TİS değil; “Satış Sözleşmesi”…

Eğitim-Sen Milas Şube Başkanı Nihat Erdoğan, basına ve kamuoyuna bir açıklama yaparak, “Yandaş konfederasyon”un siyasi iktidarla kapalı kapılar arkasında pazarlık yaptığını ve diğer kamu emekçilerini ve sendikalarını dışladığını ifade etti. Eğitim sistemindeki sorunlara de değinen Erdoğan, “Bakan Ziya Selçuk her fırsatta öğretmenlerle birlikte hareket ediyoruz dese de sorunlarımız derinleşiyor, taleplerimiz ve önerilerimiz hayat bulmuyor” dedi.

TİS değil; “Satış Sözleşmesi”…

Milas Atapark’ta  5 Ağustos akşamüstü Eğitim-Sen ve Emekli-Sen üyeleri ve destek verenler eşliğinde bir açıklama yapan Erdoğan; “18 Ağustos tarihinde, gece saatlerinde yetkilendirilmiş yandaş konfederasyon genel başkanı ile görüşen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı 2020 yılı için yüzde 4 artı yüzde 4, 2021 yılı için ise yüzde üç artı yüzde üç olarak, önerisini revize etmiştir” diyerek, yaşananları “danışıklı döğüş” olarak nitelendirdi.

Erdoğan, “AKP zammı al başına çal”, “Toplu Sözleşme hakkımız, grev silahımız” sloganları eşliğindeki konuşmasında şunları söyledi:

“ 1 Ağustos’ta adı toplu sözleşme olan çalışanların yıllardır çözülmemiş yüzlerce talebini dile getirdiği, işverenin ise giderek dineleme gereği bile duymadığı, TİS düzeni ile görüşmelere başlandı.  Konfederasyonumuz daha ilk oturumda yeni bir satış sözleşmesine dair kaygı ve öngörüsünü masada da açıkça dile getirmiştir. Diğer konfederasyonlara da grevli, gerçek ve özgür bir toplu sözleşme düzeni için birlikte mücadele çağrısında bulunmuştur. Masada defalarca açlık sınırının 2100 TL, yoksulluk sınırının 6800 TL’yi aştığını, kamu emekçileri olarak on yılda reel gelirimizin yüzde 40 eridiğini, emekçi kesimlerin yaşadığı gerçek enflasyonun yüzde 30’ları bulduğunu, krizden en çok emekçilerin etkilendiğini, söyledik. Biz bunları söylerken yandaş konfederasyon, masada KESK’in ve T.KAMU-SEN’in bulunmaması gerektiğini ifade ediyor, bunun kavgasını yürütüyordu.”

“4688 Sayılı Yasa mevta olmuştur”

Bu düzenle kamu emekçileri lehine herhangi bir kazanımın elde edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Nihat Erdoğan, sistemin iflas ettiğini belirterek, “ 4688 Sayılı yasa mevta olmuştur. Hakem kurulunun kararı da göstermiştir ki, bir dönem sona ermiştir” dedi.

Siyasi iktidarın yasadan ve yetkilendirilmiş yandaş konfederasyondan aldığı destekle geçmiş yılları da aşan bir cüretle “dediğim dedik” tavrını sergilediğini söyleyen Erdoğan; açıklamasını şöyle sürdürdü:

“…Yandaş Konfederasyon, üyelerinin giderek artan isyanı karşısında, sonucun değişmeyeceğinin net olduğu Hakem Kuruluna giderek üzerindeki üye baskısını azaltmayı, gaz almayı hedeflemiştir. Göstermelik bir iki eylemle de bunu pekiştirmek istemiştir.  Dolaysıyla şimdi kameralar karşısına çıkıp da ‘Hakem bekliyorduk, noter çıktı’ demek samimiyetsizliğin ifadesidir. Noter olduğunu yeni anlamışlarsa “günaydın” demek gerekiyor! Hakem Kurulu tam da öngördüğümüz şekilde hükümetin son teklifini aynen oy çokluğuyla kabul etmiştir. Hakem Kurulunun atanan üyeleri baştan sona kadar blok şeklinde oy kullanmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasının birinci derece sorumlusu hükümet, diğer sorumlusu yetkilendirilmiş yandaş konfederasyondur. Kısacası diğer konfederasyonlara bilgi verme gereği duymayan, kamu işvereni ile kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmayı, gece yarıları bakanlarla toplantılar yapan, 5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine hiç sormadan geçmiş yılların kayıplarını içermeyen tekliflerini kafalarına göre değiştirenler, bizleri kandırmaya çalışanlar, sırtlarını dayadıkları iktidarın, kendilerini kandırdığını iddia etmiştir.”

“Hakemlik fanatik taraftarlığa dönüşmüştür”

Erdoğan, Hakem Kurulu’nda bu dönem için işkollarında getirilen 200’den fazla yeni talepten sadece üçünün kabul edildiğini, diğerlerinin oy çokluğu ile yok sayıldığını anımsatarak, “KESK olarak, bağımsız ve tarafsız arabulucu mekanizmalara karşı değiliz. Ancak böylesi mekanizmalar arabulucu nitelikte olmalıdır. Böylesi kurulların kararı bağlayıcı olmamalı, grev hakkının kullanımını engellememelidir” dedi.  Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun aldığı kararın, emekçiler nezdinde meşru ve hukuki olmadığını savunan Erdoğan, bu kararı kabul etmediklerini belirtti ve şunları söyledi:

“Kararda; 3600 ek gösterge konusu, hukuksuz ihraçların görevlerine iadesi, adil vergi düzenlemesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması yoktur. Giyecek, yiyecek, çocuk, doğum, kira vb. temel yardımlar, güvencesiz istihdama son verilmesi, ücretsiz kreşler açılması ve açılıncaya kadar kreş ücreti ödenmesi, güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırması adı altındaki fişlemelere son verilmesi gibi temel konuların hiçbiri yoktur…

Tüm kamu emekçilerini haklarına, taleplerine ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bunun için tüm konfederasyonlara ve sendikalara açık bir çağrıda bulunuyoruz. Gelin, taleplerimize kulaklarını tıkayarak bizimle alay edenlere gerekli cevabı hep birlikte verelim… Bir çağrımız da sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerinedir; gerçek toplu sözleşmeyi gerçek sendikalar yapar. Gelin Kamu emekçileri mücadelesini başlatan KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenin, hep birlikte omuz omuza mücadeleyi daha da büyütelim… “

“Eğitimin temel öznesi öğretmenlerdir”

Nihat Erdoğan, 9 Eylül 2019 Pazartesi günü okulların yine dağ gibi birikmiş sorunlarla açıldığını kaydederek; eğitim politikaları oluşturulurken, eğitimin temel öznesi olan öğretmenlerin iradelerinin görüşlerinin yok sayıldığını dile getirdi. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u da eleştiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Eğitim sisteminde yaşanan sorunların kaynağı bizmişiz gibi ısrarla emeğimiz, mesleğimiz, niteliğimiz, haklarımız tartışmaya açılıyor. Meslek kanunu çalışmaları kapalı kapılar ardında, güya bizim için ama bize rağmen yürütülüyor… Bakan Ziya Selçuk her fırsatta öğretmenlerle birlikte hareket ediyoruz dese de sorunlarımız derinleşiyor, taleplerimiz ve önerilerimiz hayat bulmuyor. Atama bekleyen meslektaşlarımız, aynı işi yapmamıza rağmen ücretli, sözleşmeli, kadrolu adı altında farklı biçimlerde istihdam edilmemiz, satın alma gücümüzün enflasyon karşısında erimesine rağmen bizlere sunulan trajikomik zam oranları gibi durumların sözü dahi açılmıyor. Yönetici atamalarında yapılan adaletsizlikler, mülakat adı altında yapılan kayırmacılık ve en önemlisi liyakate dayanmayan atamalar eğitim camiasında yönetime olan  güveni zedelemektedir.”

Erdoğan, konuşmasının sonunda Türkiye’deki çevresel sorunlara değinerek, şunları söyledi:

“Eğitim sen olarak yapılan tüm haksızlıkların ve adaletsizliklerin karşısında olacağız… Cerattepe’den İda dağlarına, Istıranca ormanlarından Alpullu ovasına, Muğla Karbağlar yaylasından Yatağan Turgut köyüne, Çamköy Karadam  İkizköyden Ilbıra Dağı’na kadar bu memleket bizim… Bu uygarlıkların başkenti tarihi ve eşşiz doğasıyla Milas’ımızın, ülkemizin diğer güzelliklerinin gelecek nesillere taşınması için buradan her türlü desteği vereceğimizi belirtiyoruz.

Sonuç olarak; aklın,bilimin ışığında demokratik laik bir eğitim mücadelemiz devam edecektir. Hepinize teşekkür ederim.”

 

Editör: Gülçin Erşen
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık