Türk Bayrağı ve ağaç katliamı!

Dr

Türk Bayrağı ve ağaç katliamı!
Dr. Haluk AKBATUR / Karacahisar’dan bildiriyor - "Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz" Kanun böyle yazıyor. Ağaç katliamları Çok gerilere gitmeye gerek yok, en güzel örnek kaçak AK?-saray için Atatürk Orman Çiftliği’nde, yine Ankara’da gece baskınlarıyla Macunköy ve ODTÜ ormanında kesilen ağaçlardır. Erdoğan’ın arkadaşı olduğu söylenen Erkan İnş. tarafından Kısıklı’da yapılmakta olan villalar için 208 ağaç kesildi; Beykoz Kent Ormanı’nda yüzlerce ağaç katledildi, Üçüncü köprü için ağaç katliamı, Beylerbeyi bağlantı yolu genişletmesinde ağaç katliamı, İstanbul Kuzey Ormanları ağaç katliamı; Haydarpaşa Numune Hastanesi otopark yapımı için ağaç katliamı, Manisa Yırca’da bir gecede altıbin zeytin katledildi; Amasra’da proje aşamasındaki termik santral için kırkbin ağaç kesimi; Fethiye Kayaköy’de seyreltme çalışması için yolboyu yüzlerce çam ağacı katledildi; Urla’da Santral için yüz yaşına yaklaşmış 806 kızıl çam ağacının katliamı sakıncalı görülmedi; Yalova’da 180 ağaç kesimi ardı sıra Çınarcık, Şarköy ve Eskişehir ağaç katliamları, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Gölköy kampusü’nde ormanlık alanda yol açmak için ağaç katliamı, Antalya Hisarçandır’da açılan 5. taş-mermer ocağı için 800 yıllık sedir ağaçlarının katli. Vs, vs….. örnekleri uzatmak o kadar kolay ki, internette benzer haberler çığ gibi. Kanıtlar Google earth’den izlenebilir. Hazır girmişken Ören-Milas arasına da bir bakın derim, kömür ocaklarının yeşilimizin yerini ne denli aldığını bir görün. Bu tüm dünyada böyle mi? Bir zamanlar ormanlarının zenginliği ile bir numaralı Sedir ağacı ihracatcısı olan ve bayraklarına Sedir ağacı koyan Lübnanlılar; doların yeşiline tercih etmedikleri sedir yeşilini çok arıyor olsalar gerek. Yerlerine yenileri dikilmiş ama eski ormanlarına kavuşmaları için bir 800 yıl kadar beklemeleri gerekiyor. Biz de, sedir başta olmak üzere pek çok ağacımızı keserek aynı yolda ilerliyoruz. Eee!!! dolar yeşili bir tane, orman yeşili binbir tane, az olan kıymetlidir. Beni titreten iki haberden ilki İzmir’de çimento fabrikasının hammadde ihtiyacının karşılanması için YÜZBİN ağaç kesiminin yapılacağı, ikincisi ise Yalova’da doğa harikası Güneyköy’de beklenilen ağaç katliamı!!!  İnanılacak bir rakam değil, tahmini olarak YÜZDOKSANİKİBİN ağaç kesimi yapılacak. Samanlı Dağları Çevre ve Kültür Derneği (SAMDER) Başkanı Hakim Menteş’e telefon ile ulaşabildim. Bilginin doğru olduğunu, Bahadır Madencilik kapasite artırım projesine iki yıldır karşı çıktıklarını, ancak şirketin 26 Aralık’ta ÇED olur raporunu yine de aldığını üzülerek anlattı. Bunun üzerine hem SAMDER adına, hem de kişiler olarak yürütmenin durdurulması için yeniden dava açmak için hazırlıklara başlamışlar.   Bayrağımız 1793-1844 yılları arasında Osmanlı donanma sancağı olarak kullanılan günümüz bayrağımıza en yakın sancak, III. Selim döneminde hilal ve sekiz köşeli yıldız olarak kullanılmaya başlanıldıktan sonra, 1842 yılında Abdülmecit döneminde yıldızın beş köşeli hale getirilmesiyle kullanımına devam edilmiştir. Şehitlerimizin akıttığı kan gölüne ay yıldızın yansımasından doğduğu efsanesini hepimiz biliriz. 1985 yılında Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunun 85/9034 nolu "Türk Bayrağı Tüzüğü" kararının 4. maddesi ile son şeklini almıştır. Ama kanundaki cezalar ya yetersiz kalıyor, ya da uygulanmıyor ki, gün be gün bayrağımıza yapılan saygısızlığı geçtim, hakaretler artıp gidiyor. Hele son yerel seçimler öncesi Türk Bayrağı’na yönelik saldırıların, gönderden indirme haberlerinin sayısı iyice artmıştı. Köyümüz gençleri duyarlı, hepsi bu haberlere tepkili, hepsi adı üstünde efe!! Bir yiğit çıkıp da yere serememiş mi bu serserileri diyorlar ve muhtar adaylarımız içinde kendilerine en yakın buldukları ve kazanma ihtimali yüksek olan muhtar adayına gidip "Beçin kalesinde olduğu gibi her yerden görülecek bir bayrak dikelim köyümüze, gerekirse başında nöbet tutarız gelip indirmeye kalksınlar bakalım" diyorlar.   Hydisos antik kentine Muhtar adayı zaten farklı bir seçim politikası ile, sözde değil işte varım hesabı birkaç aydır, gerçek bir muhtar gibi çalışmakta. Köyün her derdini halletmek için koşturup duruyor. "Tamam" diyor, "siz bir istediniz ben iki direk temin ederim ama bayrakları nereye dikeceğiz?". Yalçın bir tepe üzerine kurulu, adı duyulmamış Hydisos antik kenti, adını halã sapasağlam duran surlarından almış, yani surlar kenti diye anılmış. En batıda Knidos’tan en doğuda Pamukkale’ye kadar yayılmış pek çok Karia kenti içinde; en önemli 20 kent arasında adı geçiyor. Ne yazık ki hakkında pek fazla bir bilgi yok, ne zaman ve niye terk edildi, burada yaşayan insanlar nereye, ne zaman göçtü bilinmiyor. Zaman içinde kenti orman sarmış. Üzeri kızıl çam ormanları ile örtülmüş. Bu hisar kentin yamacında daha alçak bir tepe üzerine Karacahisar adıyla köyümüz kurulmuş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında da önemini sürdüren, ilk Milas-Bodrum karayolu üzerinde okuma oranı yüksekliği ile dikkat çeken bir köy olmuş.   Ve bayrak dikiliyor İşte bu köyün gençleri ile köyümüzün dinamik muhtar adayı, Beçin kalesini örnek alıp bayrak direklerinden birini Hydisos hisarına, diğerini Milas yolu üzerindeki köprümüzün başına dikip, iki ayrı Türk Bayrağı’nı gönderlerine çekmişler. Köylü, Asar tepesindeki bayrağın ağaçlardan görülmediğinden yakınınca, muhtar adayımız Milas’a gidip Orman İşletme Şefimiz Yunus Aydın ile görüşüp, diktiği bayrak direğinin köy tarafında olan dört yüksek ağacın kesilmesini istiyor. Kanunen bunun imkansız olduğunu öğrenince geri dönüyor ama boş dönmüyor. Dönerken 2,5 metrelik bir boru daha alıp gençleri topluyor, traktörle çıkabildikleri yere kadar çıkıyorlar, sonra % 70 eğimli tepeye aletleri, direği yine sırtlarında taşıyorlar ve kısa gelen direği uzatıp bayrağı çamların üstüne çıkarıyorlar. Böylece Bayrağımız dört bir yandan görülmeye başlamıştı. Bayrağımıza yapılan ve sayısı gün be gün artan, gönderden indirme haberlerine inat, köyümüzün en ulu tepesinde, yeşil ormanın ortasında Al Bayrağımızın dalgalanması hepimizi gururlandırıyor. Buraya kadar her şey güzel, muhtar adayımız, köylü çok mutlu, özellikle de alet edevatı kan ter içinde tepeye taşıyan gençlerin keyiflerine diyecek yok, yorgunluklarını çoktan unutmuşlar.   Dava açılıyor Bir süre sonra Al Bayrak köyden daha da net görülmeye başlıyor ve 7.5.2014 tarihinde Orman Muhafaza Memurumuz Mehmet Yaşar bayrak direğinin çevresindeki ağaçların kesildiğini söyleyerek bir tutanak tutuyor ve bayrak direği çevresinde kesilmiş olan, çapları 8 cm-34 cm arasında değişen ONBİR ağaç için muhtar adayını suçluyorlar. Ağaçların kimler tarafından kesildiğini ne köylü ne de muhtar bilmiyor, ama bayrağı diken muhtar adayı olduğu için ve üstelik birkaç hafta önce gidip Orman Şefi’nden ağaçların kesilmesini istediği için, fatura da ona kesiliyor ve muhtar adayı; 6831 Sayılı Orman Kanuna muhalefetten "şüpheli" olarak mahkemeye veriliyor. Muhtar adayımız Şefik Musluk, açık ara farkla seçimi kazandı ve artık muhtarımız. Muhtar "ağaç kesecek olsam ben niye bayrak direğini uzatmak için onca zahmet çekeyim" diye kendini savunuyor. Manevi olarak oldukça yıpranmış, "Ben yapsam gam yemem, yine de ne ceza vereceklerse versinler ama artık beni mahkeme kapılarında süründürmesinler" diyor. Köylü ayakta, sevdikleri muhtara kumpas kurulduğunu söyleyenler çoğunlukta; benim gibi, "kestiyse cezasını çeksin" diyenler azınlıkta. Hepimiz 23 Ocak’ta gelecek olan bilirkişinin ve bunun doğrultusunda mahkemenin vereceği kararı bekliyoruz.   Onbir ağaca gösterilen hassasiyetin hep gösterilmesini istiyoruz İnsan düşünmeden edemiyor. Bir tarafta kanuna uydurulup, taş ocağı için kesilecek olan yüzbinlerce ağaç, diğer tarafta şu veya bu kişilerce, -iddiaya göre- "bayrağımız daha da iyi gözüksün diye kesilen" onbir ağaç. Yani iş biraz; açlığından ötürü fırından ekmek çalan çocuklar gibi hapse atılanlarla, ayakkabı kutusunda milyonları saklayıp aklananlar hikayesine benziyor. Bu kanunların değişmesi gerekiyor gibi? İnsan ister istemez düşünüyor, düşünmek bile istemiyor da aklına geliyor demek daha doğru; göndere çekilen bir "Eurobia Bayrağı" olsaydı yetkililerce aynı hassasiyet gösterilir miydi? Ya da kanununa uydurup villa yapmak için kestiği ağaçlarla kalmayıp, civardan bir yüz ağaç daha kesenler de mahkemeye verildi mi acaba? Ya da kaçak Aksaray yapılırken kesilen Atatürk’ten yadigar ağaçların hesabı sorulacak mı? Direk dikilerek işgal edilip faydalanılan yer 0.4 metrekare! olarak tespit edilmiş. Direği diken muhtarımız ama, bu 0.4 metrekarelik alanda ne bir Aksaray yaptırıp oturabilir, ne de başka bir şekilde faydalanabilir. Üstelik üzerine dikilen bayrak; muhtarın bayrağı değil, milletimizin bayrağı. 11 ağaç kesildi diye sadece bir şüphe sonucu muhtarımızı şimdiye kadar iki kez duruşmaya çağırıp, onlarca kişinin, hakimlerimizin zaman kaybına neden olan yetkililer, aynı titizliği bundan sonra da gösterecekler mi? Tutulan tutanakları, çizilen krokileri, Savcılık, Orman Müdürlüğü, Jandarma Karakol Komutanlığı vs vs arasında olan yazışmalarda harcanan kağıtlar şimdiden bir dosya kalınlığını bulmuş, bunların üçer nüsha olduğunu düşünün, kesinlikle onbir ağaçtan çıkacak kağıttan çok daha fazlası harcanmış bile. Ben, kesilen her bir ağacı ihbar etmeye hazır bir gönüllüyüm. Yeter ki onlar aynı hassasiyetle işin üstüne gitsinler. Ama unutmamak gerek ki tek tük kesilen ağaçların faili aranıp onca masraf yapılması kesilen ağaçlarımızı geri getirmeyecektir, elbette bu şekilde orman köylüsü korkup yakacak odunu için daha az ağaç kesecektir. Ama önemli olan, her ne sebeple olursa olsun ağaçlarımızın kesilmesinin önlenmesidir. Yetkililer Güneyköy’de kesilecek olan 192 bin ağaç kesilmeden önce aynı hassasiyeti gösterip bu kıyımı engellesinler ve ülkemiz Lübnan’ın düştüğü duruma düşmesin..
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık