Bana göre de ...
Raşit CENGİZ
Üyesi ve idarecisi (!) olduğum Cumhuriyet Halk Partisi’nde sular hızla yükselip çırpınmaya başladı. Seçimli kurultay lafının edilmesinden altı, yapılacağının söylenmesinin üzerinden daha üç gün geçmiş olmasına rağmen saflar netleşip siperlerde toplanmalar başladı.
Peki, bu kötü bir şey midir?
İşlerin "başka türlü" yapılabilmesine neden olabilirse çok iyi bir şeydir.
İşlerin başka türlü yapılmasının önündeki engel ise siyaseti bilmek, bildiğini sanmak, bildiğini söyleyerek övünmektir.
Bu aslında; iç güdülere yenik düşmek, hep yapılagelenleri tekrar etmek, yeniliğe direnmektir.
Doğru olan ise, görmek, gözlemek ve yeni ve başka şeyler üretmek ve hayata geçirmektir.
Bu yazıyı yazmamın nedeni, henüz öfke aklın önüne geçmeden sesimi duyurup partime ve bu yolla ülkem insanına hizmet etmektir.
Korkum odur ki; kurultaya giderken kümeleşmeler "ulusalcılık" ve "yenilikcilik" kavramları üzerinden yapılacaktır.
Oysa (bana göre) asıl öncelikli sorun, partimin ideolojik olarak yeterince yenileşememesi veya ulusalcılığı terk etmiş olması değildir. Bunlar aslında tam anlamıyla mümkün de değildir.
Asıl sorun ÖRGÜTSÜZ OLMAK ve KURUMSALLAŞAMAMAKtır.
Örgütsüz olmayı ayrı bir başlık olarak öne çıkarmamın nedeni, çok önemli olduğuna inanmamdır. Halbuki örgütsüz olmak, kurumsallaşamamaktan ayrı bir neden değil, onun sonuçlarından biridir. Önce bu konuyu ele alalım.
Çok itiraz geleceğini biliyorum ama "CHP’de örgüt yok... Dost, tanıdık, arkadaş grubu var."
Örgüt olmayınca iş analizleri de yok. İş analizleri olmayınca "baş" dışındakilerin yaptığı bir iş, yapılmayınca hesap soracak mekanizma ve görenek yok.
İtiraz edecek olanlar, bir belde başkanını, ilcemizde olması gereken (ama olmayan) 114 muhtarlık bölgesi çalışma grubu sorumlusundan birini bulup (bulabilirlerse) sorsunlar bakalım, kendilerinin işleri neymiş, ne kadarını yapmış ne kadarını neden yapamamışlar?
İtiraz edecek olanlar zor zahmet eğitimden geçirdiğimiz, "sandık çevresi sorumluları"na iş verilip verilemediğine baksınlar...
İtiraz edecek olanlar, disiplin ve denetleme kurullarının ne iş ve ne kadar iş yaptıklarına baksınlar.
Bu dediklerimin hiç birini yapamazsınız.
Neden mi?
Ya yeterince dost bulamazsınız, ya da bulduğunuz dosta görev verip ondan hesap soramazsınız.
Oysa, genel siyasal süreçte nelerin nasıl yapılacağı kötü de olsa siyasal partiler yasasında yazılı. Buna ilaveten bizim partimizde nelerin yapılacağı tüzüğümüzde yazılı; Ayrıca merkez ve taşra teşkilarlarında hangi işin kim tarafından nasıl ve ne zaman yapılacağı bundan iki yıl önce 12 adet yönetmelikte yazıldı ve dağıtıldı.
İtiraz edenler tüzüğümüzü baştan sona okusunlar, ilçe yönetimi, hesap işleri, muhtarlık bölgesi gibi yönetmelikleri dikkatlice okusunlar. Okusun ve düşünsünler.
Ama bu metinlerin hiç birinde "parti örgütlerinde görev alanlar kendilerine verilen görevleri canının istediği kadar, canının istediği zaman, canının istediği gibi yaparlar, kitaba uymak yearine kitabına uydurabilirler" denilmedi.
Kurumsallaşmak için kuralların olması yetmiyor, kurallara uymak, kuralları sormak, kurallara göre sorgulamak gerekiyor.
Kuralların yerine gelenekler hüküm sürüyor ise, gelenekler de siyaset cambazlığını ifade ediyor ve etmeye devam edecek ise, "ulusalcılık" ve "yenilikcilik" üzerinden yapılacak kavga, olmayan takıma taktik tartışmasının ötesine geçmeyecek ve bu kurultay da iktidarsız süreçte "bir mahalle maçı" daha olmaktan öteye geçemeyecektir.
17.08.2014





