ÖNDER Haber / A. Kemal KAŞKAR -
Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) 49’uncu Başkanlar Konseyi toplantısı, 30 Kasım-3 Aralık 2015 tarihleri arasında Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, Girne ve Kıbrıs Amerikan Üniversitelerinin ev sahipliğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirildi. 49’uncu Başkanlar Konseyi toplantısında ilimizi, Muğla Gazeteciler Cemiyeti (MGC) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Akbulut temsil etti.
Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti’nin 54. kuruluş yıldönümünün de kutlandığı programda Anadolu’dan gelen cemiyet başkanları, ilk olarak KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından kabul edildi. TGF’ye üye il başkanlarına müzakereler hakkında bilgi veren Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Bizler, Rum adasında azınlık haklarıyla yaşayacak insanlar ve toplum değiliz. İki kesimli, iki kurucu devlete dayalı federal yapıda siyaseten eşit olacakları, özgür toplumlar olarak güvenlik içinde yaşayacakları federatif yapıda yeni bir Kıbrıs’tan bahsediyoruz” dedi ve Kıbrıs’ta ilk dönemlerde muhtemel coğrafi federasyonun yeterli altyapısı bulunmadığını kaydederek, 1974’ten sonra oluşan şartlarda iki kesimli, iki toplumlu federal yapının oluşabileceği üzerinde mutabakat bulunduğunu da sözlerine ekledi.
‘Sonuç Bildirgesi’
Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 49. Başkanlar Konseyi toplantısında yapılan değerlendirmeler, alınan karar ve tespitlerden oluşan sonuç bildirgesinde ise, basının çözüm bekleyen sorunlarının, 1 Kasım seçimleriyle birlikte Meclis’e giren gazeteci milletvekilleri başta olmak üzere tüm milletvekilleriyle temas halinde olunarak sağlanabilecek mutabakatın, siyasi çözümün en önemli anahtarı olacağı, basın özgürlüğü temelinde verilecek mücadeleninse ancak böylelikle sağlam bir zemine oturtulabileceği belirtildi.
TGF 49. Başkanlar Konseyi toplantısı Sonuç Bildirgesi’nde daha sonra şu görüşlere yer verildi:
‘Derhal iptal edilmelidir’
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce, meslek kuruluşlarının görüşü alınmadan adeta ‘oldubitti’ye getirilerek yapılan sözde yeni Basın Kartları Yönetmeliği ve Basın Kartları Komisyonu derhal iptal edilmelidir.
Nitekim bu yönetmeliğe göre toplanan komisyonun ilk toplantısından ne hukuk ne de vicdanın kabul etmeyeceği sonuçlar çıkmıştır. Komisyon kararlarının hem komisyon üyelerinden hem meslektaşlarımızdan hem de kamuoyundan gizlenmesi, kamu kurumlarının ilkesel olarak demokratik olma kuralıyla da bağdaşmamıştır.
Komisyon kararlarının sadece genel müdürün uhdesine bırakılması son derece yanlıştır, adaletsizdir, hukuksuzdur. Bunda ısrar edilmesi, daha başka haksız hukuksuz sonuçları da beraberinde getirecektir.
Dava konusu da olan Basın Kartları Yönetmeliği’ndeki anti demokratik maddeler çıkarılmalı, TGF ile birlikte komisyonda yer aldığı halde ‘siyasi’ ve ‘keyfi’ bir kararla komisyon dışında bırakılan ülkemizdeki söz sahibi meslek kuruluşlarının hakları iade edilmelidir.
‘Sarı Basın Kartı,
gazetecinin kimlik kartıdır’
Bununla birlikte sarı basın kartının resmi ve özel kurumlarda halen daha resmi kimlik olarak kabul görmemesi önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Kamu kurumları ve özellikle noter ve bankaların sarı basın kartını resmi kimlik olarak kabul etmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Bir kez daha vurguluyoruz ki; Başbakanlığa bağlı bir kurum tarafından verilen ve üzerinde “Başbakanlık” unvanının açıkça yer aldığı bir kimliğe “göstermelik” bir belge muamelesinin yapılması kabul edilemez. BYEGM bu konu ile ilgili üzerine düşeni yapmalıdır.
‘Bardağı taşıran
son damla’
Türkiye, basın özgürlüğünün her daim tartışıldığı ülkeler kategorisinden kurtarılmalıdır. Son olarak, gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün yazdıkları haber nedeniyle tutuklanmaları bardağı taşıran son damla olmuştur.
TGF gazetecilerin tutuksuz yargılanmalarında ısrar etmekte, bunun, evrensel kriterlerin en önemlisi olarak ülkemiz hukukunda da kabullenilmesinin şart olduğuna inanmaktadır. Son yıllarda artan yayın yasakları, kanal karartmaları, fahiş para cezaları, telif haklarından doğan ve mahkumiyetlere kadar varan tutuklamalar, çeşitli yasa maddeleriyle kıskaca alınan basın kuruluşlarının daha da zorluklara girmelerine neden olmakta ve halkın haber alma hürriyetini engellemektedir. Bu tür baskıcı tavırlar Türk medyasını evrensel standartların çok gerisine düşürmekte, ülkemizin itibarını sarsmaktadır. Sansürün her biçimi basın özgürlüğüne vurulmuş darbedir ve bu tür uygulamalara asla fırsat verilmemelidir.
‘Yerel Gazeteler’
TGF, yerel gazetelerin nitelik ve nicelik bakımından istenilen düzeye gelmesini her zaman savunmakta ve bunun için çaba göstermektedir. Gazetelerin bulundukları illerde güçlerini birleştirmeleri ve gerektiğinde yapısal birleşmelere yönelmeleri bu açıdan önemlidir. Ancak gazetelerin birleşmesi, zorlama veya dayatmayla olmamalıdır. Basın İlan Kurumu’nun bu doğrultudaki politikası gözden geçirilmeli, yerel gazetelerin birleştirilmelerinin, demokrasilerdeki ‘basında çok seslilik’ ilkesine ters düşecek sonuçlar doğurmasına izin verilmemelidir. Ayrıca Basın İlan Kurumu şubelerinin kurulduğu illerde eksikliklerin giderilmesi için uyum süresi verilmesi, ancak denetimlerde bu tarihlerden geriye dönük mahsuplar yapılması basın kuruluşlarını güç duruma sokmaktadır. Son olarak Aydın’daki yerel gazetelerin büyük mağduriyete uğradığı bu yanlış uygulama mutlaka düzeltilmelidir.
Anadolu basınının resmi ilan gelirleriyle ilgili olarak son yıllarda bir iyileştirme olmaması, gelir olanakları azalan yazılı basını ekonomik anlamda iyiden iyiye zorlamaya başlamıştır. Resmi ilan-reklamlardaki sütun santim fiyatlarının, yaygın basına ek katsayılar getirilmesine rağmen, yerel basın için sabit bırakılması gelir adaletsizliğine yol açmış, Anadolu’daki gazete kuruluşlarının mali politikalarını sarsmıştır. Aynı şekilde, vasıflı gazeteler için uygun görülen yeni kriterlerde, yayın yapılan il ya da ilçelerdeki nüfus oranlarının dikkate alınmamış olması, haksız bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca zorunlu kadro ve tiraj şartlarının, yayın yapılan il ya da ilçelerin nüfus yoğunlukları da gözetilerek yeniden belirlenmesi adaletli bir gelir paylaşımı için elzem haline gelmiştir.
‘Yıpranma Payı’
212 Sayılı Basın Yasası’na göre ‘fikir işçisi’ statüsünde çalışan ve daha önce 20 yıllık çalışma süresi için 5 yıl olarak uygulanan yıpranma payı süresinin 3 yıl ile sınırlandırılmasının meslekte yarattığı hayal kırıklığı halen sürmektedir. Hukuk devletlerinde ‘kazanılmış hak’ kutsaldır ve bunun ihlalinin her şeyden önce vicdani sorumluluğu vardır. Risk grubundaki mesleklerin önünde gelen gazetecilikteki yıpranma payı uygulamasındaki bu haksızlık, yeni bir kanun maddesiyle mutlaka ilk haline kavuşturulmalıdır. TGF, meslektaşlarının bu hakkının sonuna kadar savunucusu olmaya devam edecektir.
16 Ocak 2016’da
Kocaeli’nde
TGF’nin Seçilmişler Kurulları Toplantıları’nın, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde yapılacak 16 Ocak 2016’daki organizasyon kapsamında gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün ilk basın toplantısını Kasr-ı Hümayun Köşkü’nde yapması nedeniyle her yıl geleneksel olarak düzenlenen törene tüm illerdeki cemiyet başkanları ile meslektaşlarımız davet edilerek geniş çaplı bir katılım sağlanmalıdır. Kıbrıs’tan sonra ikinci bir ‘Anadolu Zirvesi’nin toplanmasının hedeflendiği Kocaeli’de yapılacak organizasyonda, mesleki sorunlarla ilgili değerlendirmeler ön planda tutularak, basın özgürlüğü mücadelesine destek verecek etkili mesajlara ağırlık verilmelidir.





