BAFA GÖLÜ İÇİN EL ELE
4-5-6 Kasım günleri TBMM Dilekçe Komisyonu Bafa Gölü’nde incelemelerde bulundu. Bafa Gölünü, Göl kıyısındaki balık üretim çiftliğini, Herakleia’yı ve bölgenin en yeni ve modern zeytinyağı fabrikasını gezdi. Milas’a bağlı Kapıkırı Köyü’nde iki toplantı yaptı ve bu toplantılara civar köylerin (Mahalle) muhtarları ve halk da katıldı.
Toplantıya TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Sunay Karamık ve komisyon üyesi milletvekillerinin yanı sıra Muğla Valisi Dr. İdris Akbıyık, Yardımcısı İsmail Soykan, Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke, Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz, İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, İl Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürü Ömer Bolat, DSİ 21. Bölge Müdürü Birol Çınar, Muğla Büyükşehir Belediyesi MUSKİ ve ilgili kurumların temsilcileri ve Bafa bölgesindeki köylerin muhtarları katıldı. Heyet ayrıca Serçin ve Kapıkırı köylülerinin sorunlarını dinledi.
TBMM heyetinin incelemesi Bafa Gölü için bir umut kıvılcımı oldu diye düşündük. Ama temkinliyiz. Hele ben olumlu girişimlerde bulunulacağı konusunda çok kuşkuluyum.
NEDEN?
Çünkü konu yıllardır gündemde.
Ben şahsen kaç yazı yazdığımı bilmiyorum. Örnek: https://www.aydinlik.com.tr/haber/bafaya-vurmayin-efendiler-334378
1993 yılında bir de ÖLÜ GÖL BAFA diye kısa bir belgesel film yapmıştım. ( https://www.youtube.com/watch?v=MZPQx8TXFa0 )
31 yıl önce Göl ile ilgili dile getirdiğimiz sorunlar bugün katlanarak devam ediyor.
Göl, Menderes Nehri’nin getirdiği sanayisel, evsel, hayvansal atıklar, tarımsal pislikler, öte yandan gölün diğer tarafındaki fabrika atıkları, kızıl sular ve hayvan gübreleri ile boğulmuş durumda.
Gölün kıyısında yer alan yavru balık üretim tesisi, zeytinyağı fabrikaları, göle yakın yerlerde yapılan hayvancılık ( https://www.milasonder.com/guncel/athenanin-inekleri/63815 )...
Bir de Bafa Gölü sahillerinden göğe yükselen, 8 -10 bin yıllık yerleşim bölgesi Beşparmak Dağları’nı (1) delik deşik eden maden ocakları var. Bunlar yalnızca bu güzelim doğayı sekiz bin yıllık kaya resimlerini, Luvilere, Hititlere giden yazıları tehdit etmekle kalmıyor; maden atıklarının çaylar, dereler yoluyla göle dökülmesine neden oluyorlar. Bu madenlerden gelen pis sular ve topraklar, göle, bölgemizdeki eko sistemine büyük zarar veriyor.
Toplantıda Menderes’e yeterince dikkat çekildi, temizlenmesiyle ilgili öneriler getirildi. Ancak zeytinyağı fabrikalarının, hayvancılığın yapıldığı yerlere ve göle etkisine değinilmedi. Gölün dibinde zeytinyağı fabrikaları varken gölden çok uzakta bulunan ve bölgenin en modern zeytinyağı fabrikası Eminem’in ziyaret edilmesinin nedeni anlaşılamadı. En yakın olan bu fabrikalardan bir tanesi Gölyaka’da yeni kuruldu. Pek çok kez yazdık. Fabrikanın yapıldığı yer Gölyaka köyünün tapulu tarlasıydı. Büyükşehir yasasıyla Muğla belediyesine geçti. Tarlaya birkaç zeytin fidanı dikildi, minareye kılıf uydurulup buraya zeytinyağı fabrikası konduruluverdi.
Bölge yalnız gölün dibinde sulak arazi olması yanında Meşetlik ya da Koca Mezarlık denen tarihi bir yer. ( https://www.ulusal.com.tr/yazarlar/abdullah-gurgun/gurunun-bafa-gunah-15053324 , https://www.ulusal.com.tr/yazarlar/abdullah-gurgun/gurunden-yanit-bekleyen-sorular-15053631 )
Toplantıda bir iyi bir kötü öneri geldi.
Olumlu öneri Menderes’in geçtiği ve Bafa Gölü’nde kıyısı olan illerin ortak çalışarak hem Menderes’in hem de Bafa Gölü’nün temizlenmesi önerisiydi.
Küçük bir ekleme yapalım bu illerde yurttaş ve yetkili kurum ve kuruluşların eşgüdümü önemli. Örneğin sanayicinin atığını Menderes’e atmaması, yurttaşın hayvan pisliklerini yağmur yağınca çaylara salmaması gerekli. Yurttaşlar yasaya, kurallara uyma işini zorla değil kendi bilinci ve sorumluluğuyla yapmalı ve yetkili merciler de aynı duyarlılıkla göl kıyısına fabrika, kirlilik yapacak tesis izni, ruhsatı vermemelidirler.
Olumsuz öneri Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak’tan geldi. Bu öneriye göre göl ve deniz arasına bir kanal açılacak, Menderesin suyu kesilip denizden Bafa Gölü’ne su verilecekti.
İlginçtir, Saylak söz almak isteyince Komisyon ve Heyet Başkanı Sunay Karamık şakayla karışık, “aman siz konuşmayın, konuştuğunuzda basına düşüyoruz” demişti. Gerçekten korktuğu başına geldi. Saylak gene, tüm basının olmasa da benim dilime düştü. Saylak’ın önerisini duyunca ben, ani bir refleksle “HAYIR” anlamına “cuk, cuk, cuk” sesi çıkardım. Başkan gülümseyerek bana baktı ben de elimi “Hayır, olmaz öyle şey” anlamına sağa sola salladım.
Başkan olukça hazırlıklı ve bilgili görünüyordu, bunun göldeki tuz oranını yükselterek bölgenin doğal yaşamını ve eko sistemini değiştireceğini belirtti.
Müdür Saylak, zaten gölde tatlı su balığı kalmadığını öne sürerek önerisinde ısrar ettiyse de Sayın Karamık konuyu uzatmayıp sözü başkasına verdi.
Saylak’ın önerisi Menderes’in temizlenmesi gerektiği gerçeğini örttüğü gibi gölün bir yat limanına ve dolayısıyla bir lağım çukuruna dönebileceği olasılığını da göz ardı ediyordu. Diğer bir deyişle Bafa bölgesinin doğası ve ekolojik sistemi açısından ölüm fermanı anlamına geliyordu.
Toplantının bir de eksiği vardı: Göller ve sular konusunda yıllarca çalışmış, mücadele etmiş uzman kişiler toplantıda yoktu.
Umarız TBMM komisyonu -Benim “Su Savaşçısı” dediğim- göller ve sular uzmanı, Bafa bölgesindeki köylerde konferanslar verip halkı aydınlatmaya çalışan bilim adamımız Doç. Dr. Erol Kesici’yi de dinler.
Bu toplantıları kuşkusuz olumlu buluyoruz. Ancak çok yazmamıza çizmemize, belgeseller yapmamıza, Bafa Gölünü Kurtarma Platformu oluşturtulmasına karşın önlem alınmadı. Gölün durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor.
Bir olumlu gelişme: Bafa Köyü muhtarı Kerim Tekin ile konuştuk. Konuya ilişkin imza topladıklarını anlattı. Yalnız Bafa’da değil, Bafa bölgesindeki tüm köylerde imza topluyorlardı. Bu imzalar heyet başkanına sunuldu.
Bir diğer olumlu gelişme daha: Milas 78’liler Platformu, 9 Kasım Cumartesi günü, Saat 14.00’da Üç fidan/Aplengeç Parkında açıklama-forum etkinliği düzenliyor.
Tüm Bafa bölgesi halkının da dileklerini yansıtan pankartlarla gösteride yerlerini almalarını dilerim.
Bafa konusunun TBMM gündemine girmesini çok olumlu karşılıyoruz. Konu takip edilmezse unutulmasından korkuyoruz.
“Bafa için, Milas için Türkiye için, yaşanılası bir dünya için el ele, kol kola, omuz omuza mücadele!” diyoruz.
- “Latmos” değil. Bölgeye önce Ana Tanrıça Lada'dan ötürü LADA deniyordu. Hellenler, Lada ismini Latmos olarak değiştirmişlerdir. Türkler gelince bu sıradağlara Menteşe Dağları; bu dağların bir parçası olan ve Bafa Gölü’nden yükselen bölümüne de Beşparmak Dağları adı verilmiştir. Diğer bir deyişle Helenistik dönemde Latmos yapılan isim Türkler’in geldiği 1400’lü yıllardan bu yana BEŞPARMAK DAĞLARI’dır. “Beşparmaktan inmem ben / Gümüşlü de mavzerimi vermem ben” diye türküsü de vardır. Son yıllarda tüm Anadolu’yu Helen/Grek/Yunan göstermeye çalışan kültür emperyalizminin ayak oyunlarına gelmeyelim.