• 17 December 2018, Monday 8:09
İlkayKumtepe

İlkay Kumtepe

Değişim Öğretmenle başlar

Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi idealist öğretmen yetiştirmek gerekir. Ama biraz daha farklı olmalı. Hedef öğretmek değil, öğrenmeye rehber olmak. Hedef öğretici olmak değil, öğrenmenin tarafı olmak. Revize edilmiş bir idealizmden bahsediyorum. Bakış açısı, hedefleri, yöntemleri farklı ama ideallerine sıkı sıkıya bağlı olan. Kendisi olmazsa bir şey olamayacağına inanan ama salt kendisinin de her şey olmadığının farkında olan.

Öğretmenin eğitim sistemindeki en önemli paydaş olduğu, özellikle son günlerde sıkça dile getiriliyor. Bundan çıkaracağımız olumlu ve olumsuz anlamlar vardır. Olumlu olarak düşünürsek, şu an görevini yapan bütün öğretmenler öğretmenlik için yeterli niteliklere sahiptir ve işlerini mükemmel olarak yapıyorlar. Sadece onlara destek olmak ve engel olmamak gerekir. Ama dediğim gibi bu olumlu düşünce fazla iyimser olmakla birlikte aslında olumsuz düşüncenin de temelidir. Şöyle ki; bugün eğitim sistemimizin bir sürü çıkmazı ve olumsuzlukları olduğunu da biliyor ve dile getiriyoruz. Öğretmenlere yüklenen bu özellik aslında eğitimdeki başarısızlığın temelinde öğretmen niteliklerinin de yattığını gösteriyor. Hatta direk bu konunun en önemli suçlusu öğretmen oluveriyor. Bu olumsuz düşünce ama imkansız düşünce değil. Madem öğretmen en önemli paydaş, madem her şey öğretmenlerin elinde, öyleyse bugün geldiğimiz durumun da sorumlusu öğretmenler. Bu düşünce tarzı kabul görmeyebilir ama kendi iç mantığı içinde bir tutarlılığa sahiptir. Hatta şunu söyleyeyim ki bu kadar çok öğretmen vurgusunun yapılıyor olmasından aslında kastedilen bu gibi görünüyor.

Her zaman olduğu gibi iyi olanı üzerimize alıyor da, kötüyü istemiyoruz. Oysa iyisi de kötüsü de biziz. Öğretmen bu sistemin her şeyi, olmazsa olmazı denilirken cümlelerin devamında gelen öğretmenlerin kendini yetiştirmesi, yeni bakış açıları oluşturmaları vs. söylendiği zaman bu kötü tarafın aslında bize mal edilmiş olduğunu anlamamız gerekir. Bütün iş öğretmenlerde bitiyor deyip ardından öğretmenin öğretme ve sunma yaklaşımını bırakıp öğrenme güdüsünü desteklemesi ve ortam hazırlayıcı rol üstlenmesi gerektiği söylenirken de şimdiye kadar yaptıklarımızın yanlış olduğunu bize gösteren ifadelerdir.

Yani eğitim sisteminde değişim söylemlerinin özünde hep öğretmenin değişimi yatmaktadır. Dolaylı olarak öğretmenin şimdiye kadar yaptıklarının yanlış olduğu ve eğitim sistemindeki kötü gidişin en önemli nedeninin bu olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Aslında yalan da değil. Bir sistem var ortada ama sistemin uygulayıcıları sistemden daha önemlidir. Öğretmenlik eğitim sisteminin en önemli parçasıdır ve öğretmenlik geliştirilmediği, yeni bakış açıları oluşturulamadığı sürece eğitimde değişim olmaz. Sistemi ne kadar değiştirirseniz değiştirin uygulayıcılar çok önemlidir. Az önce söylediklerimi yineliyor ve geçmiş yıllarda değişen programların istenen başarıya ulaşamamasındaki en önemli etken olarak öğretmenlerin değişime karşı gösterdikleri direnç olduğunu vurguluyorum.

2005 yılı program değişikliğinde yapılandırmacı yaklaşım, yaparak yaşayarak öğrenme modeli ön plana çıkarılmış ve uygulamaya konmuştu. Öğrenciler sonuç odaklı değerlendirilmeyecek, süreç değerlendirmesi yapılacaktı. Öz değerlendirme ve akran değerlendirmeleri ortaya çıktı. Grup çalışmaları, grup değerlendirmeleri, ürün dosyaları vs. bunların hepsi teoride güzeldi. Asıl uygulamaya ve hatta uygulayıcılara bakmak gerekirdi. Uygulamada bakış açısı değişmemiş öğretmenler bunları pratik değerlendirme sistemlerine dönüştürdüler. Projeler ve performanslar ise daha vahim durumdaydı. Bütün aileler harıl harıl çalışıyor ve çocuklarının mükemmel projelerle en iyi notu alması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Oysa bunların amacı çocukların öğrenme isteklerini ortaya koymak, kendi öğrenmelerinin farkına varmalarını sağlamak ve becerilerini geliştirmekti. Ama anne babanın mesleğine göre profesyonel ürünler ortaya çıkmıştı. Daha olmadı eş dost, tanıdık kim varsa çocukların proje ve performans ödevleri için seferber oluyordu. Dahası bu işi iş edinenler de vardı. Dükkan camlarında “proje ödevleri yapılır” yazılarını görmek de artık alışılmış bir durumdu. Çocuklar mükemmel projeler yapmak zorunda değildi. Performans çalışması olarak ortaya koydukları ürünün ne olduğunu bile açıklayamayacak durumda olanlar vardı. Çok basit bir konuda çocuğun araştırma yapmasını istemek bile nelere mal oluyordu bilseniz. Biliyorsunuz elbette. En yakın kırtasiyeye gidilir, araştırma konusu söylenir. Kırtasiyeci araştırma konusuna en uygun yazı ve resmi bulur, yazıcıdan çıktı alır ve ödev tamamdır. Bunları hep yaşadık bizler. Bu programda hedeflenen amaçlar bunlar değildi ama uygulama buralara taşıdı. Şimdi de eğitimde değişim yapılmaya çalışılırken, yeni bir vizyon oluşturulurken aynı yanlışa düşmemek için sanırım öncelikle ve özellikle öğretmen vurgusu yapılıyor. Çünkü programda ne yazarsa yazsın öğretmen ne biliyorsa onu söyler, çocuk da sadece öğretmenin istediğini yapar. Çünkü notu verecek olan öğretmendir.

Sosyal medyada takip ettiğim birçok öğretmen platformunda yazılanlardan bahsedeyim.

“Çocuklar ödev yapmıyor, aileleri ödevleri takip etmiyor, çocukları ile ilgilenmiyorlar, biraz çalıştırsalar çocuklar geri kalmayacak…” Bunlar ve benzeri paylaşımlarda dikkatimi ilk çeken şey öğretme odaklı yaklaşımdır. Öğrenme odaklı yaklaşıma sahip bir öğretmenin bu şekilde değerlendirme yapması olası değildir. İlginç olan bir durum daha var. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için yapılan bir uygulama aslında. Öğrencilerin hepsine aynı kitap okutuluyor. Bu iyi değerlendirilebilecek bir uygulamadır. Aynı kitabı okumuş bir sınıf ile kitap üzerinde değerlendirmeler yapabilir, kitabın eleştirisini, olay çözümlemesini, kahraman analizini yapabilir, kitaptan ortak dersler çıkarabilirsiniz. Okumanın öneminin anlaşılması için ve kitap ile ilgili bir değerlendirme yapılması için bu doğru bir uygulamadır. Kitap üzerine böyle bir değerlendirme etkinliği yapmak, çocuğun okumanın önemini anlamasını sağlar. Sadece okuyup geçilen bir kitabın çok yararı yoktur. Paylaştıkça çoğaldığımızı unutmamak gerekir. Ancak yapılan yanlış uygulama şudur; öğretmen birlikte okunan kitap ile ilgili değerlendirme soruları hazırlar. (Bazısı da hazır soru bulur.) Test sorusu olarak hazırlanan bu sorular öğrencilere kitap sınavı diye yapılır. Öğrencinin bu testten aldığı nota göre kitabı okuyup okumadığı, anlayıp anlamadığı değerlendirilir. Bu şekilde okumanın önemi anlaşılamaz, okumak bir işkence olur. Uygulama değil uygulayıcıdır önemli olan.

İşte bu söylediklerim bile 2023 vizyonunda öğretmen paydaşı üzerinde durulması için yeterli bir nedendir. Söylenen şu ki; şimdiye kadar eğitimdeki başarısızlığın nedeni öğretmendir ve biz bu sefer öğretmenden başlayacağız değişime. Çünkü biliyoruz ki öğretmenin bakış açısı değişmeden eğitimde değişim yakalanamaz. Başta söylediğim gibi, eğitimde öğrenmeyi merkeze alan, öğrencinin karşısında değil yanında olan, sonuca değil öğrenme sürecine odaklanan, her tür ortamı öğrenme etkinliğine dönüştürebilen, yaptığı işe gönül vermiş idealist öğretmenler gereklidir. (09.12.2018)

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık