• 25 May 2018, Friday 23:31
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Seçimler, Eğitim ve Türkiye

Son bir haftada seçimlere yaklaşık bir ay kala Cumhurbaşkanı adayları meydanlarda seçmenlerle buluşurken ülke gündemine doların yükselişi ve partilerin milletvekili listelerine yönelik itirazlar ve eleştiriler damgasına vurdu.Doların, bu satırları yazarken yaklaşık 5 TL bandına doğru yükselişi ülkedeki ekonomik dengelerin bozulduğunu gösteriyor.Basında, sosyal medyada, hayatın her alanında ülkenin ekonomik durumuyla ilgili yorumlar ve endişeler dile getiriliyor. Bu hafta içinde seçime girecek siyasi partiler milletvekili aday listelerini açıkladılar. Çoğu ilde aday belirleme süreçlerinde “liyakatın” göz önüne alınmadığına yönelik ciddi eleştiriler öne çıktı.En çok tartışmanın yaşandığı CHP’de “kadın, genç ve sol” duyarlılık anlamında eleştiriler öne çıktı.

Tüm bu tartışmalar arasında, CHP için milletvekili listesi nasıl hazırlanmalı?diye düşündüm. Sosyal demokrat bir parti, adayların yeterliliklerini, eğitim durumlarını, yabancı dil bilgilerini, sol-sosyal demokrasi anlamında şimdiye değin yaşama kattıklarını, yazdıklarını, çizdiklerini, iletişim becerilerini, TBMM’ne geldiklerinde yapacakları katkı vb. gibi kriterlerin göz önüne alınması gereklidir herhalde diye düşündüm. Ama çıkan aday listelerinde böyle olmadığını görmenin üzüntüsünü yaşadım.Kendini dönüştüremeyen bir yapı, ülkeyi nasıl dönüştürecek?sorusunu sormak istedim. Anladığım kadarıyla her ilde farklı farklı partinin aday listelerini belirleyen “egemen parti yapıları” var. Yerel yönetimlerdeki iktidar erkini kullanarak, tabana rağmen aday listeleri ortaya çıkıyor. En iyi bildiğim iki ildeki fotoğraf böyle… Sayın Muharrem İnce ile başlayan olumlu politik havayı gerileten, zayıflatan bir algıya maalesef bu yapılar imza attılar…

Seçimlerde eğitim nihayet konuşulmaya başladı. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan eğitimin meydanlarda konuşulur hale gelmesi önemli ve değerli. Sayın İnce’nin son günlerde “Ülkemin çocuklarını tarikat yurtlarına muhtaç etmeyeceğim, tüm partilerin katılımıyla tartışarak eğitim sistemini yeniden yapılandıracağız” ifadeleri ümit verici açıklamalardır. Bu açıklamalar seçime kadar daha somut çözüm önerileri haline gelebilir.

Günümüz eğitim sisteminin sorunlarını çözme sürecinde Cumhuriyet Eğitim Devrimi kurucularını kararlılığı, ilerici-halkçı yaklaşımları çok önemli bir referanstır. Onlar, 1923 - 1946 yılları arası tüm arayış ve eylemlerde Osmanlıdan devir aldıkları “orta çağı” yaşayan toplumu akıl ve bilimle, eğitim yoluyla dönüştürmeyi hedeflediler. “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyen Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal bu sözleriyle eğitim paradigmasının temelini attı. 1926 - 1929 yıllarının Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati de “Memlekette mektep bulamayan bir çocuk bırakmayacağım” diyerek hümanist, ilerici, halkçı eğitim anlayışına imza atar ve eğitim teşkilatının temelini oluşturur. 1936 - 1938 Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan da “Bozkıra Çıkartma Yapacağız, Bütün Engelleri Aşacağız” diyerek Cumhuriyet Eğitim Devriminin bütünselliğine imza atar. 1938 - 1946 yıllarının Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel de “Türk vatanının dağlarında bayırlarında ve kırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağız…” diyerek ilerici-hümanist çizgiyi onurla, inanç ve tutkuyla 1940’lı yıllara taşır. Köy Enstitülerinin kuramcısı, uygulayıcısı İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç da Cumhuriyet’i nasıl anladığını “Kurtuluş Savaşında kanlarını verenlerin hakları ödenecekti. Yeteneklilere, çalışanlara hakları verilecekti.İmparatorluk döneminde olduğu gibi ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar bulunmayacaktı.Cumhuriyet bu demekti. Devrim, en uygun koşulları bularak yeni insan tipleri yaratmak zorundaydı…” sözüyle ifade eder. Cumhuriyet Eğitim Devrimi bu söz ve eylemlerle bu topraklarda hayata geçmişti.

Yıl 2018, şimdi yeniden eğitim sisteminde “akıl ve bilimi” egemen kılmayı temel hedef almalıyız.Eğitimi bir “insan hakkı” olarak görerek tüm çocuklarımıza nitelikli eğitim olanağı yaratmalıyız.Köy Enstitüleri deneyimi yeni arayışlarda çok değerli bir kazanımdır.Köy Enstitüleri eğitim sistemi yoksul halk çocukları ve özellikle kız öğrenciler için “pozitif ayrımcı” eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri daha çok kız öğrenci alabilmek için yanında bir kız öğrenci getiren erkek öğrenciyi sınavsız enstitülere kabul ederek yaklaşık 1600 kız öğrencinin eğitim hakkına kavuşmasına olanak sağlamıştır. Yine, Köy Enstitüleri öğrencileri o dönemlerde ülke nüfusunun yüzde seksenini oluşturan köylerden alıyordu.Günümüzde de yoksul halk çocukları ve özellikle kız öğrencilerin eğitim hakkının sağlanması eğitimin piyasalaştırılması çabalarının yoğunlaştığı günümüz koşullarında çok değerli bir çalışma ve proje olacaktır.

Günümüzün çok önemli eğitim sorunlarından biri de “nitelikli öğretmen” yetiştirme problemidir.Öğretmen, eğitimin en önemli öznesidir. Bugün çalışan öğretmenler, büyük kent merkezlerinden 100 kilometre uzaklıktaki kasaba ve ilçelere servisle gitmekte ve okul bitiminde de geri dönmektedir. Öğretmenin okul dışında veli, öğrenci ve halk teması olmamaktadır.Mesleki motivasyonu düşük, toplumsal sorumluluk taşımayan bir öğretmen profili karşımıza çıkmaktadır. Bu mutlaka aşılmalıdır… Siyasal iktidarın arka bahçesi haline getirilen eğitim fakülteleri, nitelikli öğretmen yetiştirme sürecinde sınıfta kalmışlardır.Eğitim fakülteleri sınıf merkezli, ezberci eğitimden kurtarılmalıdır.Eğitim fakülteleri evrensel pedagojinin kazanımlarını öne çıkaran bir anlayışla uygulamalı bir eğitimle yeniden yapılandırılmalıdır.Tüm eğitim fakültelerinde özgün Köy Enstitüleri öğretmen yetiştirme anlayışını ve dünyadaki öğretmen yetiştirme arayışlarını irdeleyecek araştırma merkezleri açılmalıdır.

Eğitim fakültelerinin, en nitelikli öğrenci kaynağı olan ve 2014 yılında kapatılan Anadolu Öğretmen Liseleri tekrar açılmalıdır.Nitelikli öğretmen yetiştirme ile okullarımızdaki nitelikli, işlevsel eğitim arasında birebir ilişki vardır ve yaşamsal önemdedir.

Seçimlere giderken, ülkenin en önemli eğitim ve ülke sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz.Bütün Köy Enstitülü öğrenciler okullarını “Eğitim Cenneti” olarak tanımlamışlardır.2018 yılında da okullarımızı çocuklarımızın hayallerinin gerçekleştiği, merak ettikleri sorulara yanıt buldukları eğitim cenneti haline dönüştürmek temel bir görevdir.Dileriz bu seçimlerle birlikte ülkede “demokratik hukuk devleti” anlayışı ve de okullarımızda “laik, demokratik, bilimsel eğitim” yeniden hayata geçer.Farklılıklarımızla birlikte barış içinde yaşayan bir toplumsal yapı oluşturabiliriz. Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık