“Asla teslim olmayacağız!”
ÖNDER Haber - Bilindiği gibi, 26 Şubat Çarşamba günü ülkemiz genelinde olduğu gibi ilçemizde de eğitim emekçileri, bir günlük uyarı grevi yapmışlardı

ÖNDER Haber -
Bilindiği gibi, 26 Şubat Çarşamba günü ülkemiz genelinde olduğu gibi ilçemizde de eğitim emekçileri, bir günlük uyarı grevi yapmışlardı. Eğitim emekçilerinin aynı gün Atapark’ta gerçekleştirdikleri kitlesel basın açıklamasında, Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na karşı Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen ve Eğitim İş Milas İlçe Temsilcilikleri, ayrı ayrı açıklamalarda bulunmalarının yanısıra bir de ortak basın açıklaması yapmışlardı…
27 Şubat tarihli ÖNDER’de, "Eğitim emekçileri grevle uyardı!" başlığıyla verdiğimiz haberde yer veremediğimiz ve çok değerli bir belge niteliği taşıdığını düşündüğümüz bu ortak açıklama şöyle..
Hükümet tarafından Meclise sunulan, yandaşlık kokan, eğitimi siyasallaştıran, tek adam dönemi başlatan, kendinden olmayana hayat hakkı tanımayan, iktidarın her söylediğini emir telakki edenleri makamlara getirebilecek bu yasa tasarısı, dershanelerin kapatılması ve özel okula dönüştürülmesi bahanesi ile meclis gündemine getirilmiştir.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında ortaya çıkan kirli ilişkiler sonrasında büyük bir panik yaşayan siyasi iktidar, peş peşe gündeme getirdiği ve geniş halk kesimleri tarafından tepki ile karşılanan yasal değişikliklerin ardından, eğitim sisteminde büyük bir alt üst oluş yaşanmasına neden olacak olan MEB Yasa Tasarısı ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirecektir.
Hükümet-Cemaat kavgasına Eğitimi de alet eden zihniyetin eğitim sisteminin acil çözüm bekleyen onlarca sorunu olmasına rağmen, yangından mal kaçırır gibi, üstelik bir torba yasa ile eğitim sisteminde yeni bir alt üst oluşa neden olacak düzenlemeler yapmak istemesi dikkat çekicidir.
Şu anda Meclis gündeminde olan tasarı ile, dershanelerin dönüştürülmesi bahanesiyle kamu kaynakları özel okullara aktarılmak istenmekte, devlete ait arazi ve okul binalarının özel sektöre ve çeşitli amaçlarla kurulmuş vakıflara devredilmesi ya da kiralanmasının hesapları yapılmakta, 4 yıl ve üzeri görev yapmış olan bütün eğitim yöneticilerinin tek bir yasa ile görevden alınması ve siyasi iktidarın bir dediğini iki etmeyen valiler tarafından atanmasının adımları atılmak istenmektedir. Böylece AKP iktidarı, kendi devletini kuracak. Yandaşlarını, torpilli olanları, emir kullarını, okul yöneticisi yapacak; diğerlerini ise ekarte edecektir. AKP, tıpkı emniyet ve yargıda olduğu gibi eğitimde de yandaşlarını kilit noktalara getirme hevesindedir.
Tasarı ile ayrıca aday öğretmenlere yeni bir sınav getirilmesi, sadece aday öğretmenleri ilgilendiren bir sorun değildir. Bu uygulamanın arkasında eğitimde esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma uygulamalarının artması ve iş güvencemizin adım adım kaldırılması vardır. Bugün aday öğretmenlere getirilen ne olduğu belli olmayan performans kriterlerinin yarın, tüm öğretmenlere ve diğer tüm eğitim çalışanlarına getirileceği açıktır.
Yıllardır okulları ve diğer eğitim kurumlarını birer ticarethane haline getiren ve eğitimin parasal yükünü büyük ölçüde halkın sırtına yıkan siyasi iktidar, eğitim yöneticilerinin valiler tarafından atanmasının ardından eğitimde performansa dayalı ve sözleşmeli istihdamı temel alan, iş güvencemizi ve elimizde kalan son hakları geri almayı hedefleyen uygulamaları hayata geçirmenin hazırlığı içindedir.
Hükümet, dikensiz gül bahçesi istemekte, HSYK’da olduğu gibi kendi seçtirdiği Talim Terbiye Kurulunun karar verici olma özelliğine bile tahammül edememektedir.
Hükümetin eğitim sistemini telafisi çok zor olan yeni bir kaosun içine itmek istemesi karşısında sessiz ve tepkisiz kalmamız beklenemez. TBMM’ye sunulan kanun taslağına karşı mücadeleyi ortaklaştırmak için Eğitim Sen, Eğitim İş, Anadolu Eğitim Sen ve Türk Eğitim Sen olarak, bugün tüm ülke çapında bir günlük ortak grev kararı alınmıştır.
Hükümetin eğitim sistemini hem içerik, hem de yönetim anlayışı olarak kendi siyasal hedefleri ve ideolojik çizgisine paralel bir şekilde biçimlendirmesine sessiz ve tepkisiz kalmamız mümkün değildir. Bu nedenle sendikalı ya da sendikasız ayrımı yapmadan, yıllardır Milli Eğitim Bakanlığının yanlış ve taraflı uygulamaları nedeniyle mağdur olmuş, bugününden ve geleceğinden endişe eden bütün eğitim ve bilim emekçileri olarak siyasi iktidarın her türden dayatmacı ve bizleri yok sayan uygulamalarına karşı sesimizi yükseltiyoruz. Ve diyoruz ki; AKP'nin kamu çalışanlarına; ‘ya bendensin’ ‘ya da bana boyun eğeceksin’ dayatmasını asla kabul etmiyoruz.
Ne sizdeniz, ne de size boyun eğeceğiz. Asla teslim olmayacağız





