Neden Kooperatifçilik diyoruz? Ve ‘Kooperatif Devrim’ ...

Prof

Neden Kooperatifçilik diyoruz? Ve ‘Kooperatif Devrim’ ...
  • 18 January 2016, Monday 7:57
Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN Bir konuda başarılı olabilmek için o konuyu bilen, isteyen ve uygulamada görev alma isteği olan insanların çoğalması gerekir... Basit ekonomik döngü, insanların ürettiği fazla ürün/hizmetleri birbiri ile değiştirme süreci ile başlar. Daha sonra bu süreçte ‘M-P-M’ (M-Mal) süreci içinde P (Para) ekonomik süreçte önemli rol oynamaya başlar ve üretimin karşılığı olarak piyasalarda dolaşır. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında P (Para) ekonomiye egemen oldu. Bugün ekonomiyi yönetmek demek Parayı yönetmekle neredeyse eş anlamlı oldu. Doğaldır ki bunun sonucunda reel ekonominin en önemli temsilcileri (küçük çiftçi, küçük esnaf , vb...) banka sisteminin, büyük sermaye gruplarının amaçlarına uygun çalışması nedeni ile tasfiye sürecine girdi? Peki küçük üreticilerin tasfiye edilmesi kapitalist ekonomiyi kurtarabilecek mi? Bence bu sorunun yanıtı “hayır”dır. Çünkü tüketilmeyen hiç bir mal ekonomide üretim olanağı bulamaz... Mal ve hizmetleri de insanlar tüketir. Ayrıca bu son cümleyi şöyle de söylemek mümkün... Tüketilemeyen mal üretilmezse, harcanamayan gelir de ekonominin başına dert olur. İşte son onlu yıllarda dünyada bu olgu yaşanıyor. Özellikle yüzyıllardır üretim karşılığı olarak “rant+faiz+kâr” gelirleri banka stoklarında o kadar çoğalmış ki, özellikle 1980’lerden bu yana “IMF+WB+ DTÖ+ ABD Maliye Bakanlığı” destekli, AGÜ’lerin (az gelişmiş ülkeler) ekonomilerini yeniden yapılandırma projesi ile “Finans Kapital”in dünyaya yayılmasının alt yapısı hazırlandı ve uygulamaya sokuldu. Bu arada alternatif ekonomi modeli temsilcisi SSCB de kendiliğinden sahneden çekilmek zorunda kaldı. İşte bu süreçte “Kooperatifçilik” yeni bir ekonomik alternatif olarak varlığını hissettirdi. Ancak “Kooperatif Model” çok esnek bir işletme modelidir... Kapitalizmin eksiklerini tamamlayan bir seçenek olarak da kullanılabilir... Kapitalizme alternatif yeni bir ekonomik modelleme olarak da kullanılabilir. Tabii ki bu tercih, toplumların siyasi tercihlerine göre oluşur. Hangi tercih durumu oluşursa oluşsun, kooperatifler için şu üç unsurun iyi uygulanması ile orta/uzun vadede ekonomide bir rahatlama sağlanabilir: 1.Her kooperatif girişim, yerel veya bölgesel düzeyde ortak bir ihtiyacın tanımı üzerine kurulur ve onu yanıtlamak için insanların işbirliği yapmasın öngörür; 2.Kooperatif girişim üyeleri için kâr aramazlar; 3.Ekonomik demokrasi, kooperatif girişimin organizasyon tarzını belirler (bir üye-bir oy). Pek çok kişi kapitalizmi haklı olarak eleştiriyor. Ama ona alternatif olarak çalışabilecek bir ekonomik modelleme yeterince koyamıyor.   Ve ‘Kooperatif Devrim’ ... Tarım ve gıda sektöründe kooperatif devrim nedir? Kooperatif devrim, gelecek kuşakların destekleyebileceği ve karşı karşıya kaldığımız karmaşık dünyada sürdürülebilir, sessiz, ancak zorunlu bir devrimdir. Son onlu yıllarda, günümüz ekonomik ve politik kararların alınmasında ve uygulanmasında pek çok ülke hükümetleri yetersiz kalmaktadırlar. Hatta neredeyse bu kararların uluslararası düzeyde olouşturulma süreci yaşanmaktadır. Dünyanın krizlerle bunaldığı bir dönemde başıboş finans kapitalizmine karşı yeni bir model oluşturulma arayışı, pek çok bilim insanını ve ciddi politikacılarını meşgul etmektedir. Ne yazık ki böyle bir dönemde, ülkemizde bu konunun ciddiyetinin ne akademik kesimlerde, ne de siyasi kadrolarda fark edildiğini söylemek güçtür.  Öncelikle bu konunun ciddi bir bilgi ve siyaset üretme ile ilişkili olduğunu vurgulamak gerekir. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri tarım, hiç bir dönemde son onlu yıllardaki kadar kan kaybetmemiştir. Özellikle 1980’lerden sonra uygulamaya konulan ekonomik politikalarla Türkiye tarımı ve ekonomisi finansal kapitalizminin kollarına şartsız-şurtsuz teslim edilmiştir. Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde gelişmekte olan ülkelere dayatılan liberalleşme ve yeniden yapılanma mitleri, 2008 mali krizi ile paramparça olmuştur. Türkiye’nin yeterince geliştiremediği sanayisi de, mali kurumları da hızla yabancı sermayenin denetimine geçmiştir. Büyük çoğunluğun çıkarına  pazarların düzenlenmesi ve rekabeti iyileştirmenin tek aracı olarak bakılan rekabet politikaları, yetersizliklerini ve ahlak bozucu etkilerini her yıl artırarak sürdürmektedir. Tüm ülke halkı ekoloji, sürdürülebilir kalkınma, beslenme konularındaki endişelerini yüreğinde duyumsamaktadırlar.   Bu durumda ne yapmalı? Konu, ülkenin akademik ve politik çevrelerinde tüm boyutlarıyla tartışılmalıdır. Burada ciddiyetle üzerinde durulması gereken husus, ülke tarımının kooperatiflerle kucaklaşmasını sağlayabilecek önlemleri devreye sokmak olmalıdır. Ülkemizin geleceği için sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirebilecek yükümlülükler, tarımda kooperatifleşmenin gerekliliği küresel bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, ekonomisinin gördüğü ekolojik değişikliği merkezinde taşıyan sektörlerde (tarım-gıda, enerji ve çevreye bağlı hizmetler) önemli kapasitelere sahiptir. Böylece, gelişmiş pek çok ülkede ve -yetersiz de olsa ülkemiz tarımının bazı kesimlerinde- kendini ispatlayan kooperatiflere, Türkiye ekonomisini ve toplumunu sulayan modellere dayanmak gerekmektedir. Tarımsal kooperatifler, dünya ölçeğinde piyasa ekonomisinin temel aktörleridir. Daha da ötesi, kooperatiflere ortak çiftçiler, ülkemizin karşı karşıya bulundukları güçlükleri aşmada hükümetlere ilham kaynağı olabilirler. Borsaların diktasından bağımsız yönetişim modeli ile kuvvetli bir yerel yerleşim, toplumun her düzeyinde yaratılabilecek yeni istihdam, insana inanan bir ekonomi, vahşiliği azalmış ve daha insanileşmiş bir toplum: İşte ‘İzmir Tarım Grubu’nun kooperatifler öncülüğünde geliştirmek istediği modelin özeti.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık