“Ergenekon ve Balyoz davaları çökmüştür”

A

“Ergenekon ve Balyoz davaları çökmüştür”
  • 16 December 2013, Monday 8:27
A. Kemal KAŞKAR - Ülkemiz siyasi gündeminde, bir süredir, Taraf gazetesince yayınlanan 26 Ağustos 2004 tarihli MGK kararına ilişkin değerlendirmeler, tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmalara hükümet ve muhalefet sözcülerinin yanısıra, başta gazeteci-yazarlar olmak üzere toplumun pek çok kesimi katılıyor. İşte bu kesimlerden biri de, yaygın kanaate göre ‘sürecin mağduru’ olarak görülebilecek ‘Emekli Subaylar’dır. Bu çerçevede, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Genel Başkanı Em. Hv. Korg. Erdoğan Karakuş, 7 Aralık 2013 Cumartesi günü saat 13.30’da Ankara-Sakarya Caddesi üzerindeki Taş Heykel’in önünde bir basın açıklaması yaparak, süreçte gelinen noktaya ilişkin değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaştı. Değerlendirmede, yeni belge ve daha önce değerlendirilmeye alınmayan belge ve delillerle, Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat gibi adlandırmalarla yapılan-sürdürülen "yargılamaların tekrar yapılarak, yeni belgenin değil, davaların yok sayılması, yok hükmünde olması" istendi. Bu bildiriyi, önemli bir belge olması bakımından aktarıyorum.   TESUD basın bildirisi Sayın Basın Mensupları, Basın ve Yayın Kuruluşlarından öğrenildiğine göre, 26 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Fetullah GÜLEN Cemaati hakkında bir karar alınmış, bu kararda cemaat okullarının incelenmesi ve takibe alınması istenmiştir. Bu kararın altında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER, Bakanlar Cemil ÇİÇEK, Vecdi GÖNÜL, Abdülkadir AKSU ile Kuvvet Komutanları Aytaç YALMAN, Özden ÖRNEK, İbrahim FIRTINA ve Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’un imzaları bulunmaktadır. … Bu kararın ortaya çıkması üzerine iktidar sözcüleri ve bazı ilgililer "Ama biz bu MGK kararını yok saydık, hiçbir işlem yapmadık, yok hükmündedir" demişlerdir. Ancak, imzalanmış bir belgenin, yok hükmünde olduğunu söyleme hakkı imzalayan tarafa ait değildir. Çünkü, evrensel hukukta imza; imzalayanların irade, şeref ve namusu kabul edilir. Daha sonra başka işlem yaptıkları da ortaya çıkmıştır. Nitekim Başbakanlık Müsteşarı Ömer DİNÇER 28 Ekim 2004 tarihli yazısı ile bu eylem planının devlet kurumlarınca uygulamaya konulmasını Başbakan adına emretmiştir. Oysa, cemaatin yayın organı 2009’da askerlerin hazırladığı İrticayla Mücadele Eylem Planını yayımlamış ve bunun bir Cemaati Bitirme Belgesi olduğunu ileri sürmüştü. Bu belgeyi hazırladığı ve imzaladığı ileri sürülen Albay Dursun ÇİÇEK ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Adalet’te, Hukuk’ta hiçbir vatandaşa çifte standart uygulanamaz. Böyle bir durumla mücadele, sadece hukukçuların, yargının değil, bütün vatandaşların vicdani, insani sorumluluğudur.   Konu ile ilgili olarak değerlendirmemiz şu şekildedir: -Ortaya çıkan bu belge ile Ergenekon ve Balyoz davaları çökmüştür. Bu davalarda benzer belgelerle askerler ceza almışlardır. - Yargılama aşamasında bu belgeler avukatlar tarafından talep edilmiş, ancak Başbakanlık ve / veya Mahkeme tarafından gizlenmiştir. Talep edilmesine rağmen ilgili makamlarca yok denilerek gönderilmemiştir. -Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanan emekli ve muvazzaf askerler MGK kararları doğrultusunda hareket ettiklerini vurgulamışlardır. Hatta zamanın Başbakanlık Müsteşarı Ömer DİNÇER’in tanık olarak dinlenmesini istemişlerdir. Bu beyanların ve taleplerin hiç birisine itibar edilmemiştir. -Sonradan Ergenekon davası ile birleştirilen İnternet Andıcı davasında sanıklar andıcın yasal bir faaliyet olduğunu ve MGK kararlarına da uygun olarak hazırlandığını savunmuşlardır. Bu savunmaların hiçbiri de dikkate alınmamıştır. -Balyoz davasında 2004 tarihinde Eskişehir’de hazırlanan bir istihbarat raporuna ilişkin olarak ise "Mevcut MGK kararları, yönetmelik ve yönergeler gereği yapılan bazı faaliyetler olduğu" açıklaması yapılmış, ancak; kimse bu açıklamanın üzerinde durmamıştır. -Şu anda da 28 Şubat davasında çok sayıda subay, general, amiral "irtica ile neden mücadele ettiniz, MGK’nın aldığı ve Başbakanlığın emrettiği kararları neden uyguladınız?" diye hesap vermektedir.   Sonuç olarak: Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, Askeri Casusluk ve benzeri diğer davalar, siyasi davalar olup bu davaların amacı; Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) sindirmek, halkın nazarında itibarsızlaştırmak ve Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) uygulanmasına, yani ülkenin bölünmesine yardımcı olmaktır. Bunu başarmanın tek yolu da, Atatürkçü, laik, ulusalcı, tam bağımsızlıkçı, yurtsever TSK’ni etkisiz hale getirmektir. Ancak; bu açığa çıkan yeni belge, bütün yargılamaların tekrar yapılmasının gerekçesidir. Eğer bu yapılmadığı takdirde, bizim de hep söylediğimiz gibi, bu davaların siyasi olduğu, BOP’nin bir parçası olduğu, dış güçlerin Türk Hukukunu, Türk Ordusunu esir aldığı, bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. O nedenle, Türk Adaletini, Türk Hukukunu, Türk Ordusunu kurtarmanın yolu, yeni belge ve daha önce değerlendirilmeye alınmayan belge ve delillerle, yargılamaların tekrar yapılarak, yeni belgenin değil, davaların yok sayılması, yok hükmünde olmasıdır. Bir devlette, devletin açıkça suç teşkil etmeyen emirlerini uygulamak değil, uygulamamak suçtur. Devletin resmi belgelerinde tehdit olarak kabul edilmiş irtica ile mücadele etmek değil, etmemek suç olmalıdır. Halkımızın bir süre aldatılabileceğine, ancak hep aldatılamayacağına, gerçeği fark edeceği günlerin uzakta olmadığına olan inancımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Kamuoyunun dikkatine saygıyla sunarız.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık