• 25 April 2018, Wednesday 19:09
Av. Ezgi EFENDİOĞLU

Av. Ezgi EFENDİOĞLU

Marka Hukukunda Sessiz Kalma İlkesi

HUKUK KÖŞESİ / Av. Ezgi EFENDİOĞLU ÇİÇEK / [email protected]

Tescilli bir marka sahibi, tescil ettirmiş olduğu markasının benzerinin bir başkası tarafından kullanılması durumunda, haksız ve izinsiz olarak markasını kullanan kişiye karşı dava açarak tecavüzün kaldırılmasını ve koşulları varsa tazminat talebinde bulunabilecektir.

Marka sahibi, sahip olduğu markanın başkaları tarafından kullanımına uzun süre sessiz kalır ise bu, kullanıma rıza göstermiş sayılmaktadır.Markanın kullanılmasına icazet veren asıl marka sahibi sessiz kaldığı için marka üzerinde hak kaybına uğraması muhtemeldir.Uygulamada da Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlarla da marka sahibinin sessiz kalması durumunda hak kaybına uğrayacağı içtihat haline gelmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun dürüst davranma kuralını düzenleyen 2.maddesi uyarınca da, markanın kullanılmasını bildiği halde ses çıkarmayan önceki hak sahibinin daha sonradan bu hakkını gündeme getirmesi hukuk düzeninde korunamayacaktır. Hak sahibi yani marka sahibi, hakkını uzun süre kullanmaksızın sessiz kalmış ve markayı izinsiz olarak kullanan kişi hak sahibinin artık bu hakkını kullanmayacağına dair bir düşünceye kapılmış ise marka sahibi marka üzerindeki hakkını kaybedecektir.

Peki, marka sahibi ne kadar sessiz kalırsa hak kaybına uğrayabilir? Bu sorunun cevabına Ocak 2017’de yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda açıklık getirilmiştir. Zira 6769 sayılı yasa yürürlüğe girmeden önceki dönemde uygulanan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede sessiz kalma ilkesi için herhangi bir zaman belirtilmemekteydi. Uygulamada somut olayın özelliklerine göre on aylık süre dahi sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğramaya yetmekte idi.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25.maddesinin 6. fıkrası “marka sahibi, sonraki tarihli markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmış ise, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez”. hükmünü içermektedir.

Maddeye dayanarak, sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşme koşullarını şu şekilde sıralayabiliriz:

•Önceki hak sahibinin marka hukukundan doğan dava hakkı bulunmalıdır (hükümsüzlük davası, tecavüzün önlenmesi gibi).

•Sonraki marka yalnızca tescil edilmiş olmamalı, fiili olarak kullanılmalıdır.

•Önceki hak sahibi, sonraki markanın kullanılmasından haberdar olmalıdır.

•Önceki hak sahibi, sonraki markanın kullanılmasına birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmalıdır.

•Sonraki marka sahibi kötü niyetli olmamalıdır.

Sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığı iddiası ile açılan bir davada def’i olarak ileri sürülemez.Bu iddia bir itiraz olarak değerlendirilmelidir.İtiraz, bir hakkın doğumunu önleyen veya hakkın varlığını sona erdiren bir kurum olması nedeniyle hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Ayrıca az önce bahsettiğimiz Türk Medeni Kanununda yer alan dürüstlük ilkesi gereğince, hakkın kötüye kullanılması yasaklanmıştır. Bu hüküm emredici nitelikte olduğundan, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık