Av. Cüneyt Erkmen Özbayır / ADD Muğla Şubesi Başkanı
1949 yılında Kırşehir’de başlayan yaşam öyküsü 24 Ocak 1993 sabahı kahpe bir pusu ile sona erdi. Aslında bu bir sona eriş değildi hiçbir zaman. Hukukçu kişiliği ile olayları doğru süzmesi, devrimci kuşkuculuğu, keskin bakışlı gözlemciliği, belgeye dayanan araştırmacılığı, ince mizah çizgileri ile bezediği ağır eleştirileriyle okuyucu tarafından en çok sevilen ve okunan yazar olma özelliğini vermişti Aydınlanmanın yiğit kalemine. Uğur Mumcu; devrimci namusu, yılmaz kalemi ve hukukçu dürüstlüğü ile olayların üzerine korkusuzca yaklaşan ve sis perdelerini aralayan araştırmacı gazetecilik anlayışının yerleşmesine öncülük yapmıştı.
Mumcu, gazeteciyi "Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir" şeklinde tanımlarken eline tutuşturulmuş bavullarla, kirli bir dönemin başlamasına neden olan, kalemini satmış müsveddelere dikkat çekmeye çalışmıştı.
Aydınlanma yolundaki çabaları, güçlü kalemi ile aydınlanma ışığını geniş halk kitlelerine ulaştırmaya çalışan Uğur Mumcu, diğer aydınlanmacılar gibi birçok engel ile karşılaşmıştı. Aydınlanmadan korkanların uyanışlardan korkmaları boşuna değildir doğal olarak. Onlar bu nedenle, korku içinde geniş kitlelerin demokratik hak ve özgürlüklerine ket vurmaya çalışmışlar, baskı ve zulüm uygulamışlardır. Mumcu da bu acılardan nasibini almıştı.
Mumcu 40’lı yıllara ışık tutan değerlendirmeleri, 1919-1925 dönemindeki ayaklanmaları, Mustafa Kemal’e planlanan suikastı, Parlamentoya giren TİP olayının analizini, 1960 ihtilalinin içeriden nasıl göründüğünü, 12 Mart dönemini, Ticaret, siyaset mafya ilişkilerini, Rabıta denen gizli karanlık dehlizleri, 80 dönemi ve 12 Eylül adaletini, yolsuzlukları, silah kaçakçılığı ve terör ilişkisini korkusuzca yazan ve gelecek nesillere ışık tutan araştırmaları ile kuşkusuz başucu yapıtlarını bize kazandırmış bir aydındır.
Faşizmin karanlık yüzü daima aydınlıktan, aydınlanmadan korkar. Ticaret, siyaset mafya ilişkileri, uluslararası emperyalizm ve yerli işbirlikçileri Uğur Mumcu’nun korkmadan olayların üzerine gidişinden, silah kaçakçılığı ile terör ilişkilerinin açığa çıkmasından, dinin siyasete alet edilerek düzenlenen kumpasların ve tatlı kazançların kaybolmasından korkmalarına neden oldu.
Tehditler, korkutmalar ve sonunda diğer aydınlanmacı çağdaş aydınlar gibi bir Ocak sabahı aracına konulan bomba ile susturuldu.
1993 yılındaki cinayetin kovuşturması ne yazık ki halâ vicdanları rahatlatacak bir şekilde sonuçlanmadı. Derin devlet çağrışımları ile ucu bucağı bilinmeyen dehlizlerin arasında kör bir adalet arayışı devam etmekte.
Abdi İpekçi, Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç cinayetleri gibi maalesef Mumcu cinayeti de geçmişin karanlık tozlu rafları arasında yer alacak gibi görünüyor. Ancak, her yurtsever, devrimci çağdaş düşünceli aydına; bu tozlu raflarda kaybolmaya terk edilen bu soru işaretleri dolu kovuşturmanın takipçisi olmak düşüyor.
Biz de ADD olarak, ulusun vicdanlarını kanatan bu savsaklamanın takipçisi olacağız.
Anısı önünde saygıyla eğiliriz.