“Sevgi uğruna yaptıklarımız”

Kristin HANNAH / Roman / Pegasus Yayınları / Kasım 2012 / 462 sayfa

“Sevgi uğruna yaptıklarımız”

Ayşegül Şenay KAŞKAR –

Kristin Hannah; sevenlerinin çok iyi bildiği üzere kadın hikayeleri yazar. Kız arkadaşlar, kız kardeşler, hikayelerinde hep baş köşededir. Diğer olaylar ise bu insanların çevresinde gelişir. Klasiktir, duygusal yönü ağır basan bu hikayeleri bitiren okuyucunun muhtemelen gözünde yaş, boğazında da koca koca yumrular olur, oluşur. Bunun sebebi ise Hannah'ın romanlarındaki duyguyu okuyucuya geçirme başarısıdır.

Kristin Hannah; 1960 yılının eylül ayında Güney Kaliforniya’da doğdu. Sahil kenarında kumdan kaleler ve sörf yaparak büyüdüğünü söyleyen Hannah, sekiz yaşında iken ailesi ile birlikte Batı Washington’a taşınır. Sonraki yıllarda bir süre bir reklam ajansında çalıştıktan sonra hukuk fakültesine gitmeye karar verir. Annesi, Kristin’in hukuk fakültesine yazar olmak için gittiğini dile getirir. Kristin Hannah hukuk fakültesinde 3. ve son senesindeyken annesi kansere yakalanır. Annesi hastanede hayatının en ağır savaşını verirken, halâ kızının bir yazar olacağına inanmaktadır. Bu inançla birlikte Kristin Hannah hayatının en klişelerle dolu romantik yazılarını yazar. Ardından annesi vefat eder. Annesinin ölümünün ardından yazdığı tüm yazıları bir kutuya koyarak yazarlık fikrini bir kenara bırakan Hannah evlenir. Artık evli bir kadın olan Hannah avukatlık işine de devam ettirmektedir. Ancak hamile olduğunu öğrendiğinde ve beş ay yatak istirahati yapmak zorunda kaldığında, Kristin Hannah evde okunmadık kitap bırakmaz. Ardından, eşinin de desteği ile kutulara kaldırılan eski notlar tekrar ortaya çıkarılır. Hannah oğlunu doğurduğunda elinde bir kitap taslağı da hazırdır.

Kristin Hannah, hemen hemen her yazarın yaşadığı sorunlardan biri olan yayıncı bulmakta zorlandı. Ama ret cevapları onu yıldırmadı, denemeye devam etti. 1990 yılında aldığı bir çağrıya cevap verdiğinde hayatı da değişmiş oldu. O andan itibaren artık geriye hiç bakmadı ve profesyonel bir yazar olma yolunda adımlarını attı. O günden bugüne de yazma hevesini kaybetmedi. Kristin Hannah şimdi iyi bir eş, anne ve yazar olmaktan duyduğu mutluluğu sürdürüyor.

Yazar Altın Kalp, Maggie, Ulusal Okuyucu Seçimi ödüllerinin de sahibi.

 

Türkçeye çevrilen kitapları

Ateşböceği Yolu, Ateşböceğinin Şarkısı,  Kış Bahçesi, Gerçek Renkler, Gece Yolu, Uzak Kıyılar, Kız Kardeşler Arasında, Sevgi Uğruna Yaptıklarımız, Evden Çok Uzakta, İlkbahar Rüyası, Bir Tutam Gündüz Bir Tutam Gece, Yıldız Masalı, Yaz Rüzgarı, Mucizeler Yağarken, Gümüş Gözyaşları.

 

Ailenin ne anlama geldiğini öğrenecekleri duygusal ve dokunaklı bir yolculuk ...

Yıllar süren uğraşına rağmen çocuk sahibi olamaması Angie Malone'u çok üzmüştür. Acı dolu bir boşanmanın ardından Pasifik Northwest'teki kasabasına döner ve aile restoranının yönetimini devralır. Hayatın dalgalar gibi yükselip alçaldığı West End'de, problemli genç bir kadınla tanışıp arkadaşlık etmeye başlayan Angie'nin hayatı bütünüyle değişmeye başlar.

Angie, Lauren Ribido'yu işe alır çünkü on yedi yaşındaki bu kızda farklı bir şeyler bulur. Aralarında sıkı bir bağ oluşur ve annesi Lauren'ı terk ettiğinde Angie ona kalacak bir yer verir. Ama bu iyiliğin sonuçlarına göğüs gerecek güçte değildir henüz. Biri çocuk özlemi çeken, diğeriyse anne sevgisine hasret bu iki kadın kimsenin hayal edemeyeceği bir şekilde sınanacaktır.”

Pasifik Kıyıları’ndan, West End’den, DeSaria ailesinin sıcacık, sevgi dolu evine konuk oluyoruz.

Kristin Hannah, her zamanki güzel anlatımıyla bizi duygulandırmaya devam ediyor. Sevgi Uğruna Yaptıklarımız, aile ilişkilerinin, anne-baba sevgisinin ve en önemlisi aile olmayı hissetmenin üzerine kurulmuş duygu yüklü bir roman. Kitap, hayata tutunmaya çalışan iki kadını konu alıyor. Biri daha on yedisindedir, diğeri ise otuz sekizinde.

Angie DeSaria Malone, Seattle’da yaşayan çocuk sahibi olamayan bir kadındır. Eşiyle birbirlerini çok sevseler de, artık Angie’nin çocuk saplantısı ve bu konuda yaşadıkları başarısız deneyimler evliliklerini yıpratır hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak eşiyle boşanmalarının ardından doğup büyüdüğü yere, ailesinin yaşadığı Kuzeybatı Pasifik’teki West End Kasabası’na geri döner. Kendisi tam bir aile kuramadığını düşünse de onu kocaman ailesi bekliyordur evinde. Kız kardeşleri Mira, Livvy, annesi ve yeğenleri onu bekliyordur. Sevgi ve neşe dolu bir aileye sahiptir. Şükran günü için, Noel için özel rituelleri olan bir ailedir bu. Kocaman masaların kurulduğu, ailenin işlettiği restoranda ve evde ekmek, sarımsak kokusunun eksik olmadığı gerçek bir ailedirler. Lakin, babasını ve doğan çocuğunu geçen yıl içinde kaybetmiştir. Babası olmadan evine dönmek onun için çok zor bir durumdur. Sımsıcacık aile restorantları ve evi onsuz boştur. Bir de babasının prensesi, üzerine titrediği küçük kızı iken bu durum daha da zordur.

Angie, boşanmasının yükünü üzerinden atmak, eski kocası Conlan Malone’u unutmak için kötü durumda olan aile restoranlarında annesi ve iki kız kardeşine yardım etmeye karar verir. Annesi ve kız kardeşleri gibi yemek yapmak konusunda hiç de iyi olmasa da reklam sektöründe olduğu için farklı yollar ve bazı yeniliklerle  babası için aile restorantlarını kurtarmak istemektedir.

...

“Kapıda durdu. Annesi mutfağın ortasındaki kocaman tezgâhın başında durmuş tatlı hamurunu yuvarlıyordu. Un, yüzünün yarısını kaplamış, saçlarına bulaşmıştı. Yetmişlerden kalma gözlüklerinin camı fincan dibi gibi kalındı ve kahverengi gözlerini kocaman gösteriyordu. Kaşının üzerinde biriken küçük ter damlacıkları unlu yanaklarına akıp göğsüne düşüyordu. Babasının ölümünden sonraki beş ayda çok kilo kaybetmiş, saçını boyamayı bırakmışttı. Saçları bembeyazdı artık.

Ocağın başında duran Mira, bir kap kaynar suya gnocchi‘leri atıyordu. Arkadan bakınca bir genç kızdan farksızdı. Dört çocuk doğurduktan sonra bile halâ kuş gibi cılızdı ve genellikle ergenlik çağındaki kızının kıyafetlerini giydiği için, kırk bir yaşında olmasına rağmen on yaş daha genç görünüyordu. Bu akşam, ensesinde ördüğü upuzun saçları yılan gibi beline doğru süzülmüştü. Üzerinde düşük bel, bol paça siyah bir pantolonla kırmızı örgü bir kazak vardı. Konuşuyordu, bunda şaşılacak bir şey yoktu; her zaman konuşurdu çünkü. Babası en büyük kızının sesinin son hız çalışan bir blender gibi çıktığını söyleyip sürekli ona takılırdı.

Diğerlerinden biraz uzakta kalan büyük ablası Livvy, sol tarafta taze mozarella peyniri dilimliyordu. Siyah ipek elbisesinin içinde Bic tükenmez kalemlerine benzemişti. Topuklarından daha yüksek olan tek şey tüysü saçlarının kabartısıydı. Livvy yıllar önce manken olma hevesiyle apar topar West End’den ayrılmıştı. Bütün iş görüşmelerine, “Şimdi lütfen soyunun” cümlesinin eşlik edeceğini anlayana kadar da Los Angeles’ta kalmıştı. Beş yıl önce, otuz dördüncü yaşgününden kısa bir süre sonra, başarısızlığını ve çabalarının beyhudeliğini kabullenerek, ailenin hiç görmediği ve duymadığı bir adamdan olma iki küçük oğluyla birlikte eve dönmüştü. Aile restoranında çalışıyordu ama bunu istemeye istemeye yapıyordu. Küçük bir kasabaya hapsolmuş büyük şehir kadını olduğuna inanıyordu. Şimdi tekrar evlenmişti; geçen hafta Las Vegas’taki Aşk Şapeli’nde çarçabuk bir tören düzenlenmişti. Üçün şanslı bir sayı olduğunu düşünen herkes Salvatore Traina’nın sonunda onu mutlu edeceğine inanıyordu.

Angie gülümsedi. Zamanının büyük kısmını bu üç kadınla bu mutfakta geçirmişti; kaç yaşında olursa olsun ve hayat onu ne yöne savurursa savursun, burası hep evi olacaktı. Annelerinin mutfağında sevildiklerini ve güvende olduklarını hissederlerdi. Ablalarıyla farklı yaşam biçimlerini tercih etseler de birbirlerinin kararlarına sıkça müdahale ederlerdi, etle tırnak gibiydiler. Kopmaları mümkün değildi. Angie yine onların hayatlarının bir parçası olmak istiyordu; kederini uzun zamandır tek başına yaşamıştı.

Mutfağa girip kutuyu masaya bıraktı. “Selam kızlar.”

Lauren Ribido, West End’de yaşayan zeki, çalışkan ve yalnız başına hayata tutunmaya çalışan bir kızdır. İçki ve sigara düşkünü bir annesi vardır. Babasını hiçbir zaman tanımamış ve bilmemiştir. Aile olmak ne demek bilmiyordur ve aile olmaya, bunu hissetmeye hep özlem duymuştur. Başarılı bir lisede burslu okuyordur. Ama hayatına devam edebilmek için hep bir yerlerde çalışması da gerekiyordur. Annesi sarhoş olup nasihat vermekten başka bir şey yapmıyordur onun için. Annesi onun yaşlarında lise mezuniyet töreninde sarhoş olup hamile kaldığını, bu hatasının hayatını mahvettiğini anlatmaktadır hep. Dolayısıyla Lauren’i, hayatını mahveden neden olarak görmekte, onunla bir anne-kız ilişkisi kurmamaktadır. Lauren’e karşı hep uzak davranmaktadır, adeta onu öpmekten ona sarılmaktan korkmaktadır.

Neyse ki bir dayanağı vardır hayatında Lauren’in; dört yıldır birlikte olduğu liseden erkek arkadaşı David Ryerson Haynes. David, West End’in tanınmış ailelerinden geliyordur. Durumları çok iyidir, zenginlerin oturduğu mahallede yaşamaktadırlar. Bu durum aralarında uçurumlara neden olsa da iki genç birbirlerini çok seviyorlardır. Tek sorunları üniversitelerde ayrı olmaktan korkmakta ve ona göre tercihlerini yapıp geleceklerini çizmek istemektedirler.

Lauren garson olarak bir yerde çalışmaktadır. Annesi çalıştığı kuaföre genelde sarhoş olduğu için gidememekte ve her ay ev kiraları olan parayı ödeyememektedirler. Bir gün işlerin kötü gitmesi sonucu patron üzülerek onu işten çıkarmak zorunda kalır. Artık Lauren işini kaybetmiştir. Evle ve  annesiyle ilgilendiği için yeniden bir iş bulmalıdır. Yağmurlu bir günde iş aradığına dair broşürlerini dağıtırken bir bayan tarafından fark edilir, insanların ona acınası bakışlarına alışmıştır ama bu durumdan hoşlanmamaktadır. Bu bayan Angie’den başkası değildir. Angie, Lauren’e zorla bir miktar para verir. Bu para onun o gününü kurtaracaktır, çünkü kira ödeyemedikleri için evden atılacaklardır. Daha sonrasında hayır kurumunda tekrar karşılaşmalarının ardından Angie kendini kızı takip ederken bulur. Ona yakası kürklü yeşil bir manto alır, bazı yardımlarda bulunur. Kendisine yardım eden bayanı bulmak isteyen Lauren de, Angie’nin peşine düşüp aile restoranlarına  gider ve tanışırlar. Orda garson olarak işe de başlar. Angie, Lauren’a ayrı bir sevgi duymuştur. Ona her konuda yardımcı ve destek olmaya çalışıyordur. DeSaria ailesinin bir parçası olmaya başlamıştır Lauren ve Angie’yi annesinin yerine koymaya başlamıştır. Birlikte geçirdikleri uzun günler sonrasında çok yakınlaşırlar, artık arkadaş gibi görüyorlardır birbirlerini ve her şeylerini paylaşıyorlardır birbirleriyle. Lakin onları bekleyen sürprizler vardır. Hayatlarında dönülmez yollar olacaktır. Pişmanlıklar ve bazen de umutlar. Keşkelerle ve farklı duygularla birbirlerini sarsalar da hayat onlara çok şey öğretecektir. Belki de bir aile kazandıracaktır…

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık