“Bir sanatçı bundan başka ne ister bilemiyorum”

A.Kemal KAŞKAR -

“Bir sanatçı bundan başka ne ister bilemiyorum”

Bu yıl 7’ncisi 23-24 Eylül tarihlerinde, Milas Belediyesi Prof. Dr. Aşkıdil Akarca Kültür Merkezi’nde yapılan ve Şair-Yazar Halim Şafak Şanlıdağ tarafından hazırlanan Milas Belediyesi Sanat/Edebiyat Günleri etkinliğinin bu yılki konuğu Muğla eski milletvekillerinden, sanatçı hemşehrimiz Tolga Çandar’dı.

Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Belediye Başkan Yardımcıları Zeynep Mat ve Faik Karagöz, bazı Belediye Meclis Üyeleri, bazı Muhtarlar, CHP Milas İlçe Başkanı Suat Özcan, Milas Kent Konseyi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Günlük’ün de aralarında olduğu yaklaşık 200 kişilik bir yurttaş topluluğunun katıldığı “‘Sesin Dili’ Tolga Çandar Sempozyumu”, 23 Eylül Cuma günü saat 20’de, Burcu Demirkol’un yaptığı sunumun sonrasında Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın konuşmasıyla başladı.

 

“Heyecanlıyım ...

Mutluyum ...”

Sözlerine; heyecanlı ve mutlu olduğu vurgusuyla başlayan ve 7’nci yılına giren Milas Belediyesi Sanat/Edebiyat Günleri etkinliklerinin en katılımlısının, halkımızın en çok sahip çıktığı etkinliğin yaşandığına dikkat çeken Başkan Tokat, “Bu tablo, halkımızın Tolga Çandar’ı ne kadar benimsediğini ve ona verdiği değeri gösteriyor. Tolga Çandar’a ve Belediyemizin kültür etkinliğine sahip çıktığınız için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.

Sözlerini, Milas Belediyesi Sanat/Edebiyat Günleri etkinliğinin düzenleyicisi Halim Şafak Şanlıdağ’a teşekkür ederek sürdüren Başkan Tokat, Şanlıdağ’a hitaben, “Bu çabanı ve kararlılığını yitirme. Sen bu çabanla tarihe çok önemli notlar düşüyor, kitaplarla kalıcı hale getiriyorsun. Bu çok önemli bir çabadır. Kendisiyle çalışmaktan çok memnunuz. Kendisi Kayseri’de yaşıyor ama Milas’ı bütün hücreleriyle soluyor” diye seslendi.

Daha sonra, Tolga Çandar’ın kendisi için taşıdığı anlamlara değinip O’na saygı ve sevgisini dile getiren Başkan Tokat, “Konuşmacıların söyleyecekleri, mutlaka bendeki hatıralara birşeyler ilave edecektir. Sayın konuşmacılara da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” deyip Belediye olarak yöresel değerlere sahip çıkmaya çalıştıklarına, geçtiğimiz bir ay içinde Melih Cevdet Anday Edebiyat Ödülü, Turhan Selçuk Karikatür Yarışması etkinliklerinin ardından şimdi de Tolga Çandar Sempozyumu’nun gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, “Bir ilçe belediyesi için azımsanmayacak, ülkemiz ve yöremiz kültürüne katkı çabası içinde olduğumuzun göstergeleridir bunlar. Bu etkinliklerimiz dolayısıyla toplumumuzla bu denli yoğun buluşmalar içinde olduğumuzdan ötürü çok mutluyum. Katılımcı konuklarımıza bir kez daha yürekten teşekkür ediyor, sempozyumun amacına ulaşması dileklerimle saygı ve sevgilerimi sunuyorum” diyerek sözlerini tamamladı.      

Etkinlikte daha sonra, birinci oturumun sunumlarına geçildi.

 

“Önce ses vardı”

Halim Şafak Şanlıdağ, ilk sunumu anons etmeden önce, kısa bir ‘giriş-ısıtma’ konuşması yaparak, “Önce ses vardı, ‘doğa’nın; yağmurun, suyun, ağaçların, canlıların sesleri vardı. Sonra insanın sesi onlara dahil oldu” dedi ve ‘söz’ ile ‘yazı’nın da sahneye çıkmasıyla birlikte insanın insan olma yürüyüşünün renklendiğine dikkat çekerek sözü, “Milas’ta Müzik”e getirip “Milas’ın geçmişinde müziğin yeri çok fazla. Bu topraklar tarih boyunca müzikle ilgili olmuş ve bir birikim oluşturmuş. Bu bakımdan radyo, pikap, teyp bizim hayatımızda hep çok anlamlı oldu. Söyleyenler, çalanlar ... Dinleyicilikler ...”den “Ve Tolga Çandar bu dünyaya dahil oldu” diyerek Tolga Çandar’ın müziğine taşıyıp şöyle tamamladı: “Biz bunu onun sesine borçluyuz. O ses olmasa biz bütün bunları konuşamayacaktık!...”

 

“Bu çalışmalar,

çok önemli aydınlanma

çalışmalarıdır”

Halim Şafak Şanlıdağ’ın konuşmasının ardından geçilen sunumların ilkini, Prof. Dr. Kemal Kocabaş, “Tolga Çandar, Milas’tan ODTÜ ve Türk Halk Bilimleri Topluluğuna Bir Değişim Öyküsü” başlığıyla yaptı.

Sözlerine, kısa süre önce kaybettiğimiz Tarık Akan’ı anarak başlayan ve Milas Belediyesi’nin ‘Edebiyat/Sanat  Günleri’ etkinliğinde bugüne dek anılan Nahit Ulvi Akgün, Maksut Doğan ve Prof. Dr. Aşkıdil Akarca ile konuk edilen Nazmi Yükselen, Turan Erol ve Muzaffer Kale için yapılan sempozyumların herbirinden bir de kitap üretilmesinin önemine dikkat çekerek, “Aydınlanma, kişinin kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir. Bütün bu çalışmalar, bu bakımdan çok önemli aydınlanma çalışmalarıdır” dedi.

Prof. Kocabaş, sunumunu “Milaslı Tolga Çandar”, “Tolga Çandar, Türküler ve Ege Kültürü”, ‘Tolga Çandar ve ODTÜ’ arabaşlıklarıyla yaptı ve Tolga Çandar’ın ODTÜ Türk Halk Bilimleri Topluluğu ile ilişkilerinin O’nun olgunlaşma sürecinde taşıdığı öneme değinerek, “Söyleşilerinde albümüne okuduğu, ‘Sobalarında kuru da meşe yanıyor Efem’ ve ‘Gerizler başı’ türkülerinin notalarını THBT arşivinden aldığını ve THBT’nin çok iyi bir arşivi olduğunu, ayrıca üniversite yıllarında THBT araştırma birimlerinde ve korolarda bazı çalışmalara katıldığını ifade eder” dedi.

Konuşmasında, CHP Muğla Milletvekilliği adaylık günlerinden Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği etkinliklerine dek Çandar’la yaşadıkları birlikteliklere de değinen Prof Kocabaş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Milas, ODTÜ ve THBT, Sayın Çandar’ın gelişim, değişim dinamiklerini ürettiği kültürel merkezlerdir. Bu anlamda ‘kasaba, üniversite ve bir üniversite topluluğu’nun bir kişinin yaşamında yarattığı dönüşüm anlamında Tolga Çandar’ı anlamak mümkündür.”

 

“Ege Kültürünü

Yaşatan Türküler”

Gazeteci-Yazar Yaşar Aksoy da “Ege Kültürünü Yaşatan Türküler” başlıklı sunumuna, “Bu anlamlı gecenizde aranızda bulunmaktan ötürü çok mutluyum” sözlerinin ardından etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen, katkıda bulunanlara teşekkür ederek başladı ve “Tolga Çandar’ın Ege kültürü açısından önemli bir yerde olduğuna dikkat çekerek, “Tolga’nın müziği aynı zamanda ideolojik bir mesaj içerir. Emperyalizme karşı halkımızın bir çığlığıdır. Anadolu’nun emperyalizme karşı direniş öyküsünü dinleriz Tolga Çandar’ı dinlerken” dedi ve Gerizler Başı, Çökertme, İzmir’in Kavakları ve Kerimoğlu Zeybeği örneklerini verdi.

Sözlerini, “1985’lerde, arabeskin en zalim olduğu yıllarda Tolga Çandar isimli bir genç sanatçının ortaya çıkışı ve ‘Türküleri Egenin’ ismiyle yayınladığı kaseti” o dönem için bir ‘kurtarıcı’ olarak anlamlandırıp 22 Ocak 1989 tarihinde Yeni Asır gazetesinde yayınlanan Tolga Çandar söyleşisinden aktarmalar yaparak sürdüren Aksoy, özellikle, “Niye türkü söylüyorsun” sorusuna aldığı (kısa bir bölümüne yer verdiğimiz) şu yanıtın altını çizdi:

“Şilili Ozan Victor Jara diyor ki, ‘Ben, sesim güzel olduğu için türkü söylemiyorum, ne de türkü söylemeyi sevdiğim için. Ben, türkü söylemenin gerekliliğine inandığım için türkü söylüyorum”.

Aksoy, sunumunu şu sözlerle tamamladı:

“Sunduğum söyleşi, genç ve gelecekten umutlu bir Ege sanatçısının tam 25 yıl önceki çok derinlikli ve anlamlı görüşlerini kapsadığı için, bu sanatçı, geçen çeyrek yüzyıllık süre içinde ideallerinden ve müzik tutumundan hiç taviz vermeden, gerçekten gıpta edilecek bir düzeye ulaşıp, Ege türkülerini hem yurt içinde hem de yurt dışında tanıtabildiği, sevdirebildiği için bir belge hüviyeti taşımaktadır. Bunu sizlerle paylaştığım için sevinçliyim. Değerli sanatçı Tolga Çandar’a başarılar diliyorum.”

 

“İnsan arkadaşınındır”

Birinci oturumun üçüncü sunumunu, İbrahim Berksoy, “70’lerden günümüze ODTÜ’lü bir ‘Ezgili Yürek’ Tolga Çandar” başlığıyla yaptı.Konuşmasına, “Ankara’dan gelip aranızda olmaktan mutluyum” diyerek başlayan ve Tolga Çandar ile arkadaşlığının büyük değerini, İzmirli Şair Hüseyin Peker’in “İnsan arkadaşınındır” dizesiyle anlamlandıran Berksoy, Çandar’ı ODTÜ’lü bir ‘Ezgili Yürek’ olarak tanımladığını belirtip, “Ne kadar karanlık günler yaşarsak yaşayalım gelecekteki güzel günlere inancımızı kaybetmemeliyiz. Gelecek için, aydınlık için, bir mum yakanlar, en başta sanatçılardır. Sanatçının görevi de budur” şeklinde “umudun yitirilmemesi” eksenini yitirmeden sürdürdüğü sözlerini bir mitolojik öyküden hareketle şöyle tamamladı:

“Pandora, Zeus’un kendisine verdiği kutuyu açar ve kutunun içinden ortaya bütün kötülükler saçılır. Pandora hatasını anlayıp kutuyu kapattığı anda ise kutunun içinde bir tek ‘umut’ kalır. Bence o gün bugündür, Pandora’nın kutusunu yeniden açıp içindeki ‘umut’u göstermek tüm sanatçıların görevidir. Söylenen onca güzel şarkı, yazılan onca güzel şiir, yapılan onca güzel resim ve heykel, çekilen onca güzel film, oynanan onca güzel tiyatro oyunu, hep gelecekteki güzel günler için değil midir? Her şeye rağmen umut hep vardır...”

 

“Ev Arkadaşım

Tolga Çandar”

Ve Çandar’ın üniversite yıllarındaki ev arkadaşı Ali Sarban da, “Tolga’yla karşılaşmak benim için çok büyük bir şans. Ancak Milaslılar olarak siz de çok şanslısınız. Böyle bir sanat ve siyaset adamına sahip olduğunuz için” sözleriyle başladığı konuşmasında daha sonra, o günlerden bugünlere Tolga Çandar’la aralarında sürmekte olan arkadaşlığı, birkaç özel anısını aktararak anlattı.

 

İkinci Gün

Tolga Çandar Sempozyumu’nun ikinci günü, 24 Eylül Cumartesi akşamı saat 20’de, Milas Kaymakamı Fuat Ğürel, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Belediye Başkan Yardımcıları Zeynep Mat ve Faik Karagöz, bazı Belediye Meclis Üyeleri, bazı Muhtarlar ve CHP Milas İlçe Başkanı Suat Özcan’ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 150 kişilik bir katılımla ve yine Burcu Demirkol’un sunuşuyla başladı.

 

Arasta’daki şiir

dinletisinden Edebiyat/

Sanat Günleri’ne ...

İkinci oturuma geçilmeden önce, Halim Şafak Şanlıdağ, Milas Belediyesi Sanat/Edebiyat Günleri’nin doğuşu ve geçmiş 6 etkinliğe ilişkin kısa anımsatmalarda bulunup teşekkürlerini dile getirdi ve Orhan Kahyaoğlu’nun “annesinin rahatsızlığı” yüzünden gelemediğini belirtip Kahyaoğlu’nun “1980’lerin muhalif ve protest müziği eğilimi içinde Tolga Çandar” başlıklı bildirisinden bazı bölümleri katılımcılarla paylaşacağını söyleyerek sözü, “Muğla Türküleri bağlamında Tolga Çandar” başlıklı sunumunu yapmak üzere Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oktay Yivli’ye verdi.

 

“Tolga Çandar’a

minnettarlığımız

büyüktür”

Yivli, Tolga Çandar ile ‘özdeşleştiği’ni belirttiği Muğla Türkülerini konularına göre; bu türkülerin genel karakteristiği, Zeybek türküleri, Trajik olaylar, Aşk izleği ve Türkülerde deniz gibi ara başlıklar altında irdeledikten sonra, sözlerini şöyle tamamladı.

“Bu araştırma boyunca dikkatimizi çeken olgu, Tolga Çandar’ın 2002 ve 2003’te ardarda çıkardığı albümlere kadar Muğla türkülerinin sistemli bir şekilde bir araya getirilip seslendirilmemiş olduğudur. İyi ki bunca türkümüz ciddi bir çabanın sonucu olarak ve özgün yapılarına zarar verilmeden yorumlanabilmiştir. Böylece albümde bir araya getirilen ortak kültürel mirasımız, doğru ve otantik bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılmış bulunuyor. Bu değerli çalışmasından ötürü bu toprağın çocuğu olan Tolga Çandar’a minnettarlığımız büyüktür.”

 

“Çağdaş Türkü’nün

müziği gerçek anlamda

bir bireşimdir”

Sempozyumda son sunum, Ordulu Şair-Yazar ve Müzisyen Selçuk Küpçük tarafından “12 Eylül’ün şiddeti karşısında bir umut, Çağdaş Türkü ve 12 Eylül’ün Sessizliği içinde bir nida Tolga Çandar” başlığı altında yapıldı.

Küpçük, Tolga Çandar ile ilgili olarak yıllardır oluşturduğu ‘özel arşiv’den birkaç küpür ve kasetleri göstererek başladığı konuşmasında, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren dönem dönem, 1950’ler, 60’lar, 70’ler ve sonrasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve Tolga Çandar-Çağdaş Türkü, Yeni Türkü ve başkaca örnekler üzerinden 80’ler, 90’lar ve 2000’li yılların müziklerini kıyaslayıp “Çağdaş Türkü, amacını ‘Türk müziğine yeni bir soluk getirebilmek için çağdaş bir bireşime ulaşmak’ olarak ifade ediyor. 70’lerin politikleşmiş damarı, ruhu ile 80’lerin müziği arasında çok büyük farklar var. 80’lerde çok ciddi bir estetik davranış var. Çağdaş Türkü ve Yeni Türkü grupları, kendilerinden sonra gelen çoğu grubu derin bir şekilde etkiliyor. Çağdaş Türkü’nün müziği gerçek anlamda bir bireşimdir” dedi.

Küpçük, sunumunun son bölümünde, Çandar’ın, “Biz hepimiz Talip Özkan’ın cebinden çıktık” sözlerini yorumla, “Talip Özkan’la, daha önce sadece davul zurnayla çalınan zeybek kültürü ürünleri bağlamayla seslendirilmeye başlanıyor. Talip Özkan’ın bu tarihsel müdahalesidir ki, işte Tolga abi burada temsil edeceği bir damar bulmuştur. 90’larda ve 2000’lerde türküye ilginin artmasında, ufuk açıcı nitelikli bu damarın etkisi büyüktür” dedi.

 

“Sözü sahibine

bırakmak gerekir”

Sempozyumun ikinci oturumu, oturuma katılamayan Orhan Kahyaoğlu’nun bildirisinden, “Tolga Çandar’ın sesi, duygusal bir sarhoşluğa ve melankoliye izin vermiyor” yorumunu aktaran Halim Şafak Şanlıdağ’ın, “Bir yerden sonra yazıyı aradan çıkarmak, sözü sahibine bırakmak gerekir” sözleriyle tamamlandı ve alkışlar arasında sahneye çıkan Tolga Çandar, yaptığı konuşmaya, “Türkiye’nin birçok yerini dolaştım, böyle bir çalışmanın yapıldığı başka bir örnek görmedim. Bu anlamda, başta Belediye Başkanımız Muhammet Tokat ve bu etkinliklerin akıl babası, oluşturucusu Halim arkadaşıma ve emeği geçenlere, katkıda bulunanlara, katılan bütün hocalarımıza, dostlarıma, hepinize teşekkür ediyorum. Bir sanatçı bundan başka ne ister bilemiyorum” sözleriyle başlayıp özetle şöyle sürdürdü:

 

“Bu iki gün boyunca, unuttuğumu sandığım pekçok şeyi anımsattı dostlarım bana. Kendimi sayenizde tazelemiş bulunuyorum. Bir sanatçının başına gelebilecek en kötü şey tıkanmak ya da tıkanma hissidir. Bu iki gün, beni vareden hiçbir şeyi unutmadığımı gösterdi bana ...”

Seslendirdiği Ege-Muğla türkülerini yıllardır içtenlikle ve coşkuyla söylüyor olmasının nedenini, “O türküler emperyalizme bir başkaldırıdır çünkü” vurgusuyla anlamlandıran Çandar, “Biz, Gökçen Efe türküsü nasıl söylenmesi gerekiyorsa öyle söyledik. Biz türkülerimizi, emperyalizme karşı mücadelenin unsurları olarak söyledik” dedi.

Çandar, büyük bir coşkuyla salonu dolduran yurttaşların sık sık ve yoğun alkışları arasında konuşmasını, “Eğer bir gün yolunuz gurbete düşerse, sakın türküsüz çıkmayın yollara” diyerek tamamladı ve yükselen alkışlar arasında ‘Merhaba’ türküsüyle başlayan muhteşem bir dinleti sundu.

 

Teşekkür-Anı plaketleri

ve çiçekler

Sempozyum, Başkan Tokat tarafından, başta Tolga Çandar olmak üzere, sunumda bulunan konuklara Teşekkür-Anı plaketleri ve çiçek sunumlarının ardından Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi.

 

Sıdıka Teyze ve

Hasan Amca’ya ...

Başkan Tokat konuşmasına, salonun iki gün boyunca doluluğuna övgüyle “Aramızdan çıkan değerlere sahip çıkmanız anlamında vefalı davranışınız için başta siz sevgili hemşehrilerimle, elbette tüm dostlarımız ve misafirlerimizle gurur duyuyor, teşekkürlerimi sunuyorum” diye başladı ve şöyle sonlandırdı:

“Sözlerimi, teşekkür etmek için en sona bıraktığım iki isimle tamamlamak istiyorum: Bu vesileyle Sıdıka Teyzemiz ve Hasan Amcamızı rahmetle anıyorum...”

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık