“Doğru saflaşma: Kuvvacı mısın değil misin?”

Adem KANKAYNAR -

“Doğru saflaşma: Kuvvacı mısın değil misin?”

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Milas Şubesi ve Eğitim - İş Milas Temsilciliği tarafından düzenlenen ‘Eğitim Nereye’ konulu söyleşi ve imza etkinliği, önceki akşam Belediye Toplantı ve Düğün Salonu’nda yapıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne eğitim sisteminin bütün yönleriyle ele alındığı söyleşide, birçok konuda olduğu gibi eğitimde de ‘milli’liğin sadece sözde kaldığı; din eksenli, ezbere dayalı ve yazboz tahtasına döndürülen sistemin eğitimsiz bir nesil üretmekte olduğuna dikkat çekildi.

Gazetemiz yazarlarından Emekli Öğretmen Celal Durgun’un kolaylaştırıcılığındaki söyleşiye, Tarihçi - Yazar Mustafa Solak, CKD Milas Şube Başkanı Gülden Sökelioğlu, Eğitim-İş Milas Temsilcisi Şahin Bilgi ve Milas eski İlçe Milli Eğitim Müdürü, Emekli Öğretmen Raşit Cengiz konuşmacı olarak katıldılar.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal marşımızın okunmasıyla başlayan etkinliğe, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Başkan Yardımcısı Faik Karagöz, Belediye Meclis Üyesi İlknur Öner, ADD Milas Şube Başkanı Gülçin Erşen, CKD Milas ve Bodrum Şubeleri ile Eğitim-İş Milas Temsilciliği üyeleri, Eğitim Sen Milas Temsilcisi Nihat Erdoğan, Türk Eğitim Sen Üyeleri, MİFAD, CHP, İyi Parti ve Vatan Partisi temsilsilerinin de aralarında bulunduğu bir grup yurttaş katıldı.

 

“Toplum, sistemli olarak zehirleniyor”

Celal Durgun’un sunuş konuşmasının ardından etkinliğin ev sahiplerinden CKD Milas Şube Başkanı Gülden Sökelioğlu konuşmasına, “Eğitim, freni patlamış bir araba gibi gidiyor. Eğitimi yaz-boz tahtasına döndürdüler” sözleriyle başladı ve toplumun sistemli olarak kız çocukları ve kadınlar üzerinden zehirlendiğine dikkat çekip son çıkan Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesine bir kez daha tepki göstererek, “Bildiğiniz gibi ilköğretim parçalı bir biçimde veriliyor. Yani 4+4+4 denilen, bununla birlikte birçok köy okulunun kapanması nedeniyle öğrencileri taşımalı eğitimle bir anlamda paralı bir eğitim modeliyle eğitmeye çalışıyoruz.Ekonomik zorlukları olan aileler çocuklarını okutmakta güçlük çekiyor.Bu nedenle birçok aile, özelikle de kız çocuklarını okutmaktan vazgeçiyor.Öte yandan son günlerde kız çocuklarına yönelik; okulda, evde, sokakta hemen her yerde taciz ve tecavüz olayları meydana geliyor.Sayı da giderek artıyor.Daha da önemlisi bu suçları işleyenlere çeşitli ceza indirimleri uygulanırken, kız çocuklarının hem eğitim hayatları hem de gelecekleri karartılmaktadır. Bir başka can sıkıcı konu ise, bir virüs gibi topluma yayılan, televizyon veya yazılı medyada kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerinde bir sakınca olmadığını ileri süren ve bu sözlerini de dinle bağdaştıranlar… Ne yazık ki her konuyu yakından takip eden RTÜK, bu konuda sessiz kalıyor. Oysa bu insanlar bir kız çocuğunun 9, hatta 6 yaşında bile evlenebileceğini söylüyor ve kimse de bunları susturmuyor.Açıkçası toplum, sistemli olarak zehirleniyor.Üstelik bu zehirlenme de kadınlar üzerinden yapılıyor.Buradan kız çocuğu olan anne-babalara sesleniyorum; kız çocuklarınızı iyi birer insan olarak yetiştirin ki gelecekte sağlıklı birer aile kursunlar ve sağlıklı çocuklar yetiştirsinler.Kız çocuklarınızın iyi bir eğitim almalarını sağlayın.Sağlayın ki büyüdüklerinde kendi ayakları üzerinde durabilsinler.Kaldı ki çocuklarımızı, özellikle de kız çocuklarımızı eğitim hakkından mahrum etmek, uluslararası sözleşme ve ülkemizde çıkarılan kanunlara da aykırıdır” dedi.

 

“Bakanlıktan şikayetçiyim”

Raşit Cengiz ise, haklı olarak hep eleştirilmekte olan eğitim sisteminin 20 yıl öncesine göre çok daha kötü durumda olduğuna dikkat çekerek, “20 yıl önce öğretmenlik yapan bizler o günkü sistemi kınıyorduk haklı olarak, bugün o günleri arıyoruz, ben arıyorum, bana göre böyle” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğitim sistemin 4 ayağından birincisi bakanlıktır. Bakanlıktan şikayetçiyim. Dinsel ve özel bir eğitime koşar adım gidiyoruz, eğitilmeyerek.Ücretli öğretmenlik diye bir şey çıkardılar.Ücretle eğitim veremezsiniz. Başka işleri ücretle yapabilirsiniz ama eğitimi asla! Öğretmenlik mesleğinin olmazsa olmazı, öğrencisi tarafından sevilmesi ve sayılmasıdır.Sevilmediğiniz bir kişiye ne anlatırsanız anlatın, boşunadır.3 ay sonra öğretmenlik yapıp yapmayacağını bilmeyen birinin, öğretmenlik gibi gereği çok zor olan işlerin altına girmesi mümkün değil. Belki ağır kaçacaktır ama bakanlığın yaptığı en büyük hata, hatta ihanet budur.Performans diye bir şey çıkardılar.Böyle şey olur mu?Kuralların olmadığı bir yerde eğitim olur mu?Çağdaş toplum, kurallı toplumdur.Dolayısıyla kuralsız bir eğitim olmaz.Dahası, eğitimcisine öğrencisi tarafından not verilen bir sistemi hayal bile edemiyorum.Bu da eğitim sisteminin altına konulmuş dinamitlerden biridir.Sanki birileri bizlerden, okumayan bir toplum yaratmaya çalışıyor.Hazırladığı müfredat, yayınladığı genelge veya yönetmelikle, yönetici olarak atadığı kişileri torpille değil de liyakat esaslarına göre belirleyerek, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın iyi bir eğitim almasını sağlamalıdır.Diyeceğim odur ki bakanlık bitti, bakanlık kötü şeyler yapıyor.

Sistemin bir başka ayağı yöneticiler… Yöneticilerin önünde iki tane şansı vardır; birincisi atanmış bir idareci olmak, ikincisi öğretmenler kurulu orkestrasının uyumunu sağlayan orkestra şefi olmak.Yani, ya devletin atadığı çapta bir yönetici olursun ya da oradaki öğretmenlerin lideri olursun.Bir başka bileşeni ise öğretmenlerdir. Öğretmenler 3 şeye çok saygı duymalıdırlar, kendilerine, öğrencisine ve mesleğe saygı… Öğretmen arkadaşlarım, her öğrencinin kendine özel bir öğrenme şekli vardır.Sözel bilgisi ağırlıklı olana zorla sayısal öğretmek, o öğrenciye zulümdür. Ya da her iki dalda iyi olan öğrenciye resim yaptırmak… Ses bilgisi olmayana müzik öğretmek gibi… Meslek hayatımda hiçbir zaman yarın kullanacağımı dünde bırakmadım.Hep kendimi yenilemeye, değiştirmeye çalıştım.Bilgiler insan beynine; şekil, şema ve grafik olarak yerleşirler.İllaki ezberletirseniz çok yakın bir zamanda unutursunuz.Lütfen kitabi bilgilerin dışına çıkın.Kitaplar bilgiyi taşımaktan çok, saklamaya yararlar.Son olarak da sevgili veliler, lütfen çocuklarınızla paylaşın, onlarla yaşlanın. Her ün akşam mutlaka en az 20 dakika, çocuğunuzla geride bıraktığınız günü konuşun. O gün okulda yapılan etkinliklerin bir özetini çıkarın. Yaşananları iyi ya da kötü diye ayıklayın. Ayıklayın ki, aranızda iletişim farkı olmasın, kuşak çatışmaları olmasın, birbirini tanımayan bir nesil yetişmesin.”

 

“Merhaba, çok önemli bir sözcük”

Eğitim-İş Milas Temsilcisi Şahin Bilgi, konuşmasında, eğitim aldığı dönemlerde, öğretmenleri tarafından kendilerine yüklenen bilgileri bugünkülerle kıyaslamanın mümkün olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk, orta ya da lisede öğretmenlerimiz bizlere, ‘namuslu olun, ahlaklı olun, cumhuriyet devrimlerinden vazgeçmeyin, gençliğe hitabeyi rehber edinin’ derlerdi. Almış olduğum bu eğitimden son derece memnunum.Mutlaka eksiklerimiz vardır.Söylediğim şeyler de zaten Milas’ta bir gelenek.Ben de bu geleneğin içinde yer almaktan onur duyuyorum.Sokaklarda, her yerde başımız dik olarak yürüyoruz.

Öncelikle ‘merhaba’ diyorum. Çünkü merhaba çok önemli bir sözcük ... Merhaba; dayanışma demek, birlikte olmak demek, mücadeleyi farklılıklarımıza rağmen birlikte sürdürmek demek… Bu nedenle ben merhaba sözcüğünü çok önemli buluyorum … 9 Haziran 2017 tarihinde Öğretmenlik Stratejik Planlaması adı altında bir taslak hazırlandı. Bugün de bu konu çok gündemde… Bu taslağa karşı koyma noktasında STK’lar, dernekler aynı yerde buluşuyorlar. Diyorlar ki; ‘öğretmenin performansını ölçemeyiz.’ Öyle bu performans notla, 4 yılda bir yapılacak sınavla veya öz değerlendirme yapılamaz. Okul müdürü, meslektaşları, öğrencileri ve veliler hangi kriterlere bakarak öğretmenin performansını değerlendirebilir?Elbette bu taslakta evet diyebileceğimiz şeyler de yok değil ancak taslağın özüne baktığımız zaman bütün kaygılar ortaya çıkıyor.Acaba öğretmenlik sözleşmeli mi oluyor?Ücretli fakat iş güvenliğinden yoksun bir istihdam mı sağlanmak isteniyor?Okul iklimi içinde huzursuzluğu da beraberinde getirir mi?Eğitim İş olarak biz de bütün bu kaygıları taşıyoruz.Asıl sorulması gereken, ‘öğretmen nerede?’ sorusudur.Bizce öğretmen; bağımsızlıkçı, halkçı ve aydınlanmacı bir zeminde öğretmen olabilir.Çünkü öğretmen aynı zamanda tarihi gözlemleyendir, tarihe yön verendir.Atatürk’ün bütün söylemlerine baktığınızda, öğretmenleri bağımsızlıkçı ve halkçı noktada değerlendiriyor. Mustafa Kemal diyor ki; ‘Öğretmenlik, bir ömür boyu sürecek öğrenciliktir.’ Bu durumda öğretmenin performansını nasıl ölçeceksiniz?Yine Büyük Önder; ‘Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir’ diyor.Geçmişten günümüze öğretmen modeline baktığınızda hep fedakârlığı görürsünüz. Çünkü öğretmen fedakârdır.”

 

“Gayrimilli Eğitim”

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak ise, slayt gösterimi eşliğinde yaklaşık bir saat süre ile geçmişten günümüze eğitim sistemimizi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan müfredat programları üzerinden anlatarak, sürekli değişen, tehlikeli bir yolculuğa çıkarılmış bir eğitim sistemimiz olduğunu söyleyerek, “Sürekli değişen müfredat programlarından Atatürk ve laik kavramları yavaş yavaş silinmeye çalışıldı. Önümüzdeki Ağustos ayında, şu anda taslak halinde olan ve gelecek eğitim-öğretim döneminde okutulacak olan müfredatta, bu kavramlar tamamen kaldırılarak, yerine Hadis-i Şeriflerle desteklenen kavramlar konulacak” dedi.

Aktardığı konuları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan ve şu anda okullarda ders olarak okutulan kitaplardan ve Diyanet İşler Başkanlığı’nın resmi internet sitesine dayandıran Solak, ülkemizde aslında ‘iki tarih anlayışı’nın birbiriyle mücadele ettiğini, “Milletçi-Milli Eğitim” ile “Ümmetçi-Gayrimilli Eğitim”in bu farklı tarih anlayışlarından beslendiğini, bu anlamda gayrimilli eğitimin Milli Egemenlik, Atatürk ve Atatürk İlkeleri, Kadın ve Laiklik karşıtlıyla sürdürüldüğünü belirterek, bu şartlarda milletin yeniden kazanılması ve bağlı olarak milli eğitimin yeniden inşa edilmesi için önerilerini şöyle sıraladı:

“1.Evetçi-Hayırcı cepheleşmesi böler. 2.Laik-anti laik, solcu-sağcı böler. 3.Kutuplaştırıcı, önyargılar içeren ‘gerici’, ‘dindar’, ‘çağdışı’ gibi kavramlar böler. 4.Doğru saflaşma: (Milli – Gayrimilli anlamında) Kuvvacı mısın, değil misin? 5. Atatürk ilkelerinin zorunluluğunu anlatalım. 6. Kendi müfredatımızı yapalım.”

Konuşmaların tamamlanmasının ardından, ‘cevap hakkı’nı kullanan Eğitim-Sen Milas Temsilcisi Nihat Erdoğan, söyleşinin başından itibaren tüm konuşmacıların dile getirdiği, yakındığı her şeyin AKP iktidarı tarafından yapıldığına dikkat çekerek, “Cemaatlerle, onların vakıflarıyla imzalanan protokol dün itibariyle iptal edildi. Bu konuda, kısa süre önce ilçemizde de bir tepki açıklaması yapmıştık. Bu korna sendikamızın mücadelesi etkili ve başarılı olmuştur” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz kendimizi anlatmaya gerek duymuyoruz. Eğitim Sen, TÖS’ün, TÖB-DER’in mücadele geleneğini sürdürmektedir. Cumhuriyetimiz, Atatürk ilke ve devrimleri hepimizin ortak değeridir diyor ve katılımcıları saygıyla selamlıyorum.”

Etkinlik, soruların yanıtlanması ile sürüp Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın plaket çiçek takdimleriyle tamamlandı.

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak, daha sonra “Laikliği Doğru Anlamak”, “Gayrimilli Eğitim” ve “Şükrü Kaya / Atatürk’ün Bakanı” adlı kitaplarını okuyucuları için imzaladı.

 

 

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık