“Türkiye halkları geleceğini seçecek”
Oktay ÇAYIRLI - 10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanlığına aday olan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ilçemizdeki Seçim Bürosu, dün saat 13’te açıldı

Oktay ÇAYIRLI -
10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanlığına aday olan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ilçemizdeki Seçim Bürosu, dün saat 13’te açıldı.
Akkent’te bulunan seçim bürosunun açılışına HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın yanısıra, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Başkanı Ahmet Beler, HDP İl Eş Başkanı Adalet Aydın, Parti Meclisi Üyesi Ayşe Erdem ve partililer katıldı.
Sadece cumhurbaşkanı
seçmeyeceğiz
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Başkanı Ahmet Beler ve HDP İl Eş Başkanı Adalet Aydın’ın yaptıkları kısa konuşmaların ardından seçim bürosunda partililere hitap eden HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, "Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının içerisindeyiz. Bu kampanyayla sadece cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Türkiye halkları geleceğini seçecek, kendi kaderini tayin edecek. Bütün Türkiye halklarını kendi kaderini tayin etmesi açısından ve bütün ezilenlerin kendi yolunu, geleceğini kazanması açısından bu cumhurbaşkanlığı kampanyası ve bizim Selahattin Demirtaş’ın adaylığı etrafında yürüteceğimiz çalışma çok tarihsel bir yer tutuyor. Sadece cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde görmüyoruz bu tarihsel eşiği. Yıllarca sürdürdüğümüz özgürlük yürüyüşünün geldiği çok önemli bir eşiğe ulaşmış durumdayız" dedi.
Çok zorlu yollardan geçerek
Türk halkının yıllar boyunca, özgürlük mücadelesini direnişlerden, mücadelelerden geçerek çok zorlu yollardan ilerleyerek bu günlere taşıdığını dile getiren Yüksekdağ "Alevi halkımız eşit yurttaşlık mücadelesini demokratik özgürlük mücadelesini çok çetin yollardan, katliamlardan geçerek, ateşlerle sınanarak bu günlere getirdi. Kadınlar, her gün beşer beşer katledildiği bu memlekette her gün mücadele etme ve her gün direnme çizgisini de geliştirerek bu güne geldi. Evde sokakta ve iş yerinde erkek egemen düzene ve devlete karşı direnişti bu. Gençlik hareketi ve gençlerimiz her gün her ay çocuk öldüren, gençlerin yaşamına kast eden bir siyasi iktidar karşısında onur ve özgürlük mücadelesiyle ilerledi ve bu güne geldi. Bütün özgürlük güçleri, bütün onur, adalet ve eşitliğe inanan güçler çok zorlu yollardan geçerek bugünkü aşamaya, bugünkü düzeye geldiler.
Zorbalık için bir siyaset
kurguluyorlar
Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde artık mücadeleyi ve çizdikleri yolu özgürlük ve demokratik eşiğine taşımak istediklerini ifade eden Yüksekdağ, "Bu zamana kadar biriktirdiğimiz değerleri, artık Türkiye toplumunu ve Türkiye siyasetini yeniden kuracak bir güce dönüştürmek istiyoruz. Statükoyu ve statükoyu temsil eden güçler her gün daha fazla durdukları o donuk zemine sarılıyorlar ve kazık çaktıkları o mevzilerden kopmayacaklarını, uzaklaşmayacaklarını iddia ediyorlar ve bunun üzerinden siyaset geliştiriyorlar. Halk için, devlet için, ezilenler için değil koltuk için, rant için, çıkar için, otoriterlik ve zorbalık için bir siyaset kurguluyorlar. Bakın AKP hükümetinin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olarak murat ettiği ve istediği şey budur. Cumhurbaşkanı olup Çankaya’ya çıktıktan sonra, bu zamana kadar kurduğu baskı ve zorbalık düzenine bir milli şef edasıyla bakıp sürdürmek ve pekiştirmek istiyor. Cumhurbaşkanının görevi yetkisi ne olsun diye halka sormuyor. Kendisinin ve siyasi iktidarın zaten peşinen bir cevapları var. Onların siyaseti halka sormadan söylemek ve halka dikte etmek üzerine kurulu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de işte böyle bir sonucu ulaşmak istiyorlar" dedi.
Biri diğerinin aynası ve uzantısı
MHP ve CHP’nin çatı adayı olarak çıkarılan Ekmeleddin İhsanoğlu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında bir fark görmediklerini belirten Yüksekdağ, "Biri diğerinin aynası ve uzantısı. Aynı çizgide buluşmuş olanlar, farklı isimler ve farklı yerlerde durarak, sürece katılmış ve dahil olmuş oluyorlar. İki cumhurbaşkanı adayı üzerinden yürütülen siyaset de bu halkın özlediği değişimi vaat etmiyor. Değişim denilen şey ve irade, halkların demokratik partisinin içerisinden, halkların mücadelesinin içerisinden çıkmış, cumhurbaşkanı adayımız olmuş olan sayın Selahattin Demirtaş ve onun üzerinde durduğu siyasi programdır, siyasi çizgidir. Bu, Türkiye’de yaratılmış çok önemli bir farktır. Yeniliğin gücüdür. Geleceğe yürümenin gücüdür. Değişimin gücüdür. Türkiye halkları, uzun yıllardan sonra ilk defa düzen partileri karşısında gerçek bir alternatife kavuşmuş olmanın sevincini, heyecanını yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına başladığımız günden itibaren adayımıza olan güvenin her gün daha da artığını görüyoruz. İki kötüden birine mahkum değiliz, mecbur değiliz. Selahattin Demirtaş’ın adaylığı etrafında yürüteceğimiz kararlı çalışma, Türkiye’deki bütün siyasi dengeleri, tabloları değiştirebilecek, altüst edebilecek bir güce ve özgüvene sahiptir. Bizler yaşadığımız bu tarihsel süreçte, aşmaya yöneldiğimiz tarihsel eşikte güçlü bir çağrı yapıyoruz. Yeni bir yaşam çağrısı yapıyoruz. Yeryüzünde yaşayan bütün canlıları kucaklayacak yeni yaşam çağrısıdır bu. Kimsenin birbirini ötekileştirmediği bir düzenin bir yaşamın çağrısıdır. Biz bu yaşamın hayal olmadığını biliyoruz. Yeni yaşam bir hayal değildir. Yeni yaşam bizim bugün kilitlendiğimiz ve bugün yoluna düştüğümüz tastamam bir gerçektir" dedi.
Bizim yerimiz halkımızın bağrıdır
Cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’ın köşklerde, saraylarda oturma gibi bir merakının olmadığının altını çizen Yüksekdağ, "Bizim yerimiz halkımızın bağrıdır. Hep ordaydık ve hep orda olmaya devam edeceğiz. Bu cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde halkımızla birlikte halklarımız için kazanabileceğimiz bir yaşamı üretmek ve ortaya çıkarmak istiyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sadece bir cumhurbaşkanlığı mevzisi kazanma kampanyası değildir. Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun bütün bölgenin geleceğini kazanma ve demokratik bir biçimde yeniden inşa etme zamanıdır. İşte bu tarihsel eşikte doğru adımları atmayı başarabilirsek, doğru yolda ilerlemeyi başarabilirsek yeni bir denklem kurmayı başarabiliriz. Bu zamana kadar ezberlenmiş denklemlerin altüst olduğunu görüyoruz. Her gün bir yerlerde dikişlerin patladığını görüyoruz. Bugün Ortadoğu’yu yeniden kaynayan kazan haline getirmeye başardılar. Sadece Türkiye değil, bütün Ortadoğu ve Mezopotamya’da değişim eşiğine gelindi. Halkların bu kaynayan kazan içerisinde bu ateşin ortasında özgürlük iradesi de kendisini göstermeye başladı" dedi.
Irkçı, faşist güçlere işte kötü
haberimiz budur
Halkların Demokratik Partisi’nin Türkiye genelinde bazı bölgelerde yasaklandığını dile getirerek konuşmasını sürdüren Yüksekdağ, "Kıyı kentleri dedikleri Ege ve Akdeniz kıyılarını bizlere yasakladılar. Tüm yasaklamalara ve ırkçı saldırılara rağmen biz yine dimdik ayakta, bir yaşam çağrısının, umudun çağrısının peşinden varlığımızı, birliğimizi koruyarak ilerlemeye devam ediyoruz. Ve birliğimiz genişliyor. Irkçı, faşist güçlere işte kötü haberimiz budur. Bizim birliğimizi dağıtacağınızı sandınız. Bizim birliğimiz Türkiye’nin her yerinde gelişiyor ve ilerlemeye devam ediyor. İşte Selahattin Demirtaş’ın adaylığı karşısında bu kadar paniğe kapılmalarının nedeni budur" dedi.
Gözyaşlarıyla kimseyi
kandıramazsınız
Konuşmasının son bölümünde, dünyanın gündeminde olan İsrail’in Gazze operasyonu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Yüksekdağ, "Başbakan, günlerden beri Gazze’ye yapılan saldırıyı kınayarak, İsrail’i lanetliyor. Biz de lanetliyoruz, ama biz aynı zamanda Kobani’yi de görün diyoruz. Kobani’de gözü dönmüş İŞİD’lilerin vahşetini neden görmüyorsunuz? Oralarda yaşanan işkenceleri görmeyeceksiniz, telaffuz etmeyeceksiniz, yokmuş gibi davranıp sadece Gazze için ağlayacaksınız. Bu gözyaşlarıyla kimseyi kandıramazsınız. Biz, inancı ne olursa olsun zulme uğrayan halkların hep yanındayız" dedi.





