Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)

HUKUK KÖŞESİ / Av

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)
  • 24 February 2016, Wednesday 6:34
HUKUK KÖŞESİ / Av. Ezgi Efendioğlu ÇİÇEK / [email protected] Miras Hukukunda önemli bir yere sahip olan konu başlığımız, özellikle günümüzde mirasçılar arasında pekçok hukuki uyuşmazlığa neden olmaktadır. Miras bırakan, çoğu zaman mirasçılarından mal kaçırmak için hileli işlemlerde bulunmaktadır. Bu durumda bir kısım mirasçılar mirastan haklarını tam olarak alamazken, bir diğer mirasçı veya mirasçılar, miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu muvazaalı (hileli) işleme dayanarak, hakkından çok daha fazla mirasa sahip olabilmektedirler. Uygulamada muris muvazaası olarak adlandırılan bu durum, haklarından fazla miras payı alan mirasçılar aleyhine olacak şekilde tapu iptali ve tescil davalarının açılmasını da kaçınılmaz kılmaktadır. Miras bırakanın ölmeden önce, taşınmazlarını mirasçılarından birine satış gibi göstererek, diğer mirasçıları (genellikle kız çocuklarını) bu haktan mahrum bırakmasına muris muvazaası denilmektedir. Burada miras bırakanın asıl iradesi satış değil, bağıştır. Gerçekte miras bırakan, mirasçısına para karşılığı bu taşınmazı satmamıştır. Yani aralarında geçerli bir satış sözleşmesi bulunmamaktadır. Miras bırakanın amacı, taşınmazı tapuda satış gibi göstererek, mirasçısına bağışlamak ve diğer mirasçılarını bu haktan yoksun bırakmaktır. Diğer deyişle, olayda bir gizli işlem (bağışlama niyeti), bir de görünürde olan işlem (satış) bulunmaktadır. Görünürde olan işlem yani satış işlemi tarafların gerçek iradelerine aykırı olduğu için hükümsüzdür. Görünürde var olan satışın hükümsüzlüğünün sağlanması elbette ki yalnızca dava yoluyla mümkün kılınmıştır. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını, saklı pay sahibi olsun olmasın dava açmakta hukuki yararı bulunan, yani miras hakkından yoksun kalan tüm mirasçılar açabilecektir. Şüphesiz evlatlık olan kişiler de yasal mirasçı olduğundan dava açma hakkına sahip bulunmaktadırlar. Buna karşılık mirası reddedenler, miras hakkından feragat edenler ve mirastan ıskat (mirasçılıktan çıkarma) durumunda bu kişiler, dava açma hakkını haiz değildir. Muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazı muvazaalı olarak miras bırakandan alan ve söz konusu muvazaalı satışı bilerek, kötü niyetle taşınmazı devralan üçüncü kişi davalı olarak gösterilebilir. Miras bırakan mal kaçırmak için bir şirket kurmuş ve taşınmazlarını satış göstermek suretiyle şirkete bağışlamışsa şirketi de davalı olarak göstermek mümkündür. Davanın sağlıklı, hakkaniyete uygun ve gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olacak şekilde yürütülmesi için miras bırakan tarafından davalıya yapılan devrin muvazaaya dayalı olduğunun, yani miras bırakanın asıl iradesinin satış olmadığının, mirastan mal kaçırma amacını taşıdığının ispatlanması gerekmektedir. Uygulamada en çok karşılaşılan ispat şekillerini şu şekilde sayabiliriz: -Miras bırakanın malını satmaya gereksinimi olmaması, -Haksız olarak taşınmazı devralan mirasçının alım gücünün olup olmaması, -Miras bırakanın ölümüne çok yakın süre önce taşınmazı satmasına rağmen terekede satış bedelinin karşılığının bulunmaması, -Haksız olarak taşınmazı devralan mirasçı ile miras bırakan arasındaki ilişki, -Bunların dışında ülke ve yörenin gelenek görenekleri. Okuyucularımızı daha iyi bilgilendirmek adına konuya ilişkin örnek vermekte yarar görmekteyiz. Örneğin;  200.000,00 TL değerinde bir apartman dairesinin tapuda 140.000,00 TL bedelle gösterilerek oğluna satış yapan kişinin, gerçekte bu taşınmazı oğluna bağışladığı kabul edilmektedir. Ölen kişinin yaptığı satışın gerçekten satış olup olmadığının tespitinin titizlikle yapılması esastır. Doğaldır ki, muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davası açılması, miras bırakanın ölümüne bağlıdır. Ancak ve ancak miras bırakanın ölümünden sonra söz konusu dava açılabilecektir. Buna karşılık davanın açılmasında herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Dava açmada hukuki yararı bulunan mirasçılar her zaman muris muvazaasına dayalı taleplerini mahkemeye iletebilirler. Konuyla ilgili olarak, Yargıtay’ın 1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; ‘bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla gerçekte bağışlamak istediği taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların muvazaa davası açma hakkı olduğu belirtilmiştir. Kararda sadece gerçekte bağışlamak istemesine rağmen miras bırakanın satış gibi gösterilmesinden bahsedilmekle birlikte, öğretide ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin de bu kapsamda ele alınması gerektiği kabul edilmiştir. Muris muvazaasıyla ilgili olarak mevzuatta çok fazla hüküm bulunmamakla birlikte konu, Yargıtay kararları ve doktrin doğrultusunda mevcut şeklini almıştır. Bu sebeple her somut olay kendine özgü hususlar içermekte olduğundan, konunun derinlemesine incelenmesi gerekmektedir.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık