“Şura’nın kararlarını onaylamak ve kabul etmek mümkün değildir”

ÖNDER Haber - Eğitim Sen Muğla Şubesi’nden 19’uncu Milli Eğitim Şurası ile ilgili olarak 23 Aralık 2014 tarihinde yapılan yazılı açıklamada, şuranın bir "Din Eğitimi Şurası"na dönüşmüştüğüne dikkat çekilerek, "Okullar, idareler eliyle "dinsel ritüeller"in yapıldığı mekanlara dönüşmekte, ‘aşure  günleri’, ‘umre ziyaretleri4 ve ‘Kutlu Doğum Haftası’ kutlamaları için daha ortaokuldaki öğrenciler üzerinden ‘Tasavvuf Müziği’ koroları hazırlatılmaktadır

“Şura’nın kararlarını onaylamak ve kabul etmek mümkün değildir”
  • 26 December 2014, Friday 7:46
ÖNDER Haber - Eğitim Sen Muğla Şubesi’nden 19’uncu Milli Eğitim Şurası ile ilgili olarak 23 Aralık 2014 tarihinde yapılan yazılı açıklamada, şuranın bir "Din Eğitimi Şurası"na dönüşmüştüğüne dikkat çekilerek, "Okullar, idareler eliyle "dinsel ritüeller"in yapıldığı mekanlara dönüşmekte, ‘aşure  günleri’, ‘umre ziyaretleri4 ve ‘Kutlu Doğum Haftası’ kutlamaları için daha ortaokuldaki öğrenciler üzerinden ‘Tasavvuf Müziği’ koroları hazırlatılmaktadır. Türkiye’de yıllardır bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanları, birbirine karıştırılmaktan vazgeçilmelidir" denildi ve Eğitim Sen’in, "çocuklarımızın siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmasına izin vermemek için" her alanda mücadelesini sürdüreceği belirtildi. Eğitim Sen Muğla Şubesi’nin konuyla ilgili açıklaması şöyle ... AKP iktidarı, özellikle güvenlik, sağlık ve eğitimde aldığı son kararlarla  toplumu bir din ve güvenlik kuşatmasına doğru sürüklüyor. Buna karşılık demokratik kitle örgütleri, seküler yapılanmalar bu gidişe dur diyebilmek için seslerini  duyurmaya çalışıyorlar. Özellikle Türkiye’nin eğitim sistemi, 1980 sonrasından başlayarak, her alanda benimsenen piyasa ve din eksenli politikaların da etkisiyle büyük ve köklü bir dönüşüm yaşamaktadır. 2 - 6 Aralık tarihlerinde Antalya’da 19. Milli Eğitim Şurasında laik, bilimsel eğitim anlayışının öğretim programlarından büyük ölçüde dışlanmasına dönük kararların alındığı bir "Din Eğitimi Şurası"na dönüşmüştür. 19. Milli Eğitim Şurası açılış konuşmalarında hem Cumhurbaşkanı hem de Milli Eğitim Bakanının, eğitimin sorunlarından çok "milli" ve "manevi" değerlere özel vurgu yapması, Şura’nın bu yönde kararlar almasında belirleyici olmuştur. Bu şura, Türkiye`de yıllardır eğitim politikalarını belirleyen zihniyetin ve onun siyasal-ideolojik hedeflerinin, eğitim sistemini bir bütün olarak ileriye doğru değil, geriye doğru işletmekte ısrar edeceğini  göstermektedir.   Eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek ve çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için en küçük bir adım atmayanların, din ve inanç alanı gibi son derece hassas bir konuda henüz gelişim çağının başında olan anasınıfı öğrencilerine bile dini değerler eğitimi vermek istemesi asla kabul edilemez. Bu uygulama, eğitim sistemini kendi dünya görüşlerine ve tamamen dini kurallara göre biçimlendirmeye çalışanların, bunu yaparken hiçbir sınır ya da kural tanımadığını göstermektedir.   Milli Eğitim Şurası, özellikle "Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri" ile "Okul Güvenliği" konularında, eğitim biliminin en temel ilkelerine ve pedagojiye açıkça meydan okumak anlamına gelen tartışma ve söylemlerle, eğitimde 4+4+4 dayatmasını bile gölgede bırakacak kararların çıkmasına neden olmuştur. Şura’nın ilk gününden itibaren Eğitim Bir Sen’in karma eğitimi tartışmaya açması, okulöncesinden başlamak üzere, eğitimin bütün kademelerinde kız ve erkek öğrencilerin ayrı eğitim alması ve eğitimde tek cinsiyetli okulların yaygınlaştırılması yönündeki önerisinin sendikamızın kararlı ve direngen tutumu ve asla gündeme alınmaması gerektiği yönündeki ısrarlı çabaları sonucunda ancak ikinci günün sonunda "gündem dışı" olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Din eğitiminin ilkokul 1. 2. ve 3. sınıflarda zorunlu olması, daha çok din temelli değerler eğitiminin okulöncesinden itibaren eğitimin bütün kademelerinde verilmesi yönündeki karar önerisi, Eğitim Sen’in laik bilimsel eğitime ve pedagojiye aykırı olduğu yönündeki eleştirilerine rağmen kabul edilmiştir. Eğitim Sen`in AİHM kararlarına uyularak zorunlu din dersi dayatmasına son verilmesi yönündeki önerileri, ortaokullara Felsefe dersi konulması yönündeki önerilerinin reddedilmesi, 19. Milli Eğitim Şurası’nda eğitim biliminin değil, dini eğitimin referans alındığını, şuranın bir eğitim şurası olmaktan çok "din eğitimi şurası" şeklinde geçtiğini göstermiştir. Eğitim sistemindeki mevcut merkezi, otoriter ve statükocu yapıyı daha da güçlendiren, eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine yeni sorun alanları yaratacak olan "Dinsel Şura" kararlarını onaylamak ve kabul etmek mümkün değildir.   Turizm Meslek Liselerindeki renkli sularla yapılan "Alkollü İçki ve Kokteyl Hazırlama" dersinin kaldırılması yönündeki öneriler, Eğitim Sen’in bütün karşı çıkışlarına rağmen oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Osmanlıca dersinin okullarda zorunlu ders olması biçiminde "Yeni Osmanlıcılık" mantığındaki en tepedeki kişilerce mezar taşları üzerinden yapılan tartışma, toplumu kamplara bölmede bir araç olarak kullanılmıştır. Seçmeli biçimde karar altına alınan "Osmanlıca"nın dayatılmasındaki asıl amaç, küçücük beyinlere Arap Alfabesi üzerinden sureleri okutma hazırlığıdır. Zorunlu olan "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersleri inatla, sadece tek bir İslam anlayışının dayatması biçiminde verilmektedir. Bu derslerin içeriğinde diğer inanç grupları hiç dikkate alınmamıştır. Bu derslerde işleyiş, bir mezhebin  anlayışı doğrultusunda namaz kıldırmak, abdest aldırmak, sureleri ezberletmek vb. biçiminde olmakta "Din Kültürü" değil "Din Dersi" olarak işlenmektedir. Okullar, idareler eliyle "dinsel ritüeller"in yapıldığı mekanlara dönüşmekte, "aşure  günleri", "Umre ziyaretleri" ve "Kutlu Doğum Haftası" kutlamaları için daha ortaokuldaki öğrenciler üzerinden "Tasavvuf Müziği" koroları hazırlatılmaktadır. Türkiye’de yıllardır bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanları, birbirine karıştırılmaktan vazgeçilmelidir. Eğitim Sen olarak, çocuklarımızın siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmasına izin vermemek için her alanda mücadelemizi sürdüreceğiz.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık