• 05 January 2018, Friday 18:45
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

2017’den geriye kalanlar …

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ - kekocabasgmail.com

31 Aralık 2017 gecesi yeni bir yıla merhaba dedik… Evrensel insanlık vicdanının ortaklaştırdığı yeni yıla girerken adı üniversite(!) olan bazı üniversitelerde yeni yıl kutlamalarına yönelik “Müslüman yılbaşı kutlamaz” ve “Piyango haramdır” gibi ifadeler içeren üniversite onaylı afişler asıldı, bazı okullarda yeni yılın gayri milli olduğuna ilişkin çok gerilerde kalan savlar ve yasaklamalar, büyük kentlerin yoğun caddelerinde de yılbaşının günah olduğuna ilişkin bildiri dağıtanlar karşımıza çıktı. Pazartesi sabahı da yeni bir yıla uyandık…

 

2018’e girerken 2017’de neler oldu diye sorduğumuzda karne pek parlak değil. Yeni yılın ilk günlerinde “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” platformunun raporu yayınlandı. Bu rapora göre 2017 yılında 409 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 2017 yılında 387 çocuk cinsel istismara uğradı. 2017 yılında 332 kadına cinsel şiddet uygulandı. Ülke olarak onur duymayacağımız rakamlar, bilgiler. Öldürülen 409 kadının 88’i kendi hayatına dair karar almak, 30’u boşanmak istediği için öldürülürken; 134 şüpheli ölüm ve 110 tespit edilemeyen kadın cinayeti şeklinde kayıtlara geçer. Kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı şehirler ve sayıları: İstanbul’da 57, İzmir’de 32, Antalya’da 25, Bursa’da 18, Adana’da 17, Gaziantep’te 15, Konya’da 12 olarak raporda yer alır.

 

2017 yılının bıraktığı bu karanlık tabloya bakarak nedenler mutlaka tartışılmalıdır. Ninemiz, anamız, eşimiz, kardeşimiz, halamız, teyzemiz, arkadaşımız, öğrencilerimiz yani nüfusunun yarısı olan kadına şiddetin özellikle 2002 yılından beri arttığı da çok açık. Peki neden? Ülkeyi yönetenlerin kadına yönelik ötekileştirici dili, kadınlara yönelik eve hapsedici söylemi, her gün TV programlarına çıkan İlahiyatçıların kadınlara yönelik negatif söylemi, topluma egemen olan erkek egemen, cinsiyetçi söylemi sıralamak mümkün. Çok açıktır ki muhafazakar mahallenin kadına yönelik bakışta bir sorunu olduğu çok belirgin.

 

Siyasal iktidarın, toplumu zorlayarak, dayatarak eğitimi ana okullarına kadar dinselleştirmesi ve yaygınlaştırması çabalarını 2017 yılında da tırmandırarak devam ettirdiğine tanıklık ettik. Bunun sonucu olarak okullarımızda ilginç süreçler gelişmeye başladı. 2017’nin son günlerinde bazı okullarda 3 - 4 yaşlarındaki kız çocuklarının başlarını kapama kampanyaları, beden eğitimi dersinde eşofman giyen kız çocuklarına yönelik ilkel öğretmen(!) söylemleri, müfredata kız çocuklarının “kocaya itaat etmesi” gerektiği gibi konuların eklenmesi. Şortla dans eden çocukların gösterisini bile tolere edemeyen, kızların 9, erkeklerin 12 yaşında ana baba olabileceğini öneren Diyanet fotoğrafları, ekranlardaki “deve sidiğinin yararları”yla ilgili vasat tartışmalar somut örneklerden sadece bazıları… 2017’de atanan yeni Diyanet İşleri Başkanı ilk konuşmasında laiklik ile mücadele etme üzerine görev yapacağını ifade ederek görevine başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı, 9 bakanlığın bütçesinden daha büyük bütçeye sahip devasa bir kurum. Ayşe Arman 4 Ocak 2018 tarihli köşe yazısında “Diyanet ne yapmaya çalışıyor!? Bir süredir de belli bir amaca yönelik şekilde, şeriat kanunlarını empoze etmek amacıyla fetvalar veriyor … Anayasa’nın laiklik ilkesini ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni ihlal eden ve suç sayılabilecek fetvalar veriyor… Biz kız çocuklarımızı sokakta bulmadık! Aileyi savunmak bu mu? Bu resmen kadın ve çocuk düşmanlığı... Sonuna kadar itirazımız var!!!” ifadeleriyle Diyanet İşleri Başkanlığını haklı olarak sorguluyor. 2017 yılında ülkenin, toplumun çok gerisinde kalan bir Diyanet ve İlahiyatçılar sorunu ortaya çıktı.

 

Eğitim alanında 2017’de neler yaşandı. 2017 eğitim karnesine de baktığımızda durumun iç açıcı olmadığını görebilmekteyiz. 2017’de eğitim ülkenin en önemli sorunuydu, 2018’de de en önemli sorunu olacağı açık. Siyasal iktidarın en başarısız olduğu bir alan. Net sonuç “Çocuklarımız temel beceriler bakımından dünyadaki ilk 50 ülke arasında yok!”.... Hepsi bu! 2017 eğitim yılında akıl dışı müfredat değişiklikleri yapıldı. Laik ve bilimsel eğitimin temeli olan ve insan aklının yaratıcılığı, hayatın tarihi olan “Evrim Teorisi” müfredattan çıkarıldı. Müfredata cihat, muamelat ve ukubat gibi çocukların bilişsel süreçlerini olumsuz etkileyeceği çok açık olan siyasal İslam’ın bilim dışı tanımları girdi.

 

19 Eylül 2017’de, üç yıldır uygulanan TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi) öğrenciler üzerinde yarattığı sınav stresi gerekçe gösterilerek kaldırıldı. Gerçek gerekçe acaba böyle miydi? Yoksa imam hatip ortaokullarının başarısızlıkları ve buralara öğrenci almak ile ilgili bir proje mi? 2017’nin önemli değişikliklerinden biri de üniversiteye giriş sisteminde yedi yıldır uygulanan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı’nın (LYS) kaldırılması ve yerine Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirilmesi oldu. Getirilen tüm bu sınav sistemi değişiklikleri, çok iyi düşünmeden, tasarlamadan yapılan değişikliklerdi ki kamuoyundaki tartışmalarla hep güncellenir hale geldi.

 

2003 yılından beri OECD tarafından üç yılda bir yapılan PISA Testi’nin sonuçları 2017’de eğitimde en çok tartışılan konulardan biriydi. Türkiye’nin fen, matematik ve okuma becerilerinde 2003’ten bu yana görece artan puanları 2015’te düşerek, 2003 sonuçlarının altında kalmıştı. Türkiye’nin eğitime ayrılan bütçesi 14 yılda yaklaşık 12 kat artarken aynı dönemde eğitim performansına baktığımızda negatif bir eğilim görüyoruz. 2003’te ilk 35 ülke arasında yer alan Türkiye, 2015’te 50. sıraya gerilemiş durumda. Yine YGS sonuçları da PISA 2015’i doğrulayan sonuçlar. Eğitimdeki nitelik kaybı çok açık bir gerçek… Türkiye’de her 3 gençten biri, yani gençlerin yüzde 30’u ne herhangi bir işte çalışıyor, ne bir okulda ya da kursta okuyor, ne de herhangi bir düzenli spor ya da sanat faaliyetine katılıyor.

 

UNESCO’nun her yıl hazırladığı “Küresel Eğitim İzleme Raporu”, Türkiye’de öğrencilerin yüzde 30’unun matematik becerisinden yoksun olduğuna, okul terkinde Türkiye’nin Avrupa’da birinci sırada olduğuna işaret ediyor. Yine, öğretmen atamalarında sözleşmeli öğretmenliğin öne çıkması ve yapılan mülakat sınavı liyakatı değil, parti yandaşlığını ortaya çıkaran özellikleriyle 2017 eğitim karnesinde yer aldı. 2017 yılında siyasal iktidarın tüm okulları imam hatibe dönüştürme gayreti devam etti. Diyanetten FETÖ soruşturmasıyla atılanların büyük kısmının imam hatip çıkışlı olmasına rağmen imam hatip okullarını öne çıkaran toplum mühendisliği devam etti. 2017 yılında 2005 ile 2013 yılları arasındaki tüm Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı (ALES) sorularının çalınmış olduğunu öğrendik. Üniversitelerdeki 20 bin akademisyen bu yöntemle üniversitede var olmuşlar. Ülkenin en yetkin öğretim elemanları dışarı atılırken ALES yolsuzluğuyla üniversitelerde binlerce akademisyenin çalıştığını öğrenmenin çelişkisini yaşadık 2017 yılı boyunca…

 

Yapılan bir araştırmaya göre, 72 ülkeden toplanan verilere göre bizim gençler, dünyadaki akranları arasında en mutsuz olan gençler! Neredeyse her üç gençten biri (% 29) hayatından hiç memnun değil, ki bu oran OECD ortalamasının yaklaşık 3 katı!... 2018 yılı çocuklarımızın hayata sevgiyle, sevinçle, mutlulukla baktığı yıl olsun. 2018 yılı evrensel pedagoji, akıl ve bilimin yaşamımıza girdiği aydınlık bir yıl olsun… Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık