Milas Eğitim-İş Temsilciliği’nden yapılan açıklamada, YGS sonuçlarının açıklanmasının ardından, ‘artan sıfır puan sorunumuz’ yine dile, gündeme getirildi. Bunun yanısıra testlerden tam yapan sayısının da azalmakta olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Bu vahim tablonun sorumlusu kim?” diye soruldu.
Milas Eğitim-İş Temsilciliği açıklamasında daha sonra şu görüşlere yer verildi:
İlk bakışta sorumlusu öğrenci gibi görünse de asıl sorumlu, içinde bulunduğumuz eğitim sistemidir. Tamamen sınav odaklı, sorgulamaktan ziyade ezbere yönelten sistemin sorgulanması lazım. Öğrencilerimiz daha ilkokuldan itibaren ‘bir elinde test bir elinde tost’la yetiştirilmeye başlandı. İlgileri doğrultusunda eğitim almalarına sistem izin vermedi. Akademik anlamda ilerlemeyi düşünmeyen öğrencilere, ’üniversite okuman için Anadolu lisesi okuman şart’ zihniyeti aşılandı. İlgisini hiç çekmeyen masalara, sıralara oturtuldu. Doğal olarak işe yaramadığı düşüncesine kapıldı. Sistem yine öğrenciyi değerlendirirken sınavları baz aldı. Tüm bunlar yetmemiş gibi eğitim sisteminin içeriğiyle ilgili düzenlemeler yapılacağına, şekille ilgili değişiklikler yapıldı. Daha akıllı olacaksınız diye ’akıllı tahta’ uygulaması gidildi. Öğrenci öğretmen bir bilinmezliğin içine süreklendi. Olan yine öğrencilere oldu. Eğitimde sürekliliğin önemine vurgu yapılsa da güzel ülkemizde köy okullarında birleştirilmiş sınıflarda her yıl öğretmen değiştirerek eğitim sürdürülmeye çalışılmaktadır. Sağlıklı temel oluşturulamamaktadır. Öğretmen tarafına bakarsak da; elle tutulur sorumlulukları yok. Tepeden dayatma müfredatı uygulamak zorunda kalıyorlar, özgün hareket etme yetileri ellerinden alındı. Eli kolu bağlanan öğretmenlerin de eğitimdeki rolü azalmaya başladı. Ailelere bakacak olursak sürekli değişen sistemde ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Özel okul, özel ders, kurs handikabında çocuğunu tanımadan yüksek beklenti içine girdiler. İşe yaramadığını hisseden, mutsuz bir nesil yetişmeye başladı… Belki de bu tabloyu iyi okumak lazım, gençler bizlere mesaj veriyor olabilir.
Tüm bunlara bakıldığında şunu sormamız lazım kendimize…
Biz kapitalizmin istediği çocuğu yetiştirmek zorunda mıyız ki? Öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda işlevsel sistem oluşturmak çok mu zor. Belki de üstat NAZIM HİKMET doğru söylüyordur …
‘Ben babamdan ileri doğacak çocuğumdan geriyim’ ...
Biz Eğitim-İş olarak bu başarısızlığın nedenini öğrenci ve öğretmen temelinde aramanın sorunu daha da çözümsüzlüğe doğru götüreceğini düşünüyoruz. Sorun sistemin bütünü içinde aranmalıdır. Liyakata dayanmayan idareci atamaları, sık sık yönetici değişiklikleri, sözleşmeli öğretmen, 4+4+4 uygulamalar okullarda eğitim-öğretim iklimi oluşturulmasının önünde engel oluşturmaktadır. Eğitim sisteminde imkan ve fırsat eşitliği ilkesi yara almıştır. Eğitim-iş olarak , başarının asıl nedeni uygulanmak istenen eğitim politikalarıdır. Milas’ta okul müdürleri ve müdür yardımcıları değiştirilerek başarının artırılması hedeflenmiş idi. Niçin bu başarı artırılamamıştır? Öyleyse bu başarısızlığın nedenini planlamayı yapanlarda aramak gerekir.
Çözüm, sınav ve dolayısıyla eleme anlayışını kaldırarak, üretme ve birlikte iş yapma anlayışı ve coşkusunu oluşturmaktan geçmektedir.
Eğitimimizi ancak, ‘Halkçı, Aydınlanmacı ve Bağımsızlıkçı’ temele oturtulmuş bir eğitim anlayışı bu çıkmazdan çıkarabilir.





