Selamlama

Zeytuni

Selamlama
  • 16 September 2014, Tuesday 14:42
Zeytuni ... / Uğur ÖZEN Hangisiyle daha önce tanıştığımı hatırlamıyorum; Muğla evlerinin çift kanatlı büyük ahşap ve işlemeli avlu kapılarından sağdakinin içine yapılan ve misafirin eğilerek geçmesini, böylelikle eve girerken ev halkını selamlamasını sağlayan o dar ve alçak girişlerinin anlamının farkına varmakla mı, yoksa Nazım'ın "Karlı Kayın Ormanında" şiirindeki "Ben ordan geçerken biri; Amca, dese, gir içeri. Girip yerden selamlasam hane içindekileri" dizeleriyle mi? Ben de bu naif düşüncelerin yaratıcılarını saygıyla anarken, gazetemizle evlerinize, işyerlerlerinize bu ilk yazımla konuk oluşumla sizleri benzer bir saygı biçimiyle selamlamak isterim. Yılın yaşadığımız bu ayları dünya tarihinde yazılmış büyük destanlarından belki de en önemlilerinin yıldönümleri. Özellikle, geri bırakılmış, dünyada ortaya çıkmakta olan teknoloji, medeniyet, insan hakları gibi kavramların kendisine ulaşmasına engel olunmuş bir toplumun, hesaba katılmayan kahramanlarının ve onların insanüstü akılları ile gayretlerinin nasıl bir mucize yarattığının, bu topraklardan beslenen hiçkimsenin  unutmaması, unutturmaması gereken günlerinin yıldönümleri. İşgal altındaki İstanbul'daki hükümete ve düşmana ait silah depolarını basıp canı pahasına Anadolu'ya cephane sağlayan vatanseverlerimiz, kağnısıyla cepheye bu silahları taşıyan kadınlarımız, boyutları büyük olan top mermilerini ellerindeki küçük çaplı toplarda kullanabilmek için sadece intihar olarak tanımlanabilecek şekilde tornada incelten mekanik  ustalarımız, en önemli savaş gereksinimlerinden olan istihbaratı sağlayabilmek için tutkal ve ayakkabı çivisi kullanarak tutturdukları kaput beziyle kanatlarını kapladıkları keşif uçaklarını havalandıran cesur pilotlarımız, kendisi İmparatorluk topraklarını savunmak için Asya, Avrupa ve Afrika yani üç kıtada birden savaşmaktan yeni dönmüş olmasına rağmen ve neredeyse sefalet içinde yaşamaktayken neyi varsa yarısını Mehmet'ine veren cefakar köylümüz, İngiliz Yüzbaşının altı ayda aşılamaz dediği siperleri bir günde aşan askerlerimiz, söz verdiği saatte Çiğiltepe'yi alamadığı için intihar eden Reşat Yarbayımız (ki kendisi Osmanlı Devletinin önemli devlet adamlarından, şair Ziya Paşa'nın oğludur), her türlü yokluk içinde Başkumandanının yabancı bir gazeteciye öngördüğü süreden iki gün önce Afyon'dan Nif'e (İzmir Kemalpaşa) ulaşan, her bir askeri birer kahraman olan ordumuz... Ve düşman Ankara yakınlarına, Polatlı'ya ulaşıp top atışlarının seslerinin Meclisten duyulduğu anlarda bile Milletinin Meclisine, o anda imkansız gibi görünen bir zaferin sözünü veren Başkumandan Mustafa Kemal Paşa. Kendisinin Nutuk isimli eserinde de anlattığı şekilde; İstanbul Hükümetinin tutuklamasını emretmesine rağmen Mustafa Kemal  Paşa'ya "Ordum ile emrinizdeyim Paşam" diyerek, aslında o anda Milli Mücadeleyi başlatan Kazım Karabekir Paşa, İsmet İnönü Paşa, Fevzi Çakmak Paşa, Fahrettin Altay Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, İzzettin Çalışlar Paşa ve tüm diğer kahraman subaylarımız; "Sözkonusu olan vatansa gerisi teferruattır" sözüne yürekten inanan. İnanç,kahramanlık, zeka ve yetenek. Ulaşılan zaferin ana kodları. Yaşanan o günleri unutmamak, unutturmamak gerekli demiştim ama istenilse bile yapmak ne mümkün. Bilinçsizlikle, ilgisizlikle ya da kasıtla bir dönem için hafızalar silinse bile, tarih kendini asla unutturmaz. Rivayet odur ki Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruzu karargahından izlerken, kaçmakta olan Yunan Ordusuna doğru, Truva Savaşında gene Ege'nin karşı yakasından şehrini işgal amacıyla gelenlerden Yunanlı Aşil tarafından öldürülerek, küçük düşürmek amacıyla cesedi şehir etrafında sürüklenen Truva Prensi Hektor adına haykırır; "Artık rahat uyu Hektor, öcünü aldım". Yaşadığımız bu topraklar, tarih boyunca gerçek anlamıyla kanla sulanmıştır. Anadolu halklarının kendi aralarındaki kavgalarından gayrı, özellikle Batı Avrupa'nın gözü hep bu zengin toprakların üzerinde olmuştur. Belki de topraklarımızın bu denli bereketli oluşu bünyelerinde hapsettikleri bu kan, özellikle de anayurdunu savunmak için hayatlarını hiçe sayan kahramanların kanlarının kudsiyeti nedeniyledir. Truva Savaşı, Haçlı Seferleri, Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşını da içine alan 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşımız, hepsi de vatan savunmasıdır. Mustafa Kemal Paşa da Kurtuluş Savaşında stratejisini düşmanı "Vatanı-harimin içinde boğmak", yani ‘vatanın kutsal sinesi içinde yenerek savaşı kazanmak’ olarak hedeflemiş ve başarmıştır. Çok uzun zaman önce sömürge haline gelmiş bir imparatorluk ve onun sadece asker kaynağı olarak kullandığı, başka hiçbir donanım sahibi olmasına izin verilmeyen Anadolu köylüsü. Her ne kadar yüzyıllarca İmparatorluğun alt sınıf fertleri oldukları hissettirilip, kendilerinde var olmadığına inandırıldırılsalar da; Mustafa Kemal Atatürk'ün damarlarındaki kanda mevcut olduğunu gösterdiği asaletleri, Kurtuluş Savaşı Liderlerinin yol göstericiliği ile birleşince kainatı bile şaşırtıp imrendiren bir zafere dönüştü.   Sivilinden erine ve en yüksek rütbelisine kadar hepsine aşk olsun ve hepsinin ruhları şadolsun. Sağlık ve huzur dileklerimle.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık