ÖNDER Haber / A. Kemal KAŞKAR -
Muğla Kadın Platformu Bileşenlerinin çağrısıyla, ‘Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na karşı Menteşe Kapalı Pazaryeri girişinde basın açıklaması yapan kadınlar, "Aileye köle, sermayeye kul olmayacağız" dediler.
Kadınları çalışma yaşamından uzaklaştırmayı, annelik kariyerine hapsetmeyi hedefleyen yasanın meclise sunulmasına itiraz eden kadınlar,
Dilek Gedik (Eğitim-Sen Kadın Sekreteri), Görkem Karataş (Karya Kadın Derneği), Nahide Uçar (Emek Benim Kadın Derneği), Rabia Güner Demirci (Tez-Koop İş Muğla Şubesi İdari Sekreteri) ve Begüm Şahan (Vegan Feminist ve Feminist Çalışma Grubu) tarafından okunan açıklama sırasında; "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam", "AKP elini emeğimden, bedenimden çek", "Kocaya, Babaya, Sermayeye mahkum olmayacağız", "Aileyi değil kadınların yaşamını koru", "Ucuz işgücü olmayacağız", "Eşit işe eşit ücret", "Mezarda emekli olmayacağız", "Kutlama değil hakkımızı istiyoruz", "Çiçek değil güvenceli iş" ve "Üç çocuk değil, ücretsiz kreş istiyoruz" sloganlarını attılar.
Giderek, kadınlara ‘çiçek-hediye sunumu’ndan ibaretmiş gibi içi-içeriği boşaltılan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde Muğla Kadın Platformu’nca yapılan ve ‘emekçi kadınlarımız’ın görüş, öneri ve istemlerini içeren bu önemli açıklama aynen şöyle ...
İtirazımız var!
Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Kadınlara Nasıl Bir Dünya Öngörüyor
Emeğimizin, bedenimizin hatta yaşam hakkımızın saldırı altında olduğu bir dönemden geçiyoruz. İktidarın en yetkili ağızdan kadınla erkeğin eşit olmadığını söylediği, çalışma hakkımızdan kürtaj hakkımıza kadar bedenimize, emeğimize dönük söz ve karar hakkımızın elimizden alınmak istendiği devlet uygulamaları ile karşı karşıyayız.
Tüm bunlar yaşanırken kadınlara yönelik saldırıyı daha da güçlendirecek bir yasa tasarısı Meclis’te genel kurula sevk edileceği günü bekliyor. AKP son iki üç yıldır, her altı ayda bir, sözde kadınlar lehine; anneliği ya da kadın istihdamını teşvik etme başlığı altında paketler ve programlar öne sürmektedir. Şimdi de Meclis'e sevk edilen 'Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı gündemdedir. Tasarı daha önce kadın örgütlerinin itirazlarıyla geri çekilen Kadın İstihdam Paketinin bir benzeridir ve çalışma yaşamımız başta olmak üzere, yaşamımızın her alanını etkileyecek düzenlemeler içeriyor.
Her şeyden önce bu tasarı, kadının "annelik" dışındaki kimliklerine yaşama hakkı vermeyen bir zihniyetin ürünü. Kadınlığı salt bir annelik haline indirgeyerek, annelik ve doğumu, esnek ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmaya gerekçe yapıyor. Kadının var olma halini aileyle özdeşleştirerek kadının işini ev-içi işler olarak tanımlayan, rolünü ve kimliğini annelikte sabitleyen bu programlar, uzun süredir 3 çocuk, yetmez 5 çocuk diyen AKP'nin ucuz emek-işgücü sağlama amacına hizmet ediyor. Oysa Tasarı kadınlara müjde olarak sunuluyor. Bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından içeriği açıklanan bu tasarıya biz kadınların itirazı var.
Yedek işgücü ordusu
Biz kadınlara göre, açıklanan yasa tasarısı temelde iki hedefe sahip: Bir yandan kadınları sadece annelikle tanımlayıp, kamusal alanda ve ücretli emek gücünde öncelikle annelik "görevinin" belirlediği çizgilerle var etmeye çalışmak. Diğer yandan da sermayenin ana yönelimi olan esnek ve güvencesiz çalışmayı doğum/annelik bahanesiyle kadın emekçilerden başlayarak sınıfın genelinde yaygınlaştırmak ve kalıcılaştırmak. Böylece, kadınların güvenceli, yüksek ücretli, kariyer olanaklarına ve emeklilik haklarına sahip nitelikli işlerde çalışmasını zorlaştırarak, onları sermayenin yedek işgücü ordusu saflarında tutmak, onların emeklerini değersizleştirerek toplum içinde zaten zayıf olan konumlarını daha da kırılganlaştırmak, kamusal alandan çekilerek evlerine tıkılmalarını hızlandırmak kolaylaşacaktır.
Kadınlar, hemen hemen her sektörde yaygın bir biçimde kayıtsız çalıştırılmaktadırlar. Her iki kadından birinin kayıtsız çalıştırıldığı bir ülkede yasanın olası "olumlu" yanlarından zaten çok az kadın yararlanacaktır. Türkiye, kadınların ekonomik hayata katılımı açısından değerlendirildiğinde OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer almaktadır. Güvencesiz çalışan erkek sayısında azalma görülürken, kadınlarda artış görülmektedir Bu da açık bir şekilde kadınların gittikçe daha güvencesiz işlerde istihdam edildiklerini göstermektedir. Ucuzlayan kadın emeği çalışsa da çalışmasa da kadınları aileye ve kocaya mahkum etmektedir. Çalışan kadınları hem kocanın hem patronun sömürüsüne maruz bırakmaktadır. Yani ücretli ya da ücretsiz kadın ataerkil kapitalizmin sömürüsüne maruz kalmaktadır ve erkeklerin ev içi işleri kadınlarla eşit paylaşmama ve eşit sorumluluk almama ısrarları, dünyanın her yerinde sanat, siyaset, bilim gibi yüksek nitelikli işler ve karar alma süreçlerinde erkeklerin etkin olmasına yol açmaktadır.
Yasa ne diyor?
Kadınlara, ancak anne olursanız erkeklerle eşdeğer olabilirsiniz diyen AKP, fiilen kadın erkek eşitliğini ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Çeyiz parası, erken evlilikte teşvik kredisi, çocuk doğumu sonrası altın vaatleri ile kadınlar erken yaşta evliliğe ve üç çocuk doğurmaya zorlanıyor.
AKP’nin emek düşmanı neo-liberal politikaları muhafazakârlıkla iç içe kadın olmayı annelikle özdeşleştirirken, kadınları ailelerin ücretsiz köleleri haline getirmeyi vadediyor.
Program "doğum sonrası kadınlar süt izni verilmeksizin analık izni bitiminden sonra ilk çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üç ve üzeri çocuklar için 6 ay olmak üzere yarı zamanlı çalışabilir" diyor.
Tasarı, hak temelli bir paket olsaydı, üç çocuk, beş çocuk ayrımı yapmadan hakların tanınmasını öngörürdü
Doğum izni gerekçe gösterilerek tam zamanlı ve güvenceli çalışma yerine, yarı zamanlı çalışma yaygın ve yerleşik hale gelecek. Eksik sigorta primi ve düşük ücretlere mahkûm olmanın yanısıra kadınlar daha geç emekli olacak, hatta hiç emekli olamayacak. Çoğu durumda işveren, doğum yaptıktan sonra kadın çalışanla devam etmek istememektedir. Doğum sonrası kadın çalışana yapılan "sözde" iyileştirme diğer bir deyişle, yarı zamanlı çalışıp tam zamanlı maaş alma, devlet desteği olsa bile işveren için daha caydırıcı olacaktır.
657 Sayılı Kanuna bağlı olarak çalışan kadın memurlar yarı zamanlı çalıştıkları sürede her türlü sosyal ve ekonomik ödemenin yarısını alacak, kademe ve terfi ilerlemesinde de çalışma süresi yarım olarak dikkate alınacak.
4857 sayılı Kanuna bağlı olarak çalışan kadın işçiler doğum sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını son 3 yılda en az 600 gün sigortalı olarak çalışmışlarsa kazanabilecek. Yarı zamanlı çalışma durumunda ücretleri ne olursa olsun asgari ücretin % 80’i kadar ödeme yapılacak ve ödeme işsizlik fonundan karşılanacak. Bu fon zaten işçilerin kendi ücretlerinden kesilerek oluşturulmuştur, ancak lütuf gibi sunulmaktadır.
Kamuda çalışan memurlar, çocukları ilköğretim çağına gelene kadar yarı zamanlı çalışabilecek. Yasada bu haktan anne ya da babanın yararlanabileceği belirtilmekle birlikte, en az 6 yıl boyunca yarı zamanlı çalışacak olanın yerleşik değerler nedeniyle kadın olacağı açıktır. Başbakanın da açıklamaları buna şüphe bırakmamaktadır. Günümüzün hızla değişen işgücü piyasalarının yapısı gözönüne alındığında bu durum kadınların işlerine geri dönememeleri, terfi alamamaları, emeklilik haklarında kayıp yaşamaları demektir. Ayrıca daha güvenceli sayılan kamu kesiminde de esnek çalışma pratiklerinin yaygınlaştırılmasının yolu açılmaktadır.
Yarı zamanlı çalışma ile kadınların kıdem alma ve nitelikli işlere getirilerek yükselme imkanı ellerinden alınacak. Bu yasa ile kadınlara tanınan tek kariyer annelik olacak. Çalışma zamanının kısalmasına bağlı olarak yoğunlaşacak mesai ile iş yükü artacak ve kadınlar kayıt dışı çalışmaya itilecek. Artan iş yükü ve kayıt dışı çalışma ise kadınların işçi sağlığı ve iş güvenliğinden giderek daha fazla yoksunlaşması sonucunu doğuracak. Tüm bunlar kadınların terfi ve sorumluluk alırken maruz kaldıkları ayrımcılığın derinleşmesi; kadınların hiçbir alanda tam ve güvenceli istihdam olanağı olmaması demek.
Kreş hakkı yine kağıt üstünde kalacak
Programda, mevcut Belediyeler Kanunu’nda belediyelerin kadın ve çocuklar için konukevleri açabilmesi yetkisine, çocuklar için kreş ve gündüz bakımevleri açabilmesi yetkisinin eklenmesi öneriliyor. Ayrıca özel kreşlere vergi muafiyeti getiriliyor.
Bu düzenlemenin sonucu belli: Belediye ve patronlara yaptırım getirilmediği sürece kreş hakkı kâğıt üstünde kalacaktır.
Kreş hakkı mevcut yasada 150 kadın işçinin çalıştığı tüm işyerleri için zorunlu tutulmuş bir uygulama olmasına ve Belediyeler Kanunu ile belediyelere kreş açması yükümlülüğü getirilmesine rağmen uygulamada ne işverenler ne de belediyeler bu sorumluluğu yerine getirmemektedir.
Özel kreşlere teşvik ise kreş hizmetinin kamusal bir hizmet olmaktan çıkmasını, piyasalaşmasını teşvik eder. Kreş sahiplerinin faydasına olan bu öneriyle, fahiş kreş ücretleri yüzünden bu hizmeti "satın alamayan" kadınların kreş hakkına erişmesi imkansız hale gelecek.
Yasada yaşlı ve hasta bakımında birtakım vaatler sunuluyor. Kadına maaş bağlanarak sağlık hizmetinden yararlanması öngörülüyor. Bununla kadınlar evde bakım hizmetlerine mahkum edilmiş olmayacak mı?
Muhafazakar liberal emek rejiminin en önemli bileşeni tüm sosyal politika alanlarından kamunun çekilmesi ve bu alanlardaki sorumluluğun kadına ve aileye yüklenmesidir. Bakım işleri kamusal hizmet olmaktan çıktıkça bu işleri de kadın üstlenecektir. Kadın, bir yandan üretecek, bir yandan çocuğa bakacak, evi temizleyecek ve yaşlıya bakacaktır.
Yasanın hedefleri ne?
Yasa, sermayeyi ve erkek egemenliğini güçlendirirken kendi iktidarını daimi kılmak için otoriter ve anti demokratik yasalara rıza gösterecek muhafazakâr aileleri yaygınlaştırmayı hedefliyor
Boşanmalarını engellemek ve evlerdeki erkek baskısı karşısındaki kadın direnişini kırmak için Aile Danışmanlığı Hizmeti adı altında kadınları sürekli olarak denetlemeyi yasalaştırıyor
Sosyal hizmet uzmanları ve diyanet temsilcileri aracılığıyla kadınlar üzerindeki erkek-aile baskısının yanısıra toplumu dindarlaştırma dayatmalarını da yasal güvence altına almaya çalışıyorlar.
İnsanlar arasındaki sevgi ve birlikte yaşama ilişkisini heteroseksüel aileyle sınırlandırırken, LGBTİ bireyleri toplumdan tümüyle dışlama politikaları güçlenecek.
Talepler
Muğla Kadın Platformu, açıklamasının son bölümünde taleplerini şöyle sıralıyor:
"Aile sorumlulukları", "Çocuk bakım yükümlülükleri" gibi bahanelerle kadınlara esnek çalışma dayatmak yerine, tam zamanlı ve tam güvenceli istihdam olanaklarını sağlayacak ve cinsiyete dayalı iş ayrımını sınırlandıracak yasal düzenlemeler yapılsın.
Ev içi yaşlı, hasta ve çocuk bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınsın.
Kapatılan tüm kamu kreşleri 24 saat açık ve anadilde hizmet verecek şekilde yeniden açılsın.
Çocuk bakım izinleri, hiçbir hak kaybı ya da yarım zamanlı çalışma dayatması olmaksızın, erkeklerle eşit hak ve sorumluluklarla düzenlensin.
Doğumdan sonraki ilk bir yıl içinde kullanılmak şartıyla erkeklere en fazla ikiye bölünecek şekilde ücretli zorunlu ebeveyn izni verilsin.
Çalışma süreleri tüm çalışanlar için günde en fazla 7, haftada en fazla 35 saate indirilsin.
Devlet tüm kadınlara, çalışma süresine ve prime bağlı olmayan işsizlik maaşı ve prim ödemesiz sağlık güvencesi sağlasın.
Kadınların çifte mesaisi göz önüne alınarak, erken emeklilik ve yıpranma payı uygulamaları sosyal güvenlik sistemine dâhil edilsin.
Kadın/erkek olmasına bakılmaksızın, en az 50 işçi çalıştıran kamu/özel tüm işyerlerinde ücretsiz, nitelikli bakım evleri ve kreşler açılsın.
Kadın Bakanlığı yeniden kurulsun, kadın erkek eşitliğini sağlamak üzere Anayasa dâhil tüm yasal düzenlemelerde kadınları koruyacak politikalar ve pozitif ayrımcılık ilkesi hayat geçirilsin.
Türkiye, bir an önce Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 183 Sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi’ni imzalasın.
Hazırlanmakta olan yeni anayasada; (kamu ya da özel) "çalışma hayatının tüm alanlarında (tüm iş ve meslekte ve her yönetim kademesinde) kadınlarla erkeklerin eşit yer alması esastır" ilkesi getirilsin.