Image Slider
Fevzi Topuz
Mehmet Cayirli
Durmus Ozdemir
Ahmet Aras

İnşaat Mühendisleri Odası’ndan17 Ağustos Gölcük Depremi yıldönümü değerlendirmesi

“DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ”

İnşaat Mühendisleri Odası’ndan17 Ağustos Gölcük Depremi yıldönümü değerlendirmesi

İnşaat Mühendisleri Odası Milas Temsilciliği, dün oda binasında, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin yıldönümünde, bir değerlendirme yaparak, yapılan ve yapılamayanlara dikkat çekti.

Pandemi nedeniyle bu yıl ilçe kongreleri yapılmadan, Muğla Odası tarafından, üyelerin görüşü alınarak atama yapılan İnşaat Mühendisleri Odası Milas temsilcilerinin hazır bulunduğu değerlendirme toplantısında, Muğla İnşaat Mühendisleri Odası Milas Temsilciliği Yönetim kurulu üyeleri; Temsilci Ali Avcı ve Temsilci yardımcıları Çağlar Bacaksız, Özcan Özer, Zeliha Varan, Semih Soygan, 17 ağustos Gölcük depreminin yıldönümü nedeni ile basın açıklamasında bulundular.

Gölcük Depremi’nin, belki de en çok İnşaat Mühendisliği mesleğinin sonuçlar çıkarması gereken ve ülkemizin deprem gerçeğiyle yüzleşmesini sağlayan bir olgu olduğunu belirten İnşaat Mühendisleri Odası Milas Temsilcisi Ali Avcı, “17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli depremin 21.yılında, yapı stokumuz güvenli mi? Değişen bir şey var mı? Depremlerde ortaya çıkan can ve mal kayıpları kadere bağlanamaz!” dedi ve İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi’nce hazırlanan metni okudu:

 

 

17 AĞUSTOS 1999 GÖLCÜK MERKEZLİ DEPREMİN 21. YILINDA YAPI STOKUMUZ

GÜVENLİ Mİ? DEĞİŞEN BİRŞEY VAR MI?

 DEPREMLERDE ORTAYA ÇIKAN CAN VE MAL KAYIPLARI KADERE

BAĞLANAMAZ!

17 Ağustos 1999 yılında yaşanan ve ülke tarihimizin sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan 7.4 büyüklüğündeki GÖLCÜK Merkezli depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Resmi sonuçlara göre 18.873 insanımız yaşamını yitirdi. Yapılarımızın %25'i, kullanılamaz hale geldi. Bir milyondan fazla insanımız evsiz kaldı.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak deprem gerçeğini unutmadık, unutmayacağız. 17 Ağustos 1999 Gölcük ve daha sonra yaşadığımız diğer depremlerde ortaya çıkan her acının yükünü omuzlarımızda, acısını ise kalbimizde taşıyoruz.

Depremin Ortaya Çıkardığı Sonuçlar Sadece Can Kaybı mı?

Bilinmesi gerekir ki depremler sadece can kayıpları ortaya çıkarmaz. Meydana geldikleri bölgenin altyapısını ve ekonomik düzenini bozmakla kalmayıp, bulaşıcı ve salgın hastalıklar, yaralanma, psikolojik sorunlar, sakat kalma, pazar kaybı, üretim ve gelir kaybı, enflasyon, acil yardım harcamaları, işsizlik ve planlanan yatırımların gecikmesi, çevrenin bozulması ve çevre sorunları gibi önemli sonuçlar doğurmaktadır.

Yapı Stokunun Mevcut Durumu ve Yapı Üretim Anlayışımız değişti mi?

17 Ağustos Depremiyle birlikte yaşamış olduğumuz depremler ve Ocak 2020 tarihinde yaşadığımız Elazığ-Sivrice Depremi, yapı stokumuzun halen güvenli olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Üzülerek söylemek gerekir ki; deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değiliz.

Var olan yapı stokunun deprem riski giderilememiş, "yara sarma" anlayışıyla günün kurtarılmasına çalışılmıştır.

 

İmar Affı-İmar Barışı

 

17 Ağustos Deprem yıkımının 21. Yılında Önemle belirtmeliyiz ki: Mühendislik hizmeti almadan kaçak olarak üretilmiş yapıların süresiz olarak yasal hale getirilmiş olmasıyla, devletin sorumluluğunda olması gereken can ve mal güvenliği bir kenara atılmıştır.

Temel sorun yara sarmak değil, insanlarımızı yıkılacak yapıların altında bırakmamaktır. Tüm yasal kurallara uyarak onun bedelini ödeyen konut ve yapı sahipleriyle birlikte, işini doğru yapan mühendis ve mimarlar cezalandırılmıştır.

 

Planlama Yapılaşma ve Kentsel Dönüşüm

Depreme karşı yapı stokunu güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni sorun alanları yaratmaktadır. "Riskli alan", "riskli yapı" belirlenmesindeki adaletsizlik, keyfilik ve hukuksuzluk ve hak kayıplarına yol açmıştır.

Bugünkü kentsel dönüşüm yasası ve var olan mevzuatlar; kentsel dönüşüm uygulamaları için temel beklenti olan sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede, güvenli yapılarda oturmak anlayışını karşılayamamıştır.

Neler Yapılmalı

Artık ülkemizde bilinmeyen bir fay hattı yoktur. Durmadan fayları ve depremi konuşmak insanları depremin yıkıcı etkisinden korumaz. Geniş bir seferberliğe, geniş bir işbirliğine ihtiyaç vardır.

Profesyonel mühendislik yaşamının düzenleyicisi olması gereken Odamız ve diğer meslek odalarının yetkileri giderek bilinçli bir şekilde azaltılmış hatta ortadan kaldırılmıştır. Oysa bilimsel ölçekte kent planlarının yapılması, mesleki yetkinliğe dayalı yapı denetim sisteminin kurulması, nitelikli bir mühendislik eğitimi koşullarının sağlanması, mühendislik hizmetlerindeki kalitenin yükseltilmesi, İnşaat Mühendisliği Bölüm ve Programlarıyla ilgili kontenjanların azaltılması, 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Yasanın değiştirilmesi ve meslek alanımızla ilgili olarak bir “MESLEK YASASININ” çıkarılması zorunludur.  

Açıklıkla söylenebilir ki bugün ticari kaygı teknik kaygının önüne geçmiş, bilgi, beceri ve liyakat sahibi yöneticilerin yerini şirket ve cemaat ilişkileri almıştır. Meslek odası, üniversiteler ve endüstri kuruluşları arasında olması gereken işbirlikleri görmezden gelinerek yok sayılmıştır. Bu anlayış değişmelidir.

Kentlerimiz depreme hazırlıklı hale getirilmeli, deprem vergileriyle toplanan 35 milyar dolar, yapı stokunu deprem güvenlikli hale getirmek için kullanılmalıdır.

İmar barışı nedeniyle kaçak ve mühendislik hizmeti almayan veya ruhsatlı olup da üzerine yeni kaçak katlar yapılan yapıların yaşanacak bir depremde ayakta kalma şansları yoktur. Bu yapılar öncelikle yıkılmalıdır.

Kıt kanaat geçinmeye çalışan insanların yapılarını deprem güvenlikli hale getirmeleri mümkün değildir. Sosyal Devlet anlayışı çerçevesinde konut stoku yenilenmelidir.

Bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme, tasarım, uygulama ve yapı denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçmektedir.

Yapı üretim sürecinin önemli bir parçası olması gereken "Şantiye Şefliği" konusu çözümün değil, sorunun bir parçası olmuştur. Farklı meslek disiplinleri ve uzmanlık alanları dikkate alınmadan şantiye şeflerinin görevlendirilmesi, bilime ve bilgiye aykırıdır.

SONUÇ OLARAK

Yeni yapılacak olan yapıların, "Bina Deprem Yönetmeliği" dikkate alınarak bilim, teknoloji ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapılması can ve mal güvenliğinin sağlanması bakımından büyük bir önem taşımaktadır.

Var olan yapı stokumuz güvenli olmaktan uzaktır. Ayrıca kendi kendisine yıkılan yapıların varlığı ve tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların af kapsamına alınmış olmaları da kentlerimizin büyük bir risk altında olduğunun önemli bir işaretidir.

Deprem yönetmeliğinin ve depreme dayanıklı yapı üretilmesinin ana unsuru inşaat mühendisleridir. Bu nedenle inşaat mühendislerinin iyi yetişmiş olmaları gerekir. Bu duruma rağmen Fiziki şartları yetersiz, öğretim kadroları son derece zayıf, laboratuvarı olmayan ve oldukça fazla kontenjana sahip okulların inşaat mühendisliği diploması veren okullara dönüşmüş olması kabul edilemez.

Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışından kurtulup; bilimin, tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerekir

Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yoktur.

Bilime, bilgiye, mühendisliğe, akla ve insana önem veren uygulamalar sorunun değil çözümün yoludur. 17 Ağustos yıkımının 21.yıldönümünde ilgilileri bir kez daha uyarıyoruz.

 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi Milas Temsilciliği Yönetim Kurulu

 

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık