“Eğitim Bir Sen nereye koşuyor!”

ÖNDER Haber -

“Eğitim Bir Sen nereye koşuyor!”

Eğitim Sen Milas Temsilciliği’nden yapılan açıklamada; siyasi iktidarın, eğitimin ticarileştirilmesi ve dinselleştirilmesi yönündeki uygulamalarına kayıtsız şartsız destek veren Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir Sen) Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum’un, “Kemalist ruhu, Kemalist ideolojiyi müfredatımızdan ciddi bir şekilde arındırıp medeniyet değerlerini içselleştirmiş bir müfredatı bu ülkenin en büyük sivil toplum teşkilatı olarak ortaya koymamız gerekiyor” sözlerine dikkat çekilerek,

“Eğitimin her kademesini kendi kadroları ile yöneten ey Eğitim Bir Sen yöneticileri; Sıbyan  okullarından, Örgün eğitim (devlet okulları) yerine açık ortaokul ve liselere giden öğrencilerden, Eğitimdeki özelleştirme furyasından, Aday öğretmenler başta olmak üzere öğretmenlere yapılan sendikal baskılardan, Kamu emekçilerinin haklarının toplu görüşme masalarında nasıl peşkeş çekildiğinden neden hiç söz etmiyorsunuz?” diye soruldu.

 

“Ağzınızdaki baklayı

çıkarın”

Eğitim Sen Milas Temsilcisi Mustafa Ali Demirci imzalı açıklamada daha sonra –özetle- şu görüşler dile getirildi:

Türkiye’de eğitim sisteminin “tek din, tek mezhep” anlayışı doğrultusunda biçimlendirilmesi, zorunlu din dersi dayatması, karma eğitim karşıtlığı gibi eğitim biliminin en temel ilkelerini yok sayan bir zihniyetin böyle bir dil kullanması şaşırtıcı değildir. Son olarak Karaman’da yaşanan ve tüm ülkede gündem olan çocuklara yönelik “cinsel istismar” konusunda tek kelime etmemiş olanların birdenbire eğitim müfredatından şikayetçi olması dikkat çekicidir. Bu çağdışı zihniyet, yıllardır çocukları “çocuk” olarak değil, “cinsel obje” gibi gördükleri için sürekli karma eğitim karşıtlığı yapmakta ve 18 yaşından küçük kız çocuklarının başını örtmesi gerektiğini savunmakta, bununla birlikte eğitimde yaşanan ticarileşme ve piyasalaştırma uygulamalarına açıkça destek vermektedir.

Tüm ülkenin çocuklara yönelik cinsel istismar haberleri ile çalkalandığı, MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve iktidar destekli dini vakıf ve cemaatlerle yapılan işbirliği ve anlaşmaların arttığı bir dönemde böyle kışkırtıcı bir açıklama yapmanın tek nedeni, dini vakıflara ait evlerde yaşanan çocuk istismarlarını unutturma ve gündemi değiştirme çabasıdır.

Bu gibi söylemlerle eğitimin ve ülkenin gündemini başka yönlere kaydırmak isteyenlere sözümüz şudur: Uygarlık sizin zihniyetinizden epey uzakta. Muğlak ifadeleri bırakın, ağzınızdaki baklayı çıkarın ve önerdiğiniz sistemin adını çekinmeden söyleyin. Utangaç olmanıza gerek yok.  Kurtulun bu karın ağrısından... Gerçekte samimi iseniz eğitimin sorunlarına yapısal çözümler getirelim ve bilimsel, demokratik, laik eğitimi geliştirelim... Ama sizin meseleniz bunlar değil ve derdiniz başkadır ...”

 

Atatürk’ü ve

Atatürkçülüğü hedef

alan açıklamalar dikkat

çekici

Bu söylemin arkasında tüm toplumsal yaşamı İslami yasalara göre düzenlemek isteyen dinci siyasal gericiliğin olduğunun öne sürüldüğü açıklamanın son bölümünde şöyle denildi:

Eğitim sisteminin tamamen dini kural ve referanslara uygun hale getirilmesi, karma eğitimden vazgeçilmesi, “Tek din, tek mezhep” anlayışının ürünü olan zorunlu din dersi dayatmasının sürmesi, din derslerinin anasınıfına kadar indirilmesi vb. gibi eğitim bilimine aykırı olan ne kadar söylem ve uygulama varsa hepsinin arkasında bu zihniyeti ve temsilcilerini görmek mümkündür.

Günlerdir ülke gündeminde ilk sıralarda olan dini vakıf ve cemaat evlerinde yaşanan cinsel istismarlar hakkında hiç ses çıkarmayanların, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü hedef alan açıklamalar yapması dikkat çekicidir. Eğitim ile ilgili olarak attıkları her adımda eğitim biliminin temel ilkelerini ayaklar altına alan, çocuk hakları sözleşmesine aykırı eğitim politikalarına destek veren ve bütün bunları “medeniyet değerleri” olarak pazarlamaya çalışan bu çağdışı zihniyeti anlamak için eğitimde ırkçı, mezhepçi ve ayrımcı uygulamalara bakmak yeterlidir.

Türkiye’de kamusal, bilimsel, demokratik, laik eğitim hakkı mücadelesinin temsilcisi olarak, insanlığın ortak evrensel değerlerine meydan okuyan, çocuk istismarcılarına tek söz söylemeyip Atatürk ile uğraşarak gündem yaratmaya çalışanları, “medeniyet değerleri” diyerek savaş açtıkları demokratik, laik bilimsel eğitim anlayışına saygı duymaya davet ediyoruz.

En kıymetlilerimiz, çocuklarımız, sessiz bir çığlık halinde kızlı erkekli bize bakıyor. Onların sessiz çığlığı bizlere emanet.

Şimdi bu yolda birlik olma zamanı; çocuklarımıza ve ülkemize hep birlikte sahip çıkma zamanı.

 

Son söz!

Son sözüm, bir şekilde Eğitim Bir Sen üyesi olan ama yüreğinde Atatürk sevgisi, düşüncelerinde demokrasi, aklında bilimsellik ve laiklik olan öğretmenlere; geç olmadan işlenen suçlara ortak olmamak için bir an önce sendikalarından çekilme formlarını doldurmalarıdır. 

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık