12 Kasım 1996’da aramızdan ayrılan Nahit Ulvi Akgün’ün anısına, Emrullah Güney adlı bir yurttaşımızın, gazetemizle paylaştığı -uzun- şiirli derlemesini n bir bölümünü yayınlıyoruz.
ÖNDER
NAHİT UL60).
Evren Türküsü kitabı 1967 TDK Şiir Ödülü kazandı.
Ağaçlar Uyanınca 1977’de çıktı.
Eksilen Gökyüzü 1980’de yayımlandı.
Yolunuzun Üstünde Bir Adam 1990’da ve
Birisi 1992’de okura ulaştı. Son 2 kitap tüm şiirlerini içermektedir.
Ne sokağında har gür var
Ne ürküntü gidiş gelişten
Ne yürek daralması yürürken
Ne beton yığını yoz yapılar
Senin çiçek içinde çardağın
Uyursun uykunun en güzelini
Uyanır duyarsın tanyelini
Ardı yavaşça ışır karşı dağın
Yaşarsın davarların arasında
Bahçende biberler patlıcanlar
Ağaçlara iner sessizce akşamlar
Kekikli çorban tüter tasında.
(Varlık / Ekim 1981)
Nahit Ulvi Akgün 12 Kasım 1996’da sonsuzluğa yürüdü. Türk şiirinin çelebi şairi, öz, duru eserler verdiyse de yaygın bir tanınırlılık kazanmadı. Dar bir felsefe, yazın öğretmenleri öbeğinin dışında, az sayıda bir şiir heveslisi yumağından başka onunla ilgilenen olmadı. Türk yazın dünyasının nice yüzakı şairi gibi O da değeri bilinemeyen, takdir edilemeyen bir üyesi, bir yazıneri olarak kaldı.
…………………………………….
İnsaar
Ne ürküntü gidiş gelişten
Ne yürek daralması yürürken
Ne beton yığını yoz yapılar
Senin çiçek içinde çardağın
Uyursun uykunun en güzelini
Uyanır duyarsın tanyelini
Ardı yavaşça ışır karşı dağın
Yaşarsın davarların arasında
Bahçende biberler patlıcanlar
Ağaçlara iner sessizce akşamlar
Kekikli çorban tüter tasında.
(Varlık / Ekim 1981)
Nahit Ulvi Akgün 12 Kasım 1996’da sonsuzluğa yürüdü. Türk şiirinin çelebi şairi, öz, duru eserler verdiyse de yaygın bir tanınırlılık kazanmadı. Dar bir felsefe, yazın öğretmenleri öbeğinin dışında, az sayıda bir şiir heveslisi yumağından başka onunla ilgilenen olmadı. Türk yazın dünyasının nice yüzakı şairi gibi O da değeri bilinemeyen, takdir edilemeyen bir üyesi, bir yazıneri olarak kaldı.
…………………………………….
İnsaban
Denesem bunca huyu yaşayışı
Ayağım kurtulsa kunduramdan
Çoğalsam çoğalsam geçsem
Bir sevinçten bir üzüntüye
Bir sokaktan bir caddeye
Sizin yağmurunuz güneşiniz
Ocağınızda aşınız ateşiniz
Yeterdi beni gönendirmeğe
Döndüm dolaştım kendimi buldum
Hangi lerinde
Kimi köyüne gidecek kimi kentine
Bohçalarda allı güllü basmaları
Şalvarların içinde incecik kızlar
Türküleri söylenir kahvelerde
Kimi köyüne gidecek kimi kentine
Ünlenir otobüslerin kalkış saatleri
Yürekleri ezilir yol boyu
Bir varabilseler yerlerine
(Türk Dili / Şubat 1983)
İzmir’de yaşayıp da “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir; İleri!” komutunu bildiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce anıtından söz etmemek olur mu?
Dağ başını duman almış
Heykel’in önünde sıra sıra gemiler
Bayram değil seyrine
(Türk Dili / Şubat 1983)
İzmir’de yaşayıp da “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir; İleri!” komutunu bildiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce anıtından söz etmemek olur mu?
Dağ başını duman almış
Heykel’in önünde sıra sıra gemiler
Bayram değil seyran değil bunlar kim
Konuşmalar gülüşmeler şakalaşmalar fanfin
Sokaklar tedirgin kahveler tedirgin
Döndü dolandı havalarda bir güvercin
Ardından çığlık çığlık ötekiler
Yanımda dostum arkadaşım sevdiğim
Heykel’in dibinde çiçekler var ölgün
Nerde bizimkilerin gülleri karanfilleri
Nasırlı elleri yaratan sonsuz elleri
Bağımsızlık söyler yurt söyler dilleri
Dün buradaydılar nereye gittiler bugün
Hangi bahçelerde açar kırmızı gülleri
Bir şaşılası devrandır sıkılarak gördüğün
Heykel şaha kalkmış durduramaz dağ taş
Küheylan uzatır boynunu gemilere karşı
Ayakta evler sokaklar caddeler çarşı
Dört bir yandan duyulur İstiklal Marşı
Güvercinlerde bir sevinç bir telaş
Güvercinler Heykel’le sarmaş dolaş
Bir ağızdan söylenir Mustafa Kemal Marşı
(Varlık / 1970 Kasım)
Yılin gülleri karanfilleri
Nasırlı elleri yaratan sonsuz elleri
Bağımsızlık söyler yurt söyler dilleri
Dün buradaydılar nereye gittiler bugün
Hangi bahçelerde açar kırmızı gülleri
Bir şaşılası devrandır sıkılarak gördüğün
Heykel şaha kalkmış durduramaz dağ taş
Küheylan uzatır boynunu gemilere karşı
Ayakta evler sokaklar caddeler çarşı
Dört bir yandan duyulur İstiklal Marşı
Güvercinlerde bir sevinç bir telaş
Güvercinler Heykel’le sarmaş dolaş
Bir ağızdan söylenir Mustafa Kemal Marşı
(Varlık / 1970 Kasım)
Yıllar öncesinin kentinden bir sokak görünümü. Güzel hazırlanmış renkli bir belgesel tadıyla dizelere yansımış o yaşayış düzeni…
İstasyonun oralarda sıkışıp kalmış
Terzileri bakkalları kahveleri
Evleri sakız biçimi çokluk
Camlarında bahar açmış perdeleri
Başı sıkılsa seslenir pencereden
Mahalle şenlenir akşamüzerleri
Yoğurtçusu bahçıvanı hep dost
Ellerinde alışveriş defterleri
İstasyonun oralarda sıkışıp kalmış
Kurtuluş Savaşı’nı yaşayanlar
Ama haram etmişler imbatlarını
Önlerinde yükselen apartmanlar
(Türk Dili / Aralık 1981)
Düş ve gerçek… Nahit Ulvi Akgün iyimserliği üstünde…
Nisan toprağın uyanışı ılık
Uyanışı arının, karıncanın, çağrısı kuşun
Sen ey yaşamak bu denli güzelken
Bizden uzak olsun ölümler artık.
Ne güzel ; kavgalar bitmiş artık
Kinler, küskünlükler bitmiş
Evlerin pencereleri güneşe
Bahçeler çocuklara açık.
Ne güzel duvarlar tertemiz artık
Ne kurşunlayan var birbirini
Ne kan çiçekleri açıyor taze
Sen içimizde yaşadıkça insanlık …
(Varlık / Haziran 1978)
Karabina Sahil Oteli… Nahit Ulvi Ak Dili / Aralık 1981)
Düş ve gerçek… Nahit Ulvi Akgün iyimserliği üstünde…
Nisan toprağın uyanışı ılık
Uyanışı arının, karıncanın, çağrısı kuşun
Sen ey yaşamak bu denli güzelken
Bizden uzak olsun ölümler artık.
Ne güzel ; kavgalar bitmiş artık
Kinler, küskünlükler bitmiş
Evlerin pencereleri güneşe
Bahçeler çocuklara açık.
Ne güzel duvarlar tertemiz artık
Ne kurşunlayan var birbirini
Ne kan çiçekleri açıyor taze
Sen içimizde yaşadıkça insanlık …
(Varlık / Haziran 1978)
Karabina Sahil Oteli… Nahit Ulvi AGurbetçi midirler yolcu mudurlar
Gülerler sakallarının içinden
Kültür Park’tan dönerler ellerinde torba
File kap kacak ne varsa boşalan
Bir günün beyliğidir uslarında kalan
Gün kavuşurken ağaçlarda
Gazi Heykeli’nde dost güvercinler
Neleri anımsatmazlar ki
Bir havalanmasınlar topluca
Patladı sanırsın kestanefişekleri
(Varlık / Eylül 1983)
Milas, İstanbul, Ödemiş, İzmir…Şiirinde Nahit Ulvi Akgün’ün otobüs yolculuklarının özel bir yeri var.
Bir otobüs penceresinden ya da bir tren
Bulutlar görürsünüz biçimden biçime giren
Başlar gökyüzünde sessiz sedasız bir tören
Filler kartallar ilkel bitkiler hayvanlar
Değişirler bir yerleri incelir usulca kopar
Ayrı düşer oraları buraları birbirinden
Bir gökyüzü coğrafyası çocuklar evreninde
Elişi kağıtlarına balonlarına şekerlerine eş
Renklerle oynar ufuktan çekilen oyuncu güneş
Bir bulut delinir usul usul tam ortasından
Bir göl çıkar ortaya kağıttan gemiler nerde
Yolculuğu mu bitti başka sularda mı kaptan
Gökyüzü coğrafyası yeryüzü coğrafyası ya yer altı
Bulutlara mı benzediler gömütlerinde yatanlar
Kiminin eli kiminin yüzü neler yaratırdı
Yer altı coğrafyasında böldü dağıttı hangi rüzgar
Hangi rüzgar yelkenlerini parçaladı direklerini kırdı
Yitik bir denizde mi şimdi gemileriyle batanlar
(Varlık / Nisan 1972)
Şiirimizde ağaç…Canlı bir varlık…Kökünden yaprağına dek…
Ağaçların sustuğunu gördünüz mü akşamla apansız
Dalları uzanır gökyüzüne sessizlik simgesi
Bu içe kapanış bir mutluluğu düşünmek belki
Belki bir acının suskunluğu sizin de duyduğunuz
Her biri bir bahçede bir düş içinde dalgın
Her biri sanırsın bir fırtınaya depreme gebe
Ufuktan çekilip giden güneş dallarındaki imge
Öyle kalsınlar dokunmayın uyandırmayın
Köklerinde kopan kıyameti dinler her biri
Toprakta başlar yeniden hangi serüven
Kuşlarını mı yitirmişler akşamla birden
Bu ıssızlık bu yabansılık bitmez mi ki
(Varlık / Eylül 1973)
İzmir’in Buca’sında, nice semtlerinde Sakız Türü Evler vardı 1970’lerin sonlarına değin. Bir bir yıkılışını gördü Nahit Ulvi Akgün Öğretmenimiz. Her konağın ortadan kaldırılışını izledi acı içinde. Evin tüm bölümleri, eşyaları katı birer eşya olmaktan çıktı, ruha büründü, şiirde yerini aldı.
Şakir Beyin gün görmüş evi
Apartmanlar arasında tedirgin
Ha bugün yıkılacak ha yarın
Artık günü geldi
O işlemeli kapısı mı
O pancurları mıen biçime giren
Başlar gökyüzünde sessiz sedasız bir tören
Filler kartallar ilkel bitkiler hayvanlar
Değişirler bir yerleri incelir usulca kopar
Ayrı düşer oraları buraları birbirinden
Bir gökyüzü coğrafyası çocuklar evreninde
Elişi kağıtlarına balonlarınem
Gurbetçidir onlar iş arayan
Niye seçersin köşe bucakları
Korkma sen benim bir tanem
Cadı dedikleri döşeğinde
Unutulup giden koca karı
Doktor amca geliyor iğne yapacak
Korkma sen benim bir tanem
Nice çocuklar iğneden yoksun
Damlarda yaşarlar aç çıplak
Korkma sen benim bir tanem
Nice korku tutsa da sokakları
Göklere değiyor alnı kimilerinin
Acıdan yere basmasa da ayakları
(Varlık / Eylül 1971)
Hayri’nin dükkanı artık bir nostalji, bir daüssıla…İzmir’in mahallelerinin kendine özgü dokusu, kokusu…
Dün
Korkma sen benim bir tanem
Nice korku tutsa da sokakları
Göklere değiyor alnı kimilerinin
Acıdan yere basmasa da ayakları
(Varlık / Eylül 1971)
Hayri’nin dükkanı artık bir nostalji, bir daüssıla…İzmir’in mahallelerinin kendine özgü dokusu, kokusu…
Dün Kordon boyunda Haydar’ın dükkanı
Bugün Gümrük önünde Hayri’nin dükkanı
Albay emeklisi tapucu emeklisi
Tezgahta söyleşi şişelerde söyleşi
Gün batar Hayri’nin dükkanı gül pembe
Büo