Image Slider
Fevzi Topuz
Mehmet Cayirli
Durmus Ozdemir
Ahmet Aras

“Laikliğe aykırılık’tan da öte!”

ÖNDER Haber - Türkiye Barolar Birliği, okullarda türbanı 9 yaşa indiren yönetmelik değişikliği ile ilgili bir açıklama yayımladı

“Laikliğe aykırılık’tan da öte!”
  • 30 September 2014, Tuesday 6:53
ÖNDER Haber - Türkiye Barolar Birliği, okullarda türbanı 9 yaşa indiren yönetmelik değişikliği ile ilgili bir açıklama yayımladı. Bu değişikliğin Anayasa'nın 2'inci maddesine ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Yapılan, Mecelle’ye çok hızlı bir dönüştür; Mecelle’nin kızlarda buluğ yaşını ‘tam dokuz’ olarak kabul eden 986. maddesini fiilen yürürlüğe sokmaktır" denildi. Çocuk ve Kadın Haklarına aykırı Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: "Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik"te türban kullanımını 9 yaşa indiren değişiklik bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu düzenleme ile türbanın ortaöğretim sınıflarına da sokulması, dikkatler ülkemizin ve bölgemizin içinde bulunduğu sorunlar yumağında iken, kadın özgürlüğünü sınırlamada bir adım daha atmaktır. Bu adım, Anayasamızın 2. maddesine aykırı olduğu gibi, doğrudan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 14. maddesinin düzenlediği "çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkı"na, Kadın Haklarına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Kızlarda buluğ yaşı kaç? Son dönemde adım adım sürdürülen ve TEOG uygulaması ile de hızlandırılan, ulusal eğitimi imam hatip temel eğitimine oturtma ve isteyen istemeyen herkesi bu eğitimden geçirme anlayışı öğrencilere özgürlük tanıma değil, var olanı kısıtlamaktır. Yapılan, Mecelle’ye çok hızlı bir dönüştür; Mecelle’nin kızlarda buluğ yaşını ‘tam dokuz’ olarak kabul eden 986. maddesini fiilen yürürlüğe sokmaktır. Devrim felsefesini görmezden gelmektir Bunların özgürlük olduğunu kabul etmek; Cumhuriyet’in temelindeki devrim felsefesini görmezden gelmek, teokratik düzenden laik düzene geçişi sorgulamak, Atatürk devriminin kadını çarşaftan çıkarıp sosyal hayata soktuğunu unutmaktır. Sorun, özünde ‘kadın hakları’ sorunudur ve bu konuda Cumhuriyet’in sağladığı kazanımlardan vazgeçme ve ‘toplumun dinselleşmesi’ anlamına gelmektedir. Cumhuriyetimizin ‘laiklik’ ilkesinin yaşama yansıyan en büyük etkileri, ‘kadınların toplum içindeki yeri ve etkinliği’ ile ‘egemenliğin kaynağı’dır. ‘Özgürlük’le açıklanması olanaksızdır Anayasa’da laiklik ilkesi durdukça, devrim kanunları korundukça bütün bunların özgürlükle açıklanması olanaksızdır." Mustafa İlker Gürkan: "Laikliğe aykırılık’tan da öte!" Aynı konuya (soruna) ilişkin bir başka açıklama da Muğla Barosu Başkanı Av. Mustafa İlker Gürkan’dan geldi. "İnsanları verdikleri cevaplara göre değil sordukları sorulara göre değerlendirin" sözünden hareketle, sorulması gereken sorunun; "7-9 ya da 10-11 yaşında bir kız çocuğunun türban takmasını istemek ya da buna "yol vermek" ne anlama gelir?" olduğunu belirten Gürkan, daha sonra açıklamasını, "Bu çağda bir kız çocuğuna "başını/saçlarını ört" demek, o çocuğa hangi duyguları ya da hangi sorumlulukları yüklemek demektir? Bu "örtünmenin" dinsel anlamları olduğunu, aykırılığın tanrı tarafından cezalandırılacağını bir gerekçe olarak kullanmak ne anlama geliyor?" sorularının ardından şöyle sürdürdü: "Cinsiyet eşitliği"ne karşı, "kurnazca- hınzırca" bir hamle Açıktır ki; Bu kız çocuğuna "Toplumumuz artık seni cinsel bir obje olarak görmektedir" diyorsunuz. "Toplum içine başka türlü çıkmamalısın. Toplumsal otoriteyi senin cinsel kimliğini saklamak/örtmek için kullanıyoruz ve senden de itaat etmeni istiyoruz" diyorsunuz. Sorun genç dimağların; baskı altına alınması, saptırılması, daha ötesi; insanlarımızın yaşama/topluma katılmalarının daha "girişte" denetim altına alınmasıdır. Sorun, birey özgürlüğünün "kutsal" gerekçeler kullanılarak ağır biçimde sınırlandırılmasıdır. Sorun salt "laiklik sorunu değil", daha ötesi ulusumuzun kadınlarına daha çocuklarından başlayarak "Sen artık kadınsın.. Evlenebilirsin. Varlığının temel nedeni de insan neslinin devamında erkek nesillere "üreyebilmek" imkanı sunmandır. Ama "Eş Seçimini", Erkek yapacaktır. O nedenle günlük yaşamını ve günlük yaşamdaki davranışlarını, giyim kuşamını bu gerçeğe göre düzenlemelisin. Bu senin başat görevindir. Sana takdir edilen yaşam bu kurallara tabidir. Zaten bu yüzden kadın olarak yaratıldın" denilmektedir. Sorunun salt "Laikliğe aykırılık" diye ileri sürülmesi -günümüz koşullarında- yetersiz kalmaktadır; İnsan hakları ve özgürlükleri bakımından cinsel ayırımcılığa yasal temel hazırlayan böyle bir yetersiz yaklaşım; "eşitliği" savunan güçlere; "cinsiyet eşitliğine karşı" dolaylı hareketlere ve söylemlere karşı temel mücadelenin "cepheden" eşitliğin savunulmasını öğretiyor. İnsanların Dil, Din, Yaş, Meslek, Cins vs her türlü ayırıma karşı; dolaysız, açıkça, cepheden eşitliği savunmak, insanlık  aklının, insanlık güçlerine yüklediği başlıca görevdir… Böyle bilinmeli ve gereği bu gerçeğe göre yapılmalıdır. Bu bağlamda Milli Eğitimdeki düzenlemelerde son zamanlarda yapılan değişiklikleri; büyük insanlık ideali olan "cinsiyet eşitliği"ne karşı, "kurnazca-hınzırca" bir hamle olarak niteliyor ve bir an önce bu yanlıştan dönülmesini diliyoruz.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık
siteacilis