• 12 August 2016, Friday 19:24
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Darbe girişimi sonrası Köy Enstitülüler Özdere’deydi ...

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ kekocabasgmail.com

“Ve güneş doğarken hiç umut yok mu? / Umut, umut, umut ... Umut insanda …” Nâzım Hikmet

 

15 Temmuz, ülkemiz tarihinde gerici-faşist bir darbe olarak yerini aldı. Televizyonda, yazılı basında tarikatçı “Işık Evlerinde” beyinleri yıkanan, ilkokul mezunu bir vaazın arkasından aklını kullanma yetilerini tümüyle kaybederek giden, aldıkları akıl dışı din eğitimi ve örgüt baskısı ile adeta robota dönüşen darbecilerin yaşam öykülerini ve akıl tutulmalarını okuyoruz ve öğreniyoruz. Devlete nasıl sızdıklarını, emniyet-yargı-eğitim ve askeri kadrolarda nasıl örgütlendiklerini, Cumhuriyet ve demokrasi yıkımını gerçekleştirmek için siyaset kurumunu nasıl kullandıklarını ibretle izliyoruz. Tarikat ve cemaat yapılanmalarında asıl hedefin devletin ele geçirilmesi olduğu gerçeği ile yaşayarak tanışıyoruz. Bir film izler gibi yaşadıklarımızdan “laik, demokratik hukuk devletinin önemini ve devletteki liyakata dayalı kadrolaşmanın” değerini, evrenselliğini daha iyi anlıyoruz. Tüm bu yaşadıklarımızdan sonra “nasıl bir eğitim, nasıl bir hukuk sistemi, nasıl bir devlet yapısı, din-siyaset ilişkileri” yaklaşık bir aydır tartışma gündemimizde…10 Ağustos 2016 günü siyasal iktidara yakın görüşleriyle bilinen liberal (!) Hürriyet yazarı İsmet Berkan “Nasıl olur da general olmuş insanlar, peygamberle konuşma iddiasındaki bir insana kanar? Nasıl olur da general olmuş insanlar, ceplerinde muska niyetine Fetullah Gülen tarafından okunmuş üflenmiş bir dolarlar taşır? Nasıl olur da savaş uçağı/helikopteri pilotları Fetullah Gülen’in dikte ettirdiği ‘Cesaret duası’na ihtiyaç duyar? Dikkat edin, burada inançtan, dinden, dindarlıktan söz etmiyoruz. Onun ötesine giden bir şeyden, Fetullah Gülen’e tapmaktan, onu kutsal bir kişi görmekten söz ediyoruz” diyerek şaşkınlığını ifade ediyor.

 

Ülkemizin evrensel dünya pedagoji dağarcığına armağan ettiği Köy Enstitüleri eğitim sistemi özgür insanı, sorgulayan, eleştirel düşünceye sahip demokrat insanları yetiştirmeyi hedefledi. Köy Enstitülü öğretmenler, sağlıkçılar yurtseverdiler, kitap okuyan, mandolin çalan, yanlışa itiraz eden demokrat-Cumhuriyetçi insanlardı. Köy Enstitülüler hiçbir zaman ülkemizde darbe yapmaya çalışmadı, böyle bir amaçları hiç olmadı… Zira onlar demokratik eğitim sisteminden geçen özgür kimlikli insanlardı. O nedenle tüm yaşamları demokrasi ve bağımsızlık mücadelesiyle geçti. Onlar okul inşaatlarındaydılar, daha çok yoksul köy çocuğunun, kız öğrencinin okuması, halkın eğitimi ve sağlığı çabasındaydılar… Onların tüm derdi ülkenin yoksul halk çocuklarının özgürleşmesi ve eğitim yoluyla hayatlarının değişmesiydi. Onlar güzel sanatlarla, demokratik kültürle ve hayatla barışık insanlardı. Şiir, öykü, roman yazan, aydınlanmayı yaşam biçimine dönüştüren, örgütlü davranmayı bilen güzel insanlardı. Unutulmamalıdır ki Köy Enstitüleri aydınlık, “ilerici bir Cumhuriyet projesiydi”

 

Önümüzdeki süreçlerde ülkeyi yönetenler bu farklı iki eğitim sistemi arasında tercihlerini yapacaklar. Görüldüğü gibi siyasal İslamcı hareket, yani tüm tarikatlar-cemaatlar devletin tümüyle dinsel öğretilerle yönetilmesinden yana. Bu durumun rasyonel bir bakışla sorgulanması gerekiyor. Demokratik, açık bir toplum olacaksak laik, demokratik, bilimsel eğitimi temel almamız gerekiyor. Bilim ve pedagoji böyle diyor. Şimdi karşımızda somut bir örnek var. Yaklaşık 30-40 yıldır yoksul halk çocuklarının beyinlerini yıkayan ve küresel güçler tarafından da desteklenen siyasal İslamcı bir hareket darbe yapma girişiminde bulunuyordu. Tüm yurttaşlarımızın bu durumu irdelemeleri gerekiyor. Sorgularken cami ve okulun çok değerli, işlevleri farklı iki kurum olduğunu tekrar hatırlamamız gerekir. Camide sorgulamadan inançlarımızı yaşarız, okulda ise sorgulayarak, soru sorarak, deney yaparak aklın ve bilimin ışığında gelişim ve değişimimizi üretiriz.

 

Köy Enstitüleri hareketinin günümüzdeki temsilciliğini yapma gayretinde olan ve 2001 yılında İzmir’de kurulan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED), 21 şubesi ve yapıtlarıyla insan, sanat, demokrasi merkezli enstitü kazanımlarını topluma sunmayı ve bu aydınlık enstitü kültürünü taşıma çalışmaları yapmaktadır. YKKED, 2010 yılından beri her Ağustos ayında dostlarıyla Özdere buluşmaları gerçekleştiriyor. Bu buluşmalarda kitap tanıtımları, küçük söyleşiler, halaylar, zeybekler, şiirler öne çıkıyor. Buluşmalarda kültürel çoğalma, dayanışma ve zenginleşme öne çıkıyor. 6. YKKED Geleneksel Özdere Buluşması bu yıl 5 Ağustos 2016 tarihinde Can Balık restoranda gerçekleşti. Köy Enstitülü büyüklerimiz, YKKED üyeleri ve dernek dostlarının yoğun ilgi gösterdikleri buluşma müzik eşliğinde, coşku ile gerçekleştirildi.

Geçen yıl yaptığımız buluşma öncesi Suruç Katliamı gerçekleşmişti. Genç üniversiteli çocuklarımızı kaybetmiştik. Kendi aramızda ertelemeyi tartıştık, hayatın devam ettiğine, kaybettiğimiz genç insanlar için türküler söylemeye karar verdik ve 2015 buluşmasını gerçekleştirmiştik. Bu yıl da 15 Temmuz gerici darbe teşebbüsü olmuştu ve yaklaşık 250 yurttaşımızı kaybetmiştik. Yine erteleyelim mi diye düşündük, tartıştık. Ama bu kez Cumhuriyeti ve demokrasiyi savunmak, kaybedilen canlara karşı boynumuzun borcuydu. O nedenle yaşadığımız olağanüstü günlerin ardından ülkenin daha çok demokrasiye gereksinme duyduğunu, iktidarın bu gelişmelerden ve kaostan ancak daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ve barış zemini yaratarak çözüm üretmesiyle kurtulabileceğini, muhalefet partilerinin de katılımıyla oluşturulacak ortak akıl ile çoğulcu demokrasinin önemine dikkat çeken konuşmalarla etkinliği başlattık. Özdere buluşmalarının tarihsel geçmişine ve şimdiye değin bu buluşmalara kimlerin katıldığına ilişkin açıklamalarda bulunduk, dernek faaliyetlerini katılımcı dostlarımızla paylaştık.

 

Ardından YKKED Manisa Şubesi yönetim kurulu üyesi arkadaşımız Işıl Soğukpınar mikrofondaydı. Önce Can Yücel’in “El tutuşa tutuşa” şiiriyle konukları selamladı. Ardından Behçet Necatigil ve Cahit Sıtkı şiirleriyle geceye zenginlik kattı. Buluşmaya her yıl olduğu gibi bu yıl da sıcak hava koşullarına rağmen çok sayıda Köy Enstitülü büyüğümüz ve şubelerden arkadaşlarımız katıldı. Şiirler sonrası onlar zeybeklerle meydandaydılar… Çünkü Köy Enstitüleri halk kültürüydü… YKKED Halk Oyunları Topluluğu da enstitülü büyüklerimizin halk oyunlarına katkı verdi. Daha sonra sırasıyla sahnede şiirleriyle Yılmaz Mızrak, şair Hidayet Karakuş ve Metin Yılmaz vardı. Sayın Karakuş, Nazım yorumuyla karşıdaki Yunan adasına dostluk ve barış dizelerini uçurdu. Grup Sıla’nın eşliğinde koro şeklinde seslendirilen halkımızın türküleri de karşı kıyılara ulaştı.

Köy Enstitüleri buydu. Köy Enstitüleri; şiirdi, türküydü, halaydı, zeybekti, kitaptı, dayanışmaydı, omuz omuza aydınlık geleceğe yürümenin, güzelliğin, umudun adıydı… Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık