Hamdi TOPÇUOĞLU
Zamanların birinde Egeliler, "Resmin babasını seçelim de bu sanat dalı babasız kalmasın" demişler. Bu amaçla, bir yarışma açmışlar.
Finale, Atinalı Zeuix ile Ephesoslu Perrhasios kalmış.
Bu iki finalist, kök boya, renkli toprak, balmumu gibi gereçlerle kendileri için hazırlanmış kulübelere girmiş.
Bir süre sonra, Atinalı çıkmış kulübeden. Tuvalinde üzüm salkımları sarkan bir asma dalı. Olacağa bakın ki birkaç kuş, tablodaki üzümleri sahici sanarak gagalamaya çalışmış.
Resmin başarısını bundan güzel kanıtlayacak ne olabilir?
Sonra Efesli Perrhasios çıkmış kulübesinden, şovalesinin önünde sakin sakin duruyormuş. Ona da:
- Hadi, demişler, aç perdeni görelim hünerini!
Parrhasios, öylece hareketsiz duruyormuş. Zeuix bu durumu, Ephesoslu’nun yenilgiyi kabullendiğine yormuş ve kendisi uzanmış tuvali örten perdeyi açmaya; ama açamamış. Çünkü perde merde yokmuş ortada. Bizim Ephesoslu meğer perde resmi yapmış.
Seçici kurulun kararını da kestirebilirsiniz:
"Atinalı Zeuix de güzel resim yapmış; ama onun resmi yalnızca kuşları aldatmıştı. Ephesoslu Perrhasios’un yaptığı resim ise hem izleyicileri, hem seçici kurulu, hem de bizzat rakibini kandırmıştı."
Perrhasios, en büyük ressam seçilmiş seçilmesine de, biz de biliyoruz ki resmedilen ister perde, ister asma dalı olsun; "RESİM FARKLI, GERÇEK FARKLIDIR."
HAMİŞ: Gerçeklerle yanılsamalarımızı ayırt ettiğimiz an, hayatı daha mutlu yaşama şansı yakalayacağımız açıktır.
96
Önceki gece uyku tutmadı. Gece yarısından sonra "96 Saat" filmini izledim. Kötü bir aksiyon filmiydi. Yarısına gelmeden sıkıldım.
Ne ilginç!
Dün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamındaki 96 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi.
Dün, yeni adli yıl başlangıç günüydü.
Nutuklar çok güzel; boykotlar diz boyuydu.
Cumhurbaşkanımıza bir kez daha hayran oldum; ama ona oy verenlere değil.
Yeni Başbakanımıza ve Adalet Bakanımıza da bravo dedim; ama 96 kararını veren yargıçlarla ilgili duygularımı Tevfik Fikret’in dizeleriyle dillendirdim:
"Göz yumma güneşinden, ne kadar nuru kararsa
Sönmez ebedi, her gecenin bir gündüzü vardır."
Bundan böyle 96’yı asla unutmayacağım. Bu kötü filmin gündemde kalması için her fırsatı değerlendireceğim.
HAMİŞ: Susarsam en önce vicdanım boğacaktır beni.
YENİ BİR MEVSİME Mİ GİRDİK?
Persophone, Demeter'in baş tanrı Zeus'dan olan kızıdır. Efsaneye göre Persophone, yeraltı dünyasının hakimi tanrı Hades tarafından kaçırılır. Kızını aramak için bütün dünyayı gezen Demeter, sonunda kızının yeraltına kaçırılmış olduğunu öğrenir. Hades’e gücü yetmediği için Olympos’ta inzivaya çekilir ve ıssız bir yerde yas tutmaya başlar.
Dünya, Demeter tarafından kaderine terk edildiği için yeryüzünde kıtlık baş gösterir. Zeus, duruma müdahale ederek Hades ile Demeter'i barıştırmaya çalışır.
Demeter, kızının kendisine verilmesinde ısrar eder. Ancak Hades, Persophone'ye nar yedirerek kendisine bağladığı için, onun geri dönüşü olanaksızdır. Zeus, orta bir yol bulur ve Persophone'nin yılın üçte ikisini annesinin yanında geriye kalan kısmında da kocası Hades'in yanında kalmak şartıyla salıverilmesini sağlar. Kızının kendisine geri dönmesiyle sevinçten deliye dönen tanrıça bütün yeryüzünü yeşillik, bolluk ve bereketle doldurur. Kızı kocasının yanına dönünce de bütün yeryüzü kurur ve ölür, yani ilkbahar ve yaz sona erer, sıkıntılı ve zor günlerin habercisi sonbahar başlar.
İlkbahar yazbahar derken güzbahar günlerine giriverdik. Önümüzdeki günler Persepone’nin, Hades’in karanlıklarına gitme günleri. Gelecek günlerin daha kısa, gecelerin daha karanlık olacağı bir gerçek.
HAMİŞ: Dileyelim bu kış ne kuzey rüzgârları, ne de çöl fırtınaları savursun bizi.