SUÇIKAN’DAN ÇIKAMAYAN SU..

ÖNDER Haber / Adem KANKAYNAR

SUÇIKAN’DAN ÇIKAMAYAN SU..

Pek çok kez yazdık. “Uyku Vadisi ve İncirliin Mağarası’nın da üzerinde bulunduğu Hamzabey Çayı artık akmıyor. Hamzabey Çayı’nın belki binlerce yıldır akan yatağına su sağlayan Karacahisar’daki Suçıkan gözelerinde artık su yok” diye...

 

Bölgemize tatile gelen bir yurttaşımız, Hamzabey Çayı boyunca bir yürüyüşle Suçıkan’a kadar gitmişler. Fotoğraflar da çekmişler. O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlar ki, bunları, görüşleriyle birlikte bize de ilettiler.

Bizler, Su Çıkan bölgesi gibi yeraltı sularının birçok gözeden fışkırarak bir dereye hayat verdiği bu bölgeyi görmüş, bilen insanlar olarak, bu konudaki bütün hassasiyetimize karşın, utandık. Kuşkusuz bu doğa felaketinden en fazla sıkıntı duyanlar da Karacahisarlı yurttaşlarımız ve bir zamanlar bu güzel gözeler bölgesine dışarıdan gelip yerleşen yurttaşlarımız.

Bu vesileyle, bütün yetkililerin dikkatini, buraya yeniden çekmek için, bir kez daha yetkilileri göreve davet ediyor, Oya Ortaç Hanım’ın gözlemlerini ve fotoğraflarını paylaşıyoruz:

“Ege’deki yerleşim yerlerinin ismi genellikle bulundukları coğrafyalardan alır adını. Bir yerde çok çam varsa o yerin adında illa çam geçer, zeytin yetişiyorsa isminde zeytin bulunur.800 kilometrelik Karia Yolu'nun geçtiği Karacahisar Köyü'ndeki Suçıkan mevkiine, yaz boyunca kupkuru duran Hamzabey Çayı'nın başladığı yere doğru yola çıkıyoruz. Adı üstünde, suyun çıktığı yere gidiyoruz. Yol boyunca suyun izine rastlamak mümkün olmuyor. Yolun sonuna vardığımızdaysa suya ne olduğunu anlıyoruz: MUSKİ, şehir şebekesine aktarmak için doğal kaynağın kökünü kurutmuş. Küçücük bir göletle karşılaşıp, "Belki de hayvanlar su içsin diye yapmışlardır," iyimserliğine bürünüyoruz ancak, bu göletin teknik bir aksaklıktan dolayı orada duruyor olması daha mümkün görünüyor. Suyun tüm gözleri kapanmış, betondan bir şebeke suyu tesisi asırlık ağaçların ortasına kuruluvermiş. Üstelik belediye hiç durmamış, mangalcıları da düşünüp betondan tümsek ve masamsı şekilsiz şeyler kondurmuş etrafa. Mangalcılık mangalsız olur mu hiç, ağaçların hemen altındaki mangallar yana yana ağaçların dallarını çürütmüş. Başka bir yerde olsa koruma altına alınması gereken devasa, asırlık çınarlar bir de etrafa bırakılan plastik ve şişelerle çevrelenmiş. Artık moloz ve çöpten başka bir şey olmayan Suçıkan terk edilmiş. Büyük bir gürültüyle çalışan makine, var olan suyu nereye gittiği belli olmayan bir yöne doğru götürüyor. Yani su yok değil, kaynağı da duruyor ama bir makineyle başka bir yere aktarılıyor. Sonuçsa Hamzabey Çayı’nın kuruması.

Bir kez daha düşününce kuraklığın doğal afet olmadığını, kaynakların kurumasından bulduğu her yere çöp atan insanların, belediyelerin, olur olmaz yerlere imar izni veren politikaların sorumlu olduğunu görüyoruz. Küresel ısınmaya katkımız olmadığını düşünüyorsak çok yanılıyoruz: Belediye betonu döküp suyun başını tuttukça, halk çöpünü atıp kendinden başka canlıların yaşamasına engel oldukça, rant için birtakım zenginlere müşterek topraklarımız, kumsallarımız satıldıkça daha çok doğal olmayan, kendi elimizle bile bile işlediğimiz suçlar, afetler görürüz.

Velhasıl Suçıkan’da “suçalan” belediyenin marifetiyle “suyutıkanan”ı ziyaret etmek, kadim Karia Yolu’nun bereketli topraklarının ne hale geldiğini görmek için iyi bir fırsat. Hayat hiçbirimiz için iyi gitmiyor olabilir, işyerinde sömürülüyoruzdur ya da en büyük acılar gelip bizi bulmuştur ama insan olmak bütün bunlara karşı mücadele etmeyi gerektirir ve mücadele alanımız da yaşadığımız yerden, doğal kaynaklarımızdan, kaynak sularımızdan, ağaçlarımızdan, kısacası etrafımızdan, doğayı tahrip eden ne varsa ona karşı çıkmaktan başlar. Kimsenin parası doğayı eski haline getirmeye, yeniden paylaşacağımız kaynaklar vermeye yetmeyecek, bu yüzden bize düşen çocuklarımızın geleceğini düşünmek ve “Benden sonrası tufan,” demeyip bir an önce kaynaklarımıza sahip çıkmaktır.”

 

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık