İspanyol Gezgin Güllük’teydi

Gülçin ERŞEN - Geçen hafta Güllük'te bir öğleden sonra, Kaptan Mehmet DÖNMEZ aracılığıyla son derece ilginç ve hoş bir insanla tanıştım; İspanyol Natalia SUAREZ LECOCQ

İspanyol Gezgin Güllük’teydi
  • 22 December 2014, Monday 11:15
Gülçin ERŞEN - Geçen hafta Güllük'te bir öğleden sonra, Kaptan Mehmet DÖNMEZ aracılığıyla son derece ilginç ve hoş bir insanla tanıştım; İspanyol Natalia SUAREZ LECOCQ. 20 yılı aşkın bir süre Fransa'da İspanyolca öğretmenliği yaptıktan sonra, 50 yaşında öğretmenliği bırakarak, yürüyerek bir "Hac Yolculuğu"na çıkmaya karar vermiş. "Dünya barışı" ve "Ruhsal gelişim" için yaptığı bu yolculuğu üç büyük dinin kutsal merkezi Kudüs'te sonlandırmayı planlıyor. Yaklaşık 6 aydır yollarda eskittiği ayakkabılarını, Milas'tan aldığı yeni botlarla değiştiren ve Güllük'te kaldığı günleri "Tatil" olarak nitelendiren Natalia, haber için görüşme teklifimi seve seve kabul etti. Güllük'ten Bodrum'a doğru yürüyüşüne başlamadan önceki gün, okuyacağınız bu yazıya kaynak oluşturan görüşmemizi (İngilizce) gerçekleştirdik. Natalia için yürüyerek yapacağı bu yolculuğa çıkmak kadar; Avrupa'dan Türkiye'ye geçişte, masraflarını karşılayabilmek için; arabasını, eşyalarını, kitaplarını, giysilerini satması da çok zor ve önemli bir karar olmuş (Bana yıllar önce okuduğum Marlo Morgan'ın "Bir Çift Yürek"ini anımsattı). Başlangıçta özellikle eşi çok karşı çıkmış. Ancak, daha sonra kararını destekleyip ona katılmaya karar vermiş. Ancak, yolculuğa çıkmadan kısa bir süre önce gelen iş teklifini kabul ederek, eşini tek başına uğurlamış. Natalia, Fransa'dan başlattığı yürüyüşünde, yol boyu edindiği izlenimlerini şöyle özetledi: "Yolculuğa 15 Haziran 2014'te Fransa'dan başladım. İsviçre, Avusturya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan'dan geçtikten sonra Türkiye'ye geldim... Genelde yürüyorum. Ancak, Romanya'da trene binmek zorunda kaldım, çünkü Karpat Dağları'nda ayı varmış ve saldırabileceğini söylediler. Bir hac yolculuğuna çıkmış olduğum için, Avrupa'da manastır ve kiliselerde ücretsiz konaklayabildim. Yalnızca yeme içme, tren yolculuğu gibi şeylere az harcamam oldu. Ama, Türkiye'de konaklama bile ücretli ve pahalı. Ayrıca, günde ortalama 20 kilometre yürüyebiliyorum; bu nedenle, örneğin hava kararmaya başladığında, yakında bir köy ya da yerleşim yeri varsa, yolun geri kalanını minibüsle gidiyorum. Orada bir otel ya da pansiyonda konaklıyorum. Bu da çok masraflı oluyor. Bu nedenle, bütün eşyalarımı sattım... Avusturya dağları çok güzel. Ama, en güzel deniz Türkiye'de..." "Türkler çok sıcakkanlı ve cömert" Natalia, yolunun üzerindeki ülkelerin doğal yapısından çok, insanların tavırlarındaki farklılıklara ilişkin ayrıntılar üzerinde durdu ve şunları anlattı: "En güzel insanlar Türkiye ve Romanya'da. Özellikle Türkler çok sıcak ve yardımseverler. Haritayı açıp baktığımda, hemen yardım etmek, yol tarif etmek için yanıma geliyorlar. Ya da yoldan geçen arabalar, gideceğim yere götürmeyi teklif ediyor. İsviçre ve Avusturya'daki insanlar bu kadar yardımsever değiller. Bir şey sorsan bile dönüp gider, yolda arabaya almak istemezler. Yolculuğum boyunca pek çok cömertlikle karşılaştım; ama, Türkiye'de bu daha fazla... Eskiden İspanyollar da Türkler gibiydi. Şimdi ne yazık ki, ırkçılar. İnsanlar başkalarından korkar hale geldi. ("Çok şükür biz halâ insanlığımızı, doğallığımızı yitirmemişiz" dedim. Ülkemizi ve insanımızı bozmaya çalışanlar utansın. Ulusça onlara bu fırsatı vermeyelim.) Yolculuk sonrası neler yapmayı düşünüyor, diye sordum. Bir kere Kudüs'te gerekli ibadetleri yaptıktan, kendisine verilen dilek kağıtlarını ‘Ağlama Duvarı'na iliştirdikten sonra, Bulgaristan'da ikinci el, ucuz bir araba satın alıp, dönüş yolculuğunu onunla tamamlamayı, bu arada yol boyunca ona yardım etmiş olanları da tek tek ziyaret etmeyi düşünüyor. Yolculuk boyunca rafyalardan ve şerit haline getirdiği eski naylon torbalardan ördüğü kılıf, cüzdan, çanta türü çeşitli aksesuarları armağan etmeyi, satabilirse satmayı planlıyor. Ayrıca, bir internet sitesinde üç ayrı dilde (İspanyolca, Fransızca ve İngilizce) blog yazılarını yayımladığını da sözlerine ekliyor. Yeniden, belirli çalışma saatlerine bağlı kalarak, öğretmenlik yapmayı istemiyor; "Ne yapacağımı bilmiyorum; ama, geçimimi sağlayacak herhangi bir iş yapabilirim" diyerek, "Anlık" yaşadığına bir kez daha vurgu yapıyor. Natalia, söyleşimiz sırasında sıkça, geçmişi ve geleceği düşünmeksizin, anın tadına ve ayırdına vararak yaşadığını dile getiriyor. Ama, Fransa'ya dönünce, kesinlikle benim de yapmak isteyeceğim şeyi yaparak; yolculuğuyla ilgili bir kitap yayımlayacak. Yolculuk boyunca yanına aldığı kitapları bitirmiş. Yolda başkalarından ve konakladığı yerlerden aldıklarını da okuyup bitirdikçe, ya birine veriyor ya da konakladığı yerde bırakıyormuş. Yaklaşan Noel'i, Bodrum'da ya da İstanbul'da, tatil nedeniyle Türkiye'ye gelecek eşiyle geçirmeyi diliyor. Yolculuğunun bir bölümünde yoldaşlık ettiğim bu ilginç, çevreci ve sıcak kanlı kadın, görüşmemiz yayımlanınca mutlaka gazeteyi kendisine göndermemi rica ederek, bana Fransa'daki adresini de verdi. Sözümü tutacağımı belirterek, "Yolun açık olsun" dedim ve sözün anlamını dilim döndüğünce açıkladım. 18 Aralık 2014 / Güllük
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık