıyorum.
Gölge Adamlar diye adlandırdığım erkekler, genelde hiç evlenmezler ya da ilişkileri ve evlilikleri çok kısa, kağıt üzerinde sürer. Karşı cinse yaptıkları en büyük kötülük de, acılı, yaralı, bozulmuş, pısmış, kırgın, küskün ya da tam tersine katı ve güçlü duruma getirdikleri kadınların bir daha bir erkekle kolay kolay ilişki ve evlilik düşünemeyecek, buna cesaret edemeyecek denli güvenlerini ve özgüvenlerini yıkmış olmalarıdır. Bu tür erkeklerin, hayırlı, yararlı, özverili görünen iş ve davranışlarında bile, başkalarını – özellikle de dişileri – etkileme, kendi egosunu okşama, çıkar beklentisi vardır. (Tamam, hepimiz zaafları olan, övülmek, yaşamdan haz ve mutluluk isteyen varlıklarız. Ama, bizimkinde bir doğallık, saflık, iyi niyet vardır...) Onların içten pazarlıklı, kurnaz ve tutarsız tavırlarına kızmamak lazım aslında; çünkü, onlar kendilerine bile dürüst olamayacak, bırakın karşısındakiyle empati kurmayı, kendi duygularını tahlil edip tartamayacak, en önemlisi de sevemeyecek kadar yüreksizdirler. Bazı varlıklara karşı gösterdikleri aşırı sayılabilecek düşkünlük de bu eksikliklerini gizleme çabalarındandır aslında. Duygu, tepki ve tavırlarında bir türlü dengeyi tutturamadıkları için, genelde duygusuz, tepkisiz ve ketum bir tavır sergilerler. Bu da onları çoğu kadının gözünde daha karizmatik, esrarengiz, etkileyici ve ulaşılmaz yapar! Ta ki; deşifre edinceye kadar. Böyle bir erkeğe aşıksanız yandınız demektir! Aşık değilseniz, ilişki başladığında ve bittiğinde, aslında onun da sizden beklediği tavrı takınarak; onu hiç tanımıyormuşsunuz, o hiç yokmuş gibi davranmaya çalışırsınız. O da ilişki yaşadığı birçok kadına aynı muammeleyi yapar. Zaten ilişkinizin başlayıp başlamadığı, bitip bitmediği de sizin açınızdan belirsizdir genelde. Çünkü, bu erkeklere yaşadıkları deneyimler öğretmiştir ki; ilişki biterken, "normal" kadınların gösterebileceği iki tür davranış kalıbı vardır: Ya şirretleşip kanlı bıçaklı olmak ya da bitmesini umursamayıp başka erkeklerlerle cinsel temelli, gelip geçici ilişkilerin kucağına atlamak. Başka türlü davranan, duygularını ve beklentilerini açıkça dile getiren, ilişkiyi ve onun davranışlarını sorgulayan kadınlar, gölge adamlara göre, "şıp sevdi", "aşırı duygusal", "sorunlu" tiplerdir.
Psikoloğun söylediği
Şimdi yazımı okuyup da "Amma da ahkam kesiyor", "Ooo! Bu çok görmüş geçirmiş bir kadın" diyenler vardır... Daha birkaç gün önce Kanal B'de yayımlanan Biz Bize programının sonlarına doğru, (yeni keşfettiğim) Yazar Selda Terek Bilecen ve Uzman Psikolog Seda Haran'ın konuşmalarına kulak kabarttım. Kadın – erkek ilişkilerine dair ilginç ve dikkat çeken, benim de altına imzamı koyabileceğim şeyler söylüyorlardı. Bilecen, bu yazımın başlığına ilham veren "Mahrem Gölgeler" adlı son kitabından sözederken, roman kahramanı hakkında şunları dile getirdi: "Özgürleşme adına yalnızlaşıyoruz. Sevdiği kadına dürüst olup, af dileyip kavuşamıyor. Onun kendisine dönmesini beklerken, mahrem gölgelerle avunuyor. Bunlar, genelde tek gecelik, cinsellik dışında pek bir şeyin paylaşılmadığı, kolay bulunan, hemen tüketilen ilişkiler yaşadığı kadınlar. Bu tür ilişkiler bize bir şey katmıyor. Bizi yüzeyselleştiriyor."
Yazarın ve psikoloğun oydaştığı görüşleri aktarmaya devam edeyim: "Bizler çağdaşlaşmayı yozlaşmak olarak algıladık. Özellikle büyük kentlerde, her şeyi kolay ve bol bulan, hemen tüketen insanlar, doyumsuzlaşıyor. Emek ve sevgi verilmeyen başka şeyler gibi, ilişkileri de kolay tüketilip, hemen bir başkasına yöneliyorlar... Cinsellik ve şehvet konusunda kadın - erkek açısından çifte standart var. Çocuk yetiştirmek gibi çok önemli ve zor bir görev öncelikle kadına verilirken, kadının bu görevi layıkıyla yapabilmesine, kendini tanımasına bile olanak verilmiyor. Çocuk doğduktan sonra çoğu erkek eski yaşantısına devam edebilirken, 'Anne Kadın', annelik ve kadınlık rolleri arasında gidip geliyor... Bir de aslında yaşamın içine girmeyen, kıyısında duran insanlar var; sanki yaşamı öyle bir kenarda durup seyrediyorlar, ama aslında yaşamıyor gibiler. Kendini ve yaşamı sorgulayan, yaşamın içinde olan kişi, duygularını daha rahat ifade edebiliyor; kendisi ve yaşamla daha barışık olabiliyor. Bizler acı çekerek, hata yaparak öğrenebiliyoruz..."
Sevgisizlik = Yalnızlık
Yani "Gölge adamlar", aynı zamanda duygularını sorgulamayan, ifade edemeyen, yaşamın kıyısında duran, hata yapmak ve eleştirilmekten korkan tipler. İyi bir eş ve baba olmayı beceremeyip, belki de bu sayede başarılı olabildikleri işleriyle övünen erkeklere acıyorum. Bir kadınla erkek arasındaki ilişkide daha çok cinsel ağırlıklı hazları yaşamayı tercih eden; ilişkinin temelini oluşturması gereken duygusal, zihinsel iletişim ve paylaşımı öteleyen; kültürel ve toplumsal etkinliklere (gösteriş dışında) birlikte katılmaktan kaçınan; sağlıklı ve kalıcı bir ilişkinin gerektirdiği sevgi, dostluk, sadakat, sorumluluk kavramlarından uzak erkeklerdir bunlar. Ancak, onunla birlikte olan kadın da tek gecelik, daha iyisini buluncaya, aşık oluncaya dek avunma niyetindedir genelde. (O zaman "Alan memnun, satan memnun" mu oluyor?)
Bu türler, yaşlılıklarında da yalnızlığa mahkumdurlar. Eğer varlıklıysalar, bu sayede hâlâ genç ve güzel kadınlarla ilişki yaşayabilirler. Ya da biraz ünlü ve entel tiplerse, özentili ve sorunlu genç kız ve kadınları ağlarına düşürebilirler.
Oğlum için, severek yaptığı, en azından kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilecek gelir getiren bir iş edinsin; erdemli bir yaşam sürsün; iyi bir eş ve baba olsun diye dua ediyorum. Böyle olursa, kendimi ana olarak üzerime düşeni yapmış sayar, gönül rahatlığıyla bu dünyadan göçüp giderim. Oğlunu erişkinken bile ergen bir çocukmuşçasına kendine bağlı ve düşkün yetiştiren, (evladının sağlıklı bir ilişki yürütüp mutlu bir yuva kurmasından çok, "Kadın Ahı" almasına neden olan), bundan doyum ve çıkar sağlayan analara çok kızıyorum. En büyük kötülüğü kendi evlatlarına ve hemcinslerine ettiklerinin farkında değiller mi? Allah beni böyle bir ana olmaktan, gölge adamlardan, oğlumu da onlara benzemekten ve sevmeyi bilmeyen kadınlardan korusun. Amin.
11 Ağustos 2015 / Güllük
Görsel altı yazısı- Çağan Irmak'ın "Issız Adam" filminin baş karakteri de bir tür "Gölge Adam" sayılabilir.