Muğla Çevre Platformu’ndan önemli çağrılar!
A. Kemal KAŞKAR -

Bir grup Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) üyesi, geçen hafta Ankara’da başta TBMM olmak üzere bir dizi ziyaretlerde bulunup, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Muğla’nın Doğal SİT alanlarını yeniden değerlendirerek, koruma derecelerini düşürme projesinin iptal edilmesi için taleplerini iletirken, Gökova bölgesinde onaylanan uygulamanın iptali için açtıkları dava hakkında da bilgi verdiler.
20 bin imza teslim edildi
MUÇEP üyeleri Abide Elbaşı, Meliha Tekin, Zeynep Gündüzyeli, Mustafa Demiröz, Şamil Bestoy, Serdar Denktaş ve Mehmet Çilsal’dan oluşan heyet, Ankara’eaki temasları kapsamında, Doğal SİT Alanlarının imara açılmasına karşı topladıkları 20 bin imzayı Ankara’da Çevre Şehircilik Bakanlığı’na teslim ettiler.
Ne halkın, ne belediyelerin, ne de sivil toplum örgütlerinin görüşü alınmadı!
MUÇEP üyeleri; “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, üç yıl önce bir gayrimenkul şirketine ihale ile hazırlattığı ‘Muğla Dört Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu’na dayanarak, Muğla bölgesindeki tüm SİT alanlarının neredeyse tamamının koruma derecelerini düşüren bir ‘yeniden değerlendirme’ çalışması yaptı. Bu çalışma, tüm kıyı alanlarının betonlaşmasına, biyolojik çeşitliliğin, endemik türlerin ve koruma altındaki canlı türlerinin yaşam alanlarının yok olmasına yol açacaktır. Dayanak olarak gösterilen ‘bilimsel’ rapor ise halâ kamuoyu ile paylaşılmadı. Kentte yaşayan insanların, gelecek nesillerin yaşam alanları ile ilgili planlama yapılırken ne halkın, ne belediyelerin, ne de sivil toplum örgütlerinin görüşü alınmadı. Bölgedeki doğal koruma alanları ile ilgili daha önce yapılmış onca bilimsel çalışma yok sayıldı. Şeffaf yürütülmesi gereken bir süreçte yapılan çalışmalar adeta bir sır gibi saklandı” açıklama-itirazlarıyla sürdürülen kampanyaa toplanan 20 bin imzayı, bakanlığa teslim ettiler ve projeyi hazırlayan bilim insanlarına şu çağrı yaptılar:
“İmzanızı lütfen geri çekin”
Prof. Dr. Hayri Duman başkanlığında hazırlanan ‘Muğla Dört Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu’na itiraz eden MUÇEPliler, “Sizin ve ekibinizin katkısı ile hazırlanan, Muğla’nın Doğal SİT Alanlarını yeniden değerlendirme çalışmasında dayanak olarak gösterilen ‘Muğla Dört Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu’ndan imzanızı lütfen geri çekin. Bilmenizi isteriz ki; doğal yaşam alanlarının yok olmasına yol açacak bu raporunuz ‘bilimsel’ etikle bağdaşmaz ve kamu vicdanında mahkum edilir.”
Çağrıda ayrıca, “Yurttaşların yasal ve anayasal haklarının çiğnenmesi yanında Uluslararası Sözleşmeler de ihlal edildi. Türkiye’nin taraf olduğu; Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Rio), Uluslararası Yaban Hayatı Koruma Sözleşmesi (Bern), Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesi’nin Korunması Sözleşmesi (Barselona) ve Avrupa Birliği’nin taraf olduğu, aday ülke olarak Türkiye için de bağlayıcı olan Bilgiye Erişim, Karar Alma Süreçlerine Katılım ve Çevresel Adalete Erişim Sözleşmesi (Aarhus) ihlal edildi. Avrupa Birliği’nin Çevre Müktesebatı ve 2020 Biyolojik Çeşitlilik Stratejik Hedefi’ne aykırı hareket edildi” görüşlerine de yer verildi.
Doğa talanı ‘torba’ya sığmaz!
MUÇEP üyeleri, “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adı altında Meclis gündemine gelen Torba Yasa ile ilgili olarak da, gerek milletvekillerini ziyaretlerinde, gerekse yazılı olarak yaptıkları çağrıda ise;
“Torba Yasa, ülkemizin doğal yaşam alanlarının rant uğruna talan edilmesini öngörüyor. Kanun tasarısının 54. maddesi yasalaşırsa; madencilik faaliyetleri için gereken Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve diğer izin süreçlerinin 3 ay içinde bitirilmemesi halinde izin verilmiş sayılacak. Bu tasarı, madencilikte Türkiye’nin tüm çevre mevzuatını rafa kaldıracaktır.
‘Madencilik’ adı altında ormanların talana açılması yetmemiş olmalı ki, tasarının 55. maddesi ile orman alanlarında yapılacak madencilik faaliyetleri için, ilk 10 yıl için herhangi bir bedel alınmayacağı düzenlemesi getiriliyor. Ormanlar tüm ülkenin yurttaşlarının, kurdun, kuşun ortak yaşam alanıdır; madencilerin babalarının çiftliği değildir!
“Geleceğimizi yok edecek bu girişime izin vermeyin!”
Tasarının 56. maddesi ile ‘jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune almaya yönelik faaliyetler için ÇED kararı aranmayacağı’ düzenlemesi getirilerek Kazdağları, Yatağan ve diğer hassas alanlar madencilerin insafına bırakılmak isteniyor.
Tasarının 61. maddesi ile mera, yaylak ve kışlaklar endüstri bölgesi, teknoloji geliştirme bölgesi, organize sanayi bölgesi, serbest bölge adı altında yağmaya açılıyor. Ülkemizin biyolojik çeşitliliğini, yaban ve evcil hayvanlar için yaşam alanı olan ormanları, meraları yağmaya açmaya kimsenin hakkı yoktur! Ülkenin tüm yurttaşları adına geleceğimizi yok edecek bu girişime izin vermeyin!” dediler.





