İKİZKÖYLÜLER: “BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEZ!”

İkizköylülerin 190 parsel tarım arazisi ve zeytinliğin acele kamulaştırma kararı alıp iki gün sonra geri çeken iktidarın uygulamasına karşı, bugün saat 11:00’de Akbelen’de buluşma çağrısı yapmıştı.

İKİZKÖYLÜLER: “BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEZ!”

İkizköylü, Karacahisarlı, Çamköylü köylülerin yanında, ülkenin dört bir yanından desteğe gelenler, İkizköy Akbelen direniş alanında toplandı. Polis ve Jandarmanın yine yollarda üç ayrı denetim noktası kurarak Akbelen’e gelişi zorlaştırdığı buluşuma gerçekten muhteşem oldu. CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı, CHP Muğla Milletvekilleri Gizem Özcan, Süreyya Öneş Derici ve Cumhur Uzun, Bodrum Belediye Başkanı ve CHP Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Aras, CHP Bodrum Belediye Başkan Adayı Tamer Mandalinci, CHP Milas İlçe Başkanı Tüze Çetinkaya, CHP Milas Belediye Başkan Adayı Fevzi Topuz, meclis üye adayları, aralarında ünlü belgeselci Nebil Özgentürk’ün de olduğu pek çok sanatçının da katıldığı buluşmada, İkizköylülerin yayınladığı ve direnişçilerden Esra Işık’in okuduğu 17 Mart bildirisi şöyle:

“Bugün buraya; İkizköy’e, Akbelen’e, umudu ve dayanışmayı çoğaltmaya, direnişimize güç katmaya gelen tüm mücadele dostlarımızı selamlıyoruz.

Topraklarımızı, zeytinlerimizi, ormanlarımızı, köylerimizi madenden kurtarmak için çıktığımız yolda beşinci senemize girdik. Köylüler olarak yıllardır gördüğümüz zulüm, hepinizin gözleri önünde yaşandı ve artarak yaşanmaya devam ediyor.

Bizler sırf toprağımızı, ağacımızı, yaşamlarımızı savunduk diye hem şirketin çeşitli baskılarına, hem de jandarmanın ağır şiddetine maruz kaldık. En sonunda da yaşamlarımıza tamamen çöken, hayatlarımızı gasp eden “acele kamulaştırma” kararına imza atıldığında, dünyamız başımıza yıkıldı. Çünkü bu karar önce İkizköy’ün, Karacahisar’ın, Çamköy’ün; sonra da geride kalan 40’a yakın köyün ölüm fermanıydı. İçimiz kan ağladı ama çaresizliğe teslim olmadık. Çünkü biz çareyi, umudu, gücü direnmekte bulduk diyerek, verilen bu haksız hukuksuz karara karşı hukuki ve fiili mücadele hazırlıklarına başladık. Hemen ardından iki gün sonra öğrendik ki; baştan çok büyük hata yapılan, hiç çıkmaması gereken bu karar acele bir şekilde kaldırılmış.

 

Biliyoruz ki kaldırılan “acele kamulaştırma” kararı, tüm sebeplerin, tüm hesapların, tüm konuşulanların ötesinde; Akbelen’in kırılmayan iradesinin, vazgeçmeyen inadının, bitmeyen direnişinin bir sonucudur. Bu kez mutluluktan gözyaşı dökmenin yanı sıra, ne yazık ki hiçbirimiz hala derin bir nefes alamadık. Çünkü bugüne kadar yaşadıklarımız, gördüklerimiz; kuşkumuzu sevincimizden ağır kılıyor. Devam eden haksız hukuksuz kararlar, verilen cezalar ve görevini yapmayan kurumlar ile köyümüz hala madenin yoğun tehdidi altında. Duvarları çatlamış, kolonları yarılmış evlerimizin, ahırlarımızın içinde yaşarken; zeytinlerimizi, topraklarımızı, geçim kaynaklarımızı maden tehdit etmeye devam ederken, iptal edilen kararın yine başımıza gelmeyeceğine nasıl güvenebiliriz? Bir daha tek bir imzayla yaşamlarımızın gasp edilmeyeceğine nasıl inanabiliriz?

Bu topraklardan gidelim, buraları terk edelim diye yapmadığınızı bırakmadınız. Sizi doyuran köylüye kan kusturup kızılcık şerbeti içirdiniz. Tehdit ettiniz olmadı. Şiddet uyguladınız olmadı. Cezalar yağdırdınız olmadı. Davalar açtınız olmadı.

40 senelik koca bir talanın, yıkımın ardından ilk kez yaktığımız ve beş senedir emek emek büyüttüğümüz bu direniş ateşini söndürmeye kimsenin gücü yetmez. Çünkü biz gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Biz gücümüzü dayanışmamızdan alıyoruz. Biliyoruz ki kader ortaklığımızla ilmek ilmek ördüğümüz birliğimizin karşısında kimse duramaz.

 

Kabul etmiyoruz! Şirketler cebini dolduracak diye bizleri daha fazla açlığa, sefalete sürükleyemeyeceksiniz. Bizleri köyümüzden süremeyeceksiniz. Köklerimizi bu topraklardan sökemeyeceksiniz! Bize yaşatılanlara karşı daima dimdik ayakta olacağız!

Buradan tüm yetkililere sesleniyoruz:

Artık biz köylülerin verdiği yaşam mücadelesinin hakkını teslim edin. Köylerimizi rahat bırakın. Tarım arazilerimizi, zeytinlerimizi rahat bırakın. Yaşamlarımızı rahat bırakın.

İkizköy’e yapılan yanlışlardan geri dönün.

Hukuksuzluklarınızdan geri dönün.

Zeytincilik kanununu uygulayın.

Toprak Koruma Kanununu uygulayın.

Bize her gün depremi yaşatan, yarın öbür gün evimizi başımıza yıkacak dinamit patlatmalarını durdurun.

Köylerimize doğru genişleyen bu madeni hemen durdurun!

Sakın unutmayın; Siz durmadan biz de asla durmayacağız.

Çünkü biz bitti demedik.

Çünkü biz bitti demeden bu dava bitmez!”

FEVZİ TOPUZ’DAN DESTEK SÖZÜ

Daha sonra kürsüye gelen CHP Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz da, Bu santrallerin yapımı sırasında mühendis olarak çalıştığını da belirtti ve “o zamanlar santralin ömrünün 30 yıl olduğu söyleniyordu. Bu bölgeden çıkan kömürün kaliteli olmadığı bilindiğinden, Kemerköy Termik Santralinin önünde, ithal kömür getirmek için bir liman da yapıldığını hatırlatan Fevzi Topuz, buradaki kömürleri kullanamama halinde ithal kömürle çalıştırmayı bile düşünmüşlerdi. Bu otuz yıl çoktan doldu. Ama şimdi de özelleştirdiler ve özelleştirmeden buraları alanlar da bölgenin suyunu çıkarmaya çalışıyor. Yönetimi geldiğimizde, daima mücadelenizin yanında olacağım” dedi.

AHMET ARAS: “BÖYLE EKONOMİ Mİ DÜZELİR?”

Daha sonra bir konuşma yapan CHP Muğla Büyükşehir Belediyesi Adayı Ahmet Aras da şunları söyledi: “Anayasamıza göre kamulaştırma kararları ancak 'kamu yararı gerektiği hallerde' uygulanabilir. Suistimal edilmemesi için kanuni şartlara bağlanmıştır.  Öyle oldu bittiye getirilicek, seçime malzeme yapılacak bir durum değildir. Bir hayat söz konusudur, insanların geçmişleri, mezarları, yeri yurdu söz konusudur.  Işin ucunda oy varsa, iktidar varsa 48 saat içinde üstelik kamu yararı olması gereken bir karar böyle nasıl kaldırılabiliyor? Bu tür uygulamalar, kararnameler, uzun vadeli iş yapmak ısteyen, adaleti, hukuku önemseyen insanları, iş çevrelerini ürkütmez mi?  Böyle ekonomi mi düzelir?”

BU MÜCADELE YAŞAM MÜCADELESİR

Ahmet Aras, Muğla’nın yeşilini, doğasını ve suyunu korumak için her alanda mücadelelerinin süreceğini belirterek, “Bu mücadele yaşam mücadelesidir. İki yıldır ağaçlara sarılan insanları görmeyenler, seçimlerden hemen önce çevre mücadelecisi kesildiler. Onların samimiyetini 1 Nisan'dan sonra göreceğiz. Burada acele kamulaştırma yapılmaya çalışıldı. Cumhuriyetin tüm kazanımlarını satan anlayış, acele kamulaştırma kararını yine sermaye gruplarının menfaatlerini öne alıyor. Resmi Gazete bir karalama defterine çevrilmiştir. Buradaki mücadele hayat ve gelecek mücadelesidir. Burası korunması gereken bir coğrafyadır. İnsanların yaşam hakları ortadan kaldırılıyor. Burada insanlara 'Sen yaşama' diyorlar. Vicdanınıza sesleniyorum. Muğla sadece Okluk Koyundan ibaret değil.” dedi.

HARCANAN SUYA DİKKAT ÇEKTİ

Termik santrallerin harcadığı su miktarına da dikkat çeken Aras, “Şu anda üç tane termik santral, Muğla'nın bir yıllık su ihtiyacını bir su oburu olarak tüketiyor. Şu anda Bodrum'da, Milas'ta, Yatağan'da ya da tüm bölgelerde su krizi ile karşı karşıyayız. Muğla’daki termik santraller yurttaşların bir yıllık su ihtiyacını tüketmektedir. Sularımızı ücretsiz bir şekilde soğutma suyu olarak kullanılmak üzere tahsis etmişler. Bu termikleri kapatın zeytinleri, yaşamı, insanı koruyalım. Yağını çıkarana kadar toprağı sömürmek istiyorlar. Suyumuz, geleceğimiz bunlara feda edilemez.” Dedi.

BİZ DAVA BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEZ

İkizköy Çevre Komitesi adına açıklama yapan Esra Işık, "Bizler sırf, toprağımızı, ağacımızı savunduk diye baskılara maruz kaldık. En sonunda acele kamulaştırma kararına imza atıldığında dünyamız başımıza yıkıldı. Çünkü bu karar ölüm fermanıydı. Biz hukuki süreç in hazırlık yaparken, bu kadar iki gün içinde acele şekilde kaldırıldı. Akbelen'in kırılmayan iradesinin sonucudur. Ne yazık ki hiçbirimiz derin bir nefes alamadık. Köyümüz hala madenin ağır tehdidi altında. İptal edilen kararın yine başımıza gelmeyeceğine nasıl inanabiliriz. Bu topraklardan gidelim diye her şeyi yaptılar. Şiddet uyguladılar, kan kusturdular, dava açtılar. Bu direniş ateşini söndürmeye kimsenin gücü yetmez. Birliğimizin karşısında kimse duramaz. Şirketler cebini dolduracak diye bizleri açlığa, sefalete sürükleyemeyeceksiniz. Bizi topraklarımızdan süremeyeceksiniz. Köylerimizi, topraklarımızı, yaşamlarımızı rahat bırakın. Bize her gün depremi yaşatan dinamit patlamalarını durdurun. Siz durmadan biz asla durmayacağız. Biz dava bitti demeden bu dava bitmez" dedi.

Daha sonra DEM Parti Muğla Büyükşehir adayı Candan Süsoy ve EMEP Büyükşehir adayı Döndü Çınar Taka birer konuşma yaptılar.

Daha sonra Akbelen mücadelesine destek için gelenler, eski nöbet alanına doğru yürüyüşe geçtiler. Toma ve Jandarma ile yol kesildi ve bir süre gerginlik yaşandıktan sonra, yapılan görüşmeler sonrasında, eski direniş alanına girilmesine izin verildi ve Akbelen direnişçileri ile yurdun dört bir yanından gelen destekçiler, bir forumda, bundan sonra neler yapılması gerektiği üzerine konuştular. Burada konuşan Barolar Birliği Temsilcisi, Akbelen’de İkizköylülerin davasının haklılığına vurgu yaparak, “bu hukuk mücadelesini kazanacağınızdan zerre şüphemiz yoktur. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı ve 81 il barosu olarak bu haklı mücadelede hep yanınızda olacağız” dedi.

HABERE AİT RESİMLER

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık