“Tasarı geri çekilmelidir!”
ÖNDER Haber - Türk Eğitim-Sen Muğla Şube Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Muğla İl Temsilcisi Mürsel Özata, yaptığı açıklamada, kamu çalışanlarının haklarını geriletecek, iş güvencesini ortadan kaldıracak birçok kanun tasarısının gündemi meşgul ettiği bir dönemin yaşandığına ve böyle bir dönemde ‘iş güvencesi’nin artan önemine dikkat çekerek, "Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar, siyasi iktidarların baskılarından uzak, devletin ve milletin haklarını koruyabilmeleri amacıyla devlet memurlarına, diğer çalışanlardan farklı olarak iş güvencesi hakkı vermiştir

ÖNDER Haber -
Türk Eğitim-Sen Muğla Şube Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Muğla İl Temsilcisi Mürsel Özata, yaptığı açıklamada, kamu çalışanlarının haklarını geriletecek, iş güvencesini ortadan kaldıracak birçok kanun tasarısının gündemi meşgul ettiği bir dönemin yaşandığına ve böyle bir dönemde ‘iş güvencesi’nin artan önemine dikkat çekerek, "Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar, siyasi iktidarların baskılarından uzak, devletin ve milletin haklarını koruyabilmeleri amacıyla devlet memurlarına, diğer çalışanlardan farklı olarak iş güvencesi hakkı vermiştir. İş güvencesi, devlet memurlarının geleceğinden çok, ülke ve milletin menfaatlerinin ve geleceğinin gereğidir.
Bütün bu gerçekler ortadayken önce sözleşmeli ve 4/C’li esnek istihdam uygulamasıyla memurluk güvencesini yok etmeye çalıştılar. Ardından taşeronlaşma yoluyla memurların görevlerini taşeron işçilerine devrettiler. Rotasyon uygulamasını, memurları oradan oraya sürmek ve baskı altında tutabilmek için bir araç olarak kullandılar.
Ülkeyi parti devletine dönüştürmekte kararlı olan iktidar, şimdi de memurların görevden alınmalarında yargı kararıyla geri dönme haklarını gasp etmek istiyor" dedi.
Mahkeme kararını 2 yıl
uygulamama hakkı!?
Açıklamasında daha sonra, AKP hükümetinin, Taşeron yasa tasarısının görüşmeleri sırasında gündeme getirdiği önergelerle, kamu görevlilerinin usulsüz olarak görevlerinden alındığının ya da atandığının yargı kararlarıyla tespit edilmesi halinde, bu kararların uygulanma zorunluluğu olan sürenin 2 yıla kadar uzatılması gibi düzenlemelerle, hukukun üstünlüğü ilkesini, iktidarın üstünlüğüne çevirmek istediğini belirten Özata, "Görevden alınanlar, davaları kazansalar bile eski görevlerine dönemeyecek, yargı kararlarını uygulamayan idareciler hakkında ise ceza soruşturması açılmayacaktır. Böyle bir uygulama hukuk devletinin katledilmesi, iktidarın hukuku askıya alması ve memurun iş güvencesinin yok edilmesi demektir... Hukuk kurallarının uygulanmadığı, yargı kararlarının hiçe sayıldığı bir yerde düzenden, kuraldan ve adaletten söz etmek mümkün değildir. ... Devlet memuru ilkesini hükümet memuruna çevirmek için her yolu deneyen iktidar yetkilileri, kendilerine biat etmeyen herkese karşı takındıkları düşmanca tavırlarını, memurların iş güvencelerini gasp ederek aleni hale getirmektedir. Bu girişim, birçok uygulamada defaten dile getirdiğimiz gibi ülkeyi parti devletine götürecek, memurların iş güvencesini yok edecek bir planın parçasıdır" dedi.
Kabul etmiyoruz!
Açıklamasının son bölümünde, 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana savcıların, hakimlerin, emniyet müdürlerinin, polislerin, memurların oradan oraya sürgün edilmekte olduğunu, Taşeron yasa tasarısı ile siyasi iradenin işine gelmeyen bir işlemde, bütün memurların aynı şekilde görevden alınması, işten çıkarılması ve sürgün edilmesinin önünün açıldığını dile getiren Mürsel Özata, sözlerini şöyle sürdürdü: "Böyle bir uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir. İktidar, yaptığı yanlışı görmeli, Türk memuru sürüklendiği uçurumun farkına varmalı ve derhal bu sevdadan vazgeçilmelidir.
Tayin hakkı olmayan, aile bütünlüğümüzün korunmadığı, her türlü baskıya ve istismara açık, yarınımızın belli olmadığı, geleceğimizin karartıldığı, güvensiz ve güvencesiz çalışmayı kabul etmiyoruz.
Buradan iktidarı uyarıyoruz. İktidarın memurlara karşı takındığı bu düşmanca tutum değişmediği, bu tasarı geri çekilmediği takdirde, hiç görmedikleri tepkiyi göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Memurların da daha fazla hak kaybına tahammülü kalmamıştır. Bu tasarı, bir anlamda memurların yaşam hakkına yapılan saldırıdır. Bundan sonra yapacağımız her eylem de meşru müdafaa anlamı taşıyacak ve hiçbir sınır tanımayacaktır.
Memurun varlığına yapılan bu hayâsız saldırının durmaması halinde, Türkiye'nin her noktasında memurun sesini, gücünü ve kararlılığını herkesin hissedeceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır."





