Bana göre de ... / Raşit CENGİZ
CHP nin 35. Olağan kurultayı ile birlikte, aylardır süren parti içi seçim (!) süreci tamamlanmış oldu.
Hayatın olağan akışına aykırı oluşumlara rağmen, genelde toplumu sarsan ve şaşırtan bir durum yaşanmadığını düşünüyorum.
Toplumu neyin sarsıp ateşleyeceğini kesin bilmemekle beraber, beni şaşırtıp heyecanlandıracak şeyin, kurultayda, partiyi kimin yöneteceği değil, nasıl yönetileceğinin altının çizilmesiydi.
Öncesinde genel başkanın bir iki söyleminin dışında, kurultayda var olandan farklı, sağlam bir irade görmedim.
Keşke, İstanbul il kongresi öncesinde İl Başkanlığının hazırlayıp kongre üyelerine oylattığı rapor, kurultayın iradesini yansıtsaydı.
Keşke, tüzük ve eklerinin uygulamasındaki keyfiyet kaldırılıp, aksi uygulamalara daha kesin yaptırımlar konup altı çizilseydi.
Keşke, partide temsil niteliği olan herkesin program, tüzük ve eklerini okuması, anlaması ve bunları baz alarak tartışması sağlanacak çalışmalar yapılsaydı.
İnanın, yeni bir tüzük değişikliği dahi yapılmadan pekçok şey olumlu yönde kendiliğinden değişir, olduğumuz yer, bulunduğumuz yer olmazdı.
Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, ben gelecek için umutlu olanlardan değilim.
Benim gibi kaygılı olanların az olmadığını da biliyorum.
Ama onlara bir sitemim var.
Onlar mehdi beklemekten vazgeçmeliler.
Bizim gibi toplumlar hep bir kurtarıcı beklerler.
O kurtarıcı bazen ak sakallı bir dede, bazen kırmızı kravatlı bir cumhuriyetçidir.
Yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, kurtarıcıdan kurtulmak, kurtardığından kurtulmaktan daha zordur.
Oysa, bildiğini söylemek, söylediğini yapmaya çalışmak siyaseten yanlış olsa da, ahlaken çok yüce bir davranıştır.