ÖNDER Haber -
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun 13 Ağustos 2015 tarihinde yaptığı bir konuşmada üniversite hastaneleri hakkında dile getirdiği "Hareket etmekte zorlanan obez yapılar", "Yunanistan gibi borcu borçla kapatmaya çalışıyorlar" sözleri üzerine CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamasında, üniversite hastanelerinin şamar oğlanına döndürüldüğünü söyleyen Demir, Müezzinoğlu’nun 16 Ağustos 2015 tarihinde yaptığı "Başkan seçilseydi ülkede kaos olmayacaktı" şeklindeki açıklamasına da yanıt olarak, "Sağlıkta gelinen başarısızlığı kendisinde görmeyenler, 7 Haziran’da sandıktan çıkan milletin iradesini dahi yok saymaktadırlar" dedi ve "Türkiye’nin nitelikli tıp kadrosunu yetiştiren üniversite hastanelerini çökert-batır-talan et zihniyetiyle komaya sokmaktan utanmıyor musunuz?" diye sordu.
Prof. Demir’in açıklaması özetle şöyle ...
Açıklamasının giriş bölümünde, sağlıkta yaratılmaya çalışılan "herşey yolunda" algısına karşın hiç bir şeyin yolunda olmadığına-gitmediğine dikkat çeken CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir,
"şimdi de benzer bir şekilde, Türkiye’nin nitelikli tıp kadrosunu yetiştiren üniversite hastaneleri yok olmanın eşiğine getirildi" dedi ve şöyle sürdürdü:
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 13 Ağustos 2015’de yaptığı talihsiz açıklamayla "obez" nitelemesi yaptığı üniversite hastanelerini Yunanistan’a benzeterek borçlarını kapatmakla sorunun çözülmeyeceğinden dem vurdu. Bu açıklamasıyla üniversite hastanelerini aşağılayarak, hedef gösteren Sağlık Bakanına sormak istiyorum: Üniversite hastanelerini şamar oğlanına dönüştürmekten utanmıyor musunuz?
Hizmet hastanesi olarak kâr hedefli çalışmak ya da üniversite hastanesi olarak iflas bayrağını çekmek seçenekleri arasında bıraktığınız üniversite hastanelerini bu zamana kadar biriktirdiklerini yok sayarak, ticarethane olmaya zorladınız. Yaptığımız tüm uyarıları yok saydınız. Sağlık Bakanlığına bağlı üniversite oluşturma hülyalarınız için, önünüzde "nitelikli" rakip olarak gördüğünüz üniversite hastanelerine ortadan kaldırmaya yönelttiniz. Nasıl Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile özerk, bilimsel, tıp eğitimini yok sayarak, peynir ekmek gibi unvan dağıtan bir kurum hedeflediyseniz, şimdi de nitelikli tıp eğitimini ortadan kaldırmaya yönelik bir süreç yönetiyorsunuz. Bu açıkça sizleri de yetiştiren üniversite hastanelerine ihanet etmektir.
16 Ağustos’ta "başkan seçseydiniz ülkede kaos olmayacaktı" açıklamasını yapan Sağlık Bakanı, sağlıktaki tüm sorunları unutmuş gibi ülkedeki istikrarsızlığı "ben istedim, olmadı" gibi şımarıkça bir nedene bağlıyor. Oysaki sağlıkta gelinen başarısız süreç, angarya ile boğuşan hekimler ve sağlık çalışanlarının, şiddetin öznesi haline gelerek korku ve baskı altında mesleğini yapmak zorunda kalmaları, yoksulluk sınırında olan emekli hekimler ve sağlık hizmetinin niteliksizleşerek, en temel hakkı olan sağlık hakkına ulaşamayan hastaların olması 13 yıllık AKP iktidarının bir sonucu. Böylesi bir ortamda obez olanın üniversite hastaneleri mi yoksa sağlık sistemini bu hale getiren sağlık politikaları mı olduğu sorusu tüm çıplaklığıyla karşımızdadır. Yanıtı ise vatandaşın hastanelerde çektiği çilede, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının isyan çığlıklarındadır.
Niyet açıktır:
Çökert-Batır-Talan Et.
Üniversite hastanelerinin önemini sağlık alanında yer almayan kişiler bile çok iyi bilir. En ağır vakaları tedavi eden, bilimsel yanı ağır basan üniversite hastaneleri, bu ülkenin sağlık alanında en değerli varlıklarındandır. Sağlık sisteminin içerisinde yer alan, adını dünyaya duyurmuş hekimleri yetiştiren, oluşturduğu bilgi birikimiyle yıllarca birçok dermansız hastalığa çare olmuş üniversite hastaneleri bugün açıkça çökertilmek istenmektedir. Geçmişte ülke ekonomisine katkısı olan Kamu İktisadi Teşebbüsleri, üç beş kuruşa nasıl peşkeş çekildiyse, bugün de üniversite hastaneleri zarar ediyor denilerek, talan edilmek istenmektedir.
Bir sistemin beyni çökertilirse, o sistem iflas eder. Eğer siz de sağlık sisteminin beyni olan üniversite hastanelerini yok ederseniz saatli bir bombanın pimini çekmiş olursunuz.
Sağlık Bakanı ve YÖK neden seyirci kalmaktadır?
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun, bir hekim olarak, üniversite hastanelerinin özelleştirilmesi ya da Sağlık Bakanlığı’na bağlanması durumunda nasıl sonuçlar doğuracağını hepimizden iyi bilmesi gerekir. Aynı şekilde YÖK de, can çekişen üniversite hastanelerinin durumunu uzaktan sadece izlemekle yetinmektedir.
Böylesi bir ortam içerisinde, bilim üretmesi gereken üniversite hastaneleri araştırma ve eğitim yapmak yerine borç kıskacında var olmak için direnmektedir.
Sağlık Bakanı
Müezzinoğlu’na
sesleniyorum:
Obezitenin çözümü sağlıklı beslenmektir. Üniversite hastanelerini yok etmek, obezitenin daha da çok önünü açmaktır. Eğer bir hastalık keşfetmişseniz, o hastalığın büyümesini, yayılmasını önlemek için tedavi süreci başlatılmalıdır. Üniversite hastanelerinin tefeci bir anlayışla ele alınmasını kınıyoruz.
Bu işin takipçisi olduğumuzu bir kez daha buradan dile getiriyoruz. Her birimizin mezun olduğu, saygın üniversite hastaneleri sahipsiz değildir. Haksız rekabet ile sağlık alanının itibarsızlaştırılmasının, bilimsel bilginin ve hekimlik mesleğinin saygınlığını yerle bir edecek her türlü girişimin ve çabanın karşısında olacağız.