1 Mayıs ve İktidar Mücadelesi
Neşet KARADAĞ 1 Mayıs, 1884 yılında, Amerika’da Tekstil işçilerinin 8 saatlik iş günü talebiyle ortaya çıkan mücadelelerinin başlangıç tarihidir

Neşet KARADAĞ
1 Mayıs, 1884 yılında, Amerika’da Tekstil işçilerinin 8 saatlik iş günü talebiyle ortaya çıkan mücadelelerinin başlangıç tarihidir. 8 saatlik iş günü için yapılan eylemler, polisin ateş etmesi sonucu öldürülen 57 işçi ve düzmece tanıklarla 4 işçi liderinin asılması, 1 Mayısın başlangıcıdır. 1889 yılında toplanan 2. Enternasyonel’de bu kanlı mücadele sürecinin başlangıç günü olan 1 Mayıs, işçi sınıfının "Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü" ilan edilmiştir.
Ülkemizdeki 1 Mayıslar da karanlıklarla doludur. 1 Mayıslar, yapılan provakasyonlarla sürekli engellenmeye çalışılmıştır. 1977’de, tarihe ‘kanlı 1 Mayıs’ olarak geçen ve 36 işçinin ölümüne neden olan provakasyon, bunların başlıcalarındandır.
"Türk topraklarındaki ilk 1 Mayıs eylemi, 1911 yılında Selanik'te yapıldı. İstanbul'daki ilk kutlama ise, 1920'de işgal altında gerçekleşti. Binlerce işçinin katıldığı kutlamada, Karaköy'den Haliç'e yürüyen işçiler, hem 1 Mayıs'ı kutlamış hem de işgal güçlerine karşı mesaj vermişti. İstanbul'da, 1925 yılına kadar büyük katılımlarla kutlanan 1 Mayıs, aynı yıl çıkarılan ‘Takriri Sükun Yasası’ ile yasaklandı."
"Türkiye'de 1 Mayıs, 1960'lara gelindiğinde yine çıkarılan bir yasayla bu kez ‘Bahar Bayramı’ olarak ilan edildi. Ancak bu tarihten sonraki ilk kitlesel eylem, DİSK öncülüğünde 1976 yılında gerçekleştirildi. Türkiye’nin hızla çatışma ortamına sürüklendiği bu yıllarda, 1 Mayıs, toplum hafızasında büyük acıların yaşandığı tarih olarak yer edecekti.
İstanbul Taksim Meydanında 1977 yılında gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamasında, yaklaşık 1 milyon kişinin bulunduğu miting alanına, çevredeki yüksek otel ve binaların üzerinden ateş açıldı. Açılan ateş ve kalabalık içinde hareket eden panzerlerin insanları ezmesi sonucu, 36 kişi yaşamını yitirdi. Yaşanan bu olay, tarihe ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak geçti. Taksim Meydanında, bu tarihten itibaren mitinglere izin verilmedi."
Günümüz ekonomik ve siyasi sürecinde, iktidarı elinde tutan güçlerin uluslararası arenada giriştikleri mücadele, işçi sınıfının mücadelesinin sönümlenmesine neden olsa da, aslında emek ve sermaye arasında sürmekte olan iktidar mücadelesini ortadan kaldırmamış, yalnızca emek güçlerinin kısa bir süreliğine (12 Eylül askeri darbesi ve ondan sonra işletilen süreç) sahneden çekilmesine neden olmuştur.
Sosyalist sistemin dağılması sonucu ortaya atılan yeni ideolojilerde, yenilginin sürekliliği konusunda ortaya atılan söylemler, bulanıklığa neden olsa da, kapitalist sistemin ortaya çıkardığı yeni krizler, işçi sınıfının yeni arayışlarda, emek sermaye ekseninde, Marksizim’in temel doğrularda, sermayenin karşısındaki insanlığa sunulan bir iktidar aracı düşüncesinin doğruluğunu ortaya sermiştir. Kapitalist sistemin, insanlığın ulaştığı bu noktadan sonra, uluslararası arenada artık yönetim gücünün ortadan kalktığını da ortaya çıkarmıştır.
Yönetemeyen kapitalizm, bildiği en iyi yol olan kaos stratejisini yine toplumların önüne sermiş, Kuzey Afrika’dan başlayarak, Ortadoğu, Balkanlardan sonra, şimdi de Doğu Avrupa da, Ukranya da yeni maceralarla yeni bir yok oluş olarak değerlendirilebilecek olan 3. Dünya savaşına doğru yol almaktadır.
Ülkemizde 1 Mayıs’ın, sanki bir kaos, bir terör günüymüş gibi sunulmasının nedeni, aslında yönetemeyen sistemin, kaos ve baskı politikaları ile toplumun elindeki kazanımların alınmasından başka bir şey değildir.
Bu bir iktidar savaşıdır. Yönetemeyen kapitalizm, halklar üzerinde 1 Mayıs’ı yine bir kıyım günü olarak sunarak, iktidarını sürdürmek istemektedir. Kapitalist sistem çürümüş ve yok oluşa gitmektedir. Kendi yok oluşunu da toplumların yok oluşu olarak sunmak istemektedir. Yeni yaşadığımız seçim sürecinde bunu, "karanlıkta oy sayılması ve halâ seçim sonuçlarının resmi olarak açıklanmaması" ile anlayabiliyoruz.
Ülkemizde özelleştirme adı altında kamu kaynaklarının talan edilmesi ve uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesi sürecini yaşadığımız bugünlerde, 24 Ocak 1980 yılında MC hükümetleri dönemine alınan ekonomik kararlar, yapılan 12 Eylül 1980 darbesi ile yürülüğe sokulmuş, 1983 yılında kurulan Özal hükümeti eliyle 1987 yılında Kars Et Balık Kurumunun özelleştirmesi ile başlamış ve bu gün son demlerini yaşamaktadır. Özelleştirme mantığı, zarar eden kurumların satılması mantığı ile başlamış, bu arada zarar eden özel sektör kurumları devletleştirilirken, ülke kaynaklarının talan edilmesine dönüşmüştür. Ve artık yönetemeyen kapitalist sistem için, özelleştirmeler, yalnız günlerini kurtarmak için yapılmakta ve ortaya yeni devlet yerine geçen tröstlerin kavgası, bölgesel ve hatta uluslararası savaşlara dönüşmektedir.
Çalışanların birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak olarak tarihe geçen, aslında bir yönetim savaşı olarak devam eden 1 Mayıs’ların, ne kadar önemli olduğunu buradan anlamanız dileğiyle, 1 Mayıs İşçi Bayramınızı kutlarım.
(28.04.2014)





