Gazeteci Ali Turhan Görgen’in ölümünün 1. yıldönümü anısına

Milas’ın en eski gazetecilerinden olan ve son yıllarına kadar gazetecilik refleksiyle çeşitli haberler yaparak, habrleri gazetemiz ÖNDER’de yayınlanan Ali Turhan Görgen, tam bir yıl önce 3 Ağustos 2021 tarihinde aramızdan ayrılmıştı. Nevzat Çağlar Tüfekçi, ölümünden 7 gün önce, 27 Temmuz 2021 tarihinde evinin önünde kendisiyle bir röportaj yapmıştı. Duayen gazeteci abimiz Turhan Görgen’in ölüm yıldönümünde, anısına saygı olarak bu röportajı yayınlıyoruz.

Gazeteci Ali Turhan Görgen’in ölümünün 1. yıldönümü anısına

Milas’ın en eski gazetecilerinden olan Ali Turhan Görgen, tam bir yıl önce 3 Ağustos 2021 tarihinde aramızdan ayrılmıştı. Ölümünden 7 gün önce, 27 Temmuz 2021 tarihinde evinin önünde kendisiyle bir söyleşi yapmıştım.

27 Temmuz 2021 Salı günü pazara giderken, onu evinin önündeki bankta, dut ağacının altında otururken gördüm. Arabayı kenara çektim ve kendisine yaklaştım. "Turhan Abi merhaba," dedim. "Nevzat sen misin?" dedi. Evinin önündeki bankta kendisiyle röportaj yaptım. Röportajımdan sevinmişti. Hatırlanmak, onu mutlu etmişti. Gazeteciliğe nasıl başladığını, yaptığı ses getiren önemli haberlerini, aldığı ödülleri heyecanla anlattı.

1967'den 2000 yılına kadar muhabirlik yaptı. Makinesiyle çektiği kaliteli fotoğrafların bölge sorumluları tarafından, gazetenin foto muhabirlerine ders olarak anlatıldığını söyledi, büyük bir mutlulukla.

Gazeteciliği severek yaptığını ve hakkını vermeye çalıştığını belirten Milâs’ın duayen gazetecisi Ali Turhan Görgen, "Gazetecilik benim için bir aşktır, bu aşk benim için hiç bitmeyecek," demişti, 27 Temmuz 2021 tarihinde.

"Gazetecilik bir aşk, sevgi işi, bu aşk içimde hâlâ daha taptaze," diyen ve 82 yaşında hayata gözlerini yuman usta gazetecinin ölüm yıldönümünde, emektar gazeteciyle ders niteliğinde olan ve bir sene önce yaptığımız bu söyleşiyi, ölüm yıldönümünde anısına saygı olarak yayınlıyoruz.  

 

Gazeteciliğe ne zaman başladınız?

1967 yılında Demokrat İzmir Gazetesi yayın hayatına başladı. Muhabir aramaya başladılar. Gazeteden Erol Akıncılar, Milas’a gelerek, rahmetli Turgut Dizdar’ın yanına uğramış. Turgut Dizdar o zaman Menteşe gazetesini çıkarıyor. Turgut Dizdar’a, “Bize bir muhabir lazım,” demiş. Ben de o günlerde gazeteciliğe meraklıyım. O zaman 28 yaşındayım. 1939 doğumluyum. Neyse ben Milas’tan haberleri gönderiyorum. Haberler yayınlanmaya başladı. Demokrat İzmir’de haberler çıktıkça, bu sefer diğer gazeteler beni aramaya başladı; “Haberlerini bize de gönder, bize de gönder” diye.

Hangi gazeteler onlar?

Milliyet, Bulvar, Tercüman, Ege Ekspres. Demokrat İzmir için yazdığım haberleri, fotokopiyle çoğaltarak diğer gazetelere de göndermeye başladım. Demokrat İzmir ve diğer gazeteler için hazırladığım beş zarfı, otobüs garajına giderek, otobüsle İzmir’e gönderiyordum. Kendilerini telefonla arayarak, “şu saate yola çıkan şu plakalı otobüsle zarf gönderdim, alın,” diyordum. Onlar da, İzmir Otogardan zarflarını alıyorlar, haberlerimi yayınlıyorlardı. O zaman İzmir otogarı Basmane’deydi. Daha sonra Hürriyet’ten bir teklif geldi. Onlar da benim diğer gazetelerde çıkan haberlerimi görmüşler. Hürriyet Ege Bürosundan Ertuğrul Kale aradı. “Abi, biz senden, haber bekliyoruz,” dedi. Başladık, Hürriyet’e de haber yazmaya. 1981’e kadar aktif olarak Hürriyet’e çalıştım.

Diğer gazetelere de servis yapıyor muydun?

Hürriyet’e haber geçmeye başlayınca onları bıraktım. Ben Hürriyet Haber Ajansı mensubuydum. Haberleri Hürriyet’e satıyorduk. Hürriyet Haber Ajansı daha sonra 2000 yılında Doğan Haber Ajansı oldu. Çok aktif olmasa da 2000 yılına kadar Hürriyet’e haber geçtim. Ben Doğan Haber Ajansına birkaç kez haber gönderdim, yayınlanmadı. Ondan sonra da göndermedim.

İlginç habercilik anılarınız var mı?

Benim en çok hoşuma giden bir şey vardır. Bafa’da sepet ören aile var. Bir de plajlardaki gölgelik yapan hasır şemsiyeleri örenler var. Bu benim için çok güzel bir haberdir. Hürriyet’i aradım. Aman abi ihmal etme bu güzel haber dediler. Gönderdim.

Gazetecilik aşkınız halâ devam ediyor mu?     

Olmaz olur mu hiç. Arada bir insanı dürtüklüyor. Pazar günü nasip olursa Güllük’e gideceğim. Dalyan, Kılıç Holding’e verildi biliyorsunuz. Dalyan’ın yanında liman işletmeciliği yapan Nevzat Balkır var. Onunla diyaloğa geçip, o bana balık yumurtası haberi yapmam için Kılıç Holding yetkilileriyle görüşüp bana aracılık yapacak. Bu benim için çok güzel haber olacak. Onunla konuşacağım, abi gel derse, gideceğim. Yıllar önce ben, bu balık yumurtası haberini yayınladım. Hatta İbrahim isimli birisi yapıyordu bu balık yumurtası işini. Evinin önüne dizmiş böyle yumurtaları, şakır şakır resimlerini çektim, Hürriyet, Türkiye baskısında bu haberi yayınladı. Güllük’ün balık yumurtası diye…

O zaman balık yumurtası meşhur muydu?

Halâ daha meşhur. Balık ve balık yumurtası Güllük’ün, halâ daha meşhurdur.

Kendi dönemizdeki gazetecilik ile şimdiki gazetecilik döneminin teknik imkânlarını karşılaştırırsanız eğer, aradaki fark nedir?

Şimdi teknoloji var, imkânlar var, bilgisayar var, internet var, mailler var; anında haber gönderebiliyorsun. Bizim zamanımızda öyle değildi. Haberi, resimleri zarfa koyuyorduk, gidiyorsun otobüs firmasına, veriyorsun 10 lira, oğlum bunu garaj müdürlüğüne bırakıver diyorsun, sonra gazete elemanını gönderiyor, zarfı aldırıyordu. Şimdi artık bu yok. İnternet yoluyla haber ve resimler anında karşı tarafa gidiyor. Şimdi gazetecilik daha kolay. Ben gazeteciliğin iyi taraflarını çok yaşadım.

Nedir o iyi tarafı gazeteciliğin?

İyi tarafı… Mesela ben Güllük’te güzel bir haber yakaladım. Eskiden Güllük çeşmesinin yanında bir Atatürk büstü vardı. Orada Türkiye Cumhuriyetini kuran diye başlıyor. Cumhuriyet’in “H” harfini koymamışlar. Ben iki çocuk buldum, o yazıya işaret etmelerini isteyerek fotoğraf çektim. Haber gitti. Haber yayınlandı, sansasyon oldu. Haber Türkiye ve Avrupa baskısında yer almış. O zamanlar Hürriyet Ege’nin sağ köşesinde bir yazar vardı. O da yazı yazdı bu konuyla ilgili. Milas Kaymakamı, Güllük Nahiye Müdürü, Güllük Muhtarı harekete geçti. İzmir’e gittim. Gazeteye uğradım. Şermin Şengör isimli bizim bölgeye bakan bir kadın gazeteci vardı. Görgen, git muhasebeye, 20 lira ödülün var dedi. Ne ödülü dedim ben. Atatürk Büstüyle ilgili haberin için dedi.

İyi para mıydı 20 lira?

1980’de 20 lira para ne demek, iyi para. Haberin peşini bırakmıyoruz tabi. Güllük muhtarı, Nahiye müdürü, Kaymakam ele ele verdiler; yazıyı düzelttiler. Arkasından bir haber daha patlattım. Gazetemizin yayını üzerine, Milas Kaymakamı, Güllük Nahiye Müdürü ve Muhtar elele vererek, Atatürk anıtının altındaki eksik “H” harfini yazdırdılar diye tekrar haber yaptım. Benim en çok hoşuma giden, unutamadığım olay bu.

Muhabirlik zevkli bir iş miydi?

Tabi zevkli bir işti, Heyecanı yüksek bir işti. Haberi yapmak için koşturuyorsun, çabalıyorsun, otobüse veriyorsun, haberin çıkmasını bekliyorsun. Haberimi gazetede görünce mutlu oluyor, seviniyor, tüm yorgunluğum geçiyordu. Biz haberi koklardık. Nerede ne var, neyi haber yapabiliriz diye. Şimdiki gibi haber bize gelmez, biz haberi arar bulurduk. Bu konuda biraz da yaratıcı davranırdık.

Aktif gazeteciliğiniz ne kadar sürdü?

1967’de başladı, 1981’e kadar sürdü. 1981’den sonra da arada bir haber gönderdiğim oldu. Yayınlandı. 2000’den sonra haber göndermeyi bıraktım ama yerel basında haberlerim çıkmaya devam etti. Çok güzel haberlerim yayınlandı. Çok güzel arkadaşlarla tanıştım. Hatta ilk Demokrat İzmir’e başladığım zaman, burada bir doğum doktoru vardı. Bir hastasına kürtaj yapmış. Biz bu haberi bir aldık, hemen patlattık. Demokrat İzmir, yarım sayfa olarak, Milaslı Doktor hastasına gizli kürtaj yaptı diye verdi haberi. Geniş olarak. O haber, çok ses getirdi. Bir ara Yüksel Sezen, Yeni Asır’a bakıyordu. Askere gitti. “Abi ben askerden gelene kadar, Yeni Asır’ı da ihmal etme, ara- sıra haber geçiver,” dedi.  Oraya da başladık haber geçmeye. Rahmetli Hasan Fehmi İlter milletvekili adayı. Ben, onun eşiyle birlikte çok güzel bir resmini çekmiştim Yeni Asır’a. Benim eski tip bir fotoğraf makinem var. 16 pozluk çeker. Ben filmi bizim Ege masasına bakan Ahmet isimli kişiye, film makarasını sardım verdim eline. Hadi yav dedi, bu makine iyi fotoğraf mı çeker dedi. Ben, Ahmetçim, sen filmi yıkat, beğenirsen mesele yok, beğenmezsen ne istiyorsan söyle dedim. Bir saat sonra yanına gittim. Yanımda rahmetli eşim de var. Oturduk. Bir baktım fotoğraf makinasının yanında film duruyor. Şaşırmış adam. Abi bu makine, bu kadar güzel nasıl resim çeker dedi hayranlığını gizleyemeyerek.

 Markası neydi?

İsmini hatırlayamadım. Makine halâ daha bende. Benden istedi, vermedim. Bizim Ege şefi Nejat Seçen, bir gün benim bu 16 pozluk filmi yıkattırmış, geldi, salonda, foto muhabirlerinin önünde gösteriyor. Arkadaşlar bakın dedi. Şu fotoğrafın, şu filmin güzelliğine bakın. Adamlar şaşırdı. Gerçekten, o fotoğraf makinesinin özelliği oydu. Her makine fotoğraf çeker ama onun gibi çekemezdi. Tebrik ederiz arkadaşımızı dediler. Nejat Seçen’e, ben haber getirdim derdim. O da sen merak etme senin haberlerin hepsi girer dedi. Bir seferinde Kapıkırı köyünde bir yabancı çiftle tanıştım. Benim çat-pat Fransızcam var. Onların güzel resimlerini çektim. Hürriyet arka sayfaya tak koydu mu haberi. Yabancı çift, Bafa gölündeki doğal yaşamı incelemeye geldiler şeklinde.

Bilecik’ten geçilen haber

Bir tanıdığın düğünü var Bilecik’te. Biz kalktık, çoluk-çocuk, benim mersedese bindik gittik. Fotoğraf makinesi arabada. Dünürleri teknik okul müdürüymüş. Tuttum ben onun atölyede resimlerini çektim. Atölyede çalışırken. Onun yaptığı şey, Türkiye’de ve Dünyadaki büyük adamların resimlerini mermere nakşetmekti/işlemekti. Adam yaptığı resimlerin yanına geçti, ben öyle resim çektim. Haber dört dörtlük. Resim çok güzel. Haber arka sayfada çıktı. Müdür beni aradı. Turhan abi, Turhan abi benim resim arka sayfada çok güzel çıkmış dedi. Ben de tebrik ederim dedim. Yav Bilecik’te o kadar tanıdığım gazeteci var, hiçbirisi bu konuda bana yardımcı olmadı, benim haberimi yapmadılar dedi. Sen ta Milas’tan geldin, benim haberimi yaptın, size teşekkür ederim dedi. Onun bu yaklaşımı benim de hoşuma gitti. Gazeteci her yerden haber yapabilir, gazeteciliğin alanı geniştir, sınırsızdır.

Son sözleriniz

Gazetecilikte çok güzel bir hayat yaşadım, dostlar edindim, çevrem genişledi. Bir duygu tatminliğini yaşadım. Gazetecilik bende özgüven yarattı. Herkes işini severek yaparsa, o işte başarılı olur.

NOT: Duayen gazeteci Turhan Görgen’in yakınlarının Milas Belediyesinden bir istekleri var. Turhan Görgen’in evinin bulunduğu ve birbirine paralel Müştakbey Caddesiyle Turgut Özal Caddesi arasında kalan caddeye “GAZETECİ ALİ TURHAN GÖRGEN CADDESİ” isminin verilmesi...

 

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık